Ve Beklenen Son…

İki arada bir derede mezun oluyorum.

Bu satırlara gündüz gireceğim sınavım öncesinde, gece yarısından sonra 1.00’da başladım. Gece insanı olmanın getirisi galiba.

İkinci üniversite, uluslararası ilişkiler de bitiyor. Ağustos ortası gibi de diplomayı alırım sanırım. Size de hediyeleri hazırlamak, yok yok sevincime ortak olmak kalıyor ?

Yaklaşık 7 buçuk yıllık bir maratonun son düzlüğüne erdim. Yıllar önce bir acaba ile başladığım yol sonuca ulaşıyor böylece.

Acaba ile demiştim. Büyük yeğenim askere gittiğinde dışarıdan liseyi bitirme kararı almıştı. Ben de hem biraz özendim, belki ben de başlarsam o da devam eder düşüncesiyle. ‘Hadi ben de deneyeyim’ diye çıktım bu serüvene.

Cidden bir serüvendi. Zor, yorucu fakat başardıkça da kamçılayan cinsinden. İlk dönem notlarım beklediğimden iyi gelince daha da şevke geldim. Genç trans bir kadın olarak zaten fobiler yüzünden yarım bırakmaya itildiğim eğitim hayatım dinmeyen bir yaraydı…

“Yeğenin de bitirdi mi” der gibisiniz, hayır. Yine yarım bıraktı, kadınlar daha istikrarlılar sanki. Kim bilir bizim coğrafyamı “erkek dünyasıdır” da erkeklerin kendini gerçekleştirmek için ya da yaşam savaşı için diplomaya, unvana ihtiyacı yoktur belki. Belki de kişisel ilgisizliğidir ama bu yine de bu ülke erkekleri ile ilgili sarf ettiğim sözleri haksız çıkarmaz. Aksi örnekler yok mu? Evet de yarıya yakını için gerçek bu ne yazık ki…

—–Bu arada ara verip ders çalıştım, bütünlemeye girdim, devamına 2 gün sonra, sabah saatlerinde başlıyorum. İki arada bir derede. Tıpkı hayatım gibi…—–

hızlı başladığım lise kredi fazlası ve 2,5 sene tamamlandı. Sabah ve öğleden sonra oturumları, 15-16 ders yükümlülüğü, asosyal bir hayat, bolca ihmal edilen dostlar, arkadaşlar… Burada konusu açılmışken peşinden yeniden özür dilemiş olayım. Özür dilerim kaçırdığım hayat, yaşanmayan güneşli günler, ihmal ettiğim kendim… Neyse olan oldu!

Çok maceralıydı okul. Sınava girilmeyen okul, en elitinden gecekondu mahallerine, süper lüks sınıflardan gariban sınıflara, İstanbul’da keşfetmediğim sokak kalmadı neredeyse.

İki tane mıh gibi anım vardır. Lisede geometri zorunlu ders. Geometri 1-2’den sürekli kaldım. Asıl heyecan bu değil. Okul adı vermeyeceğim, sınavda bir kural var: Gözetmenler tek öğrenciyle sınıfta kalamıyor. O sebeple son iki öğrenci de beraber çıkmak, yani birbirini beklemek zorunda.

Bir erkek var bir de ben. Adamın acelesi vardı sanırım. “Hocam bayana yardım etseniz de beraber erkenden çıksak. Kadın hoca “Olmaz” falan dedi. Adam ısrarcı olup da “Peki deneyeyim” deyince ben de dünden razı hakkını yiyemem, kadın geometriden pek anlamadığını söyledi. Ben 8 soru falan yapmıştım o ana kadar. Hoca da bir yandan yardım ediyor. Sorular bitti 5 dakikada fakat kontrol etmeye utanıyorum. Kısaca o dersten 20 ile kaldım. Buna mı üzüleyim yoksa annemin çenesine düştüm ona mı yanayım. Lisede kopya maceram böyleydi yani. 4. dönemde geometri 1-2-3’ü de aynı anda geçmeyi başardım lakin…. 15 gün köle gibi çalışmama sebep oldu o ayrı konu.

Diğer anım lezbiyen gardiyan. Kurtuluş’ta bir okuldayız. Kraldan çok kralcı kadın bir hoca koymuşlar kapıya üst aramasına. Kadın aramıyor, resmen elleriyle taciz eder boyuttaydı. O hafta sonu sınava giren kadınlarca hocanın adı böyle kaldı…

Üniversite sınavım da çok maceralıydı. Orada da başımı gezi direnişi yaktı. Şöyle ki: Matematik sınavım 15 Haziran’a, Gezi’nin ortalarına denk gelmişti. Sınava girme şansım yoktu, sıfır çekince ortalamam düştü. Olsun, her şeye değerdi. Böylece açık öğretime devam seçeneği göründü. Aslında notumla şehir dışında gireceğim okullar vardı da ülke hazır değildi bir dönemin kızlar yurdunda kalmama. Hele de teyzeleri yaşında bir kadınla oda arkadaşı olmak…

Bu ülkede gazetecilik mümkün görünmediği için Radyo-TV Programcılığı okudum 1 buçuk senede mezun olarak. Yazarlığı seviyordum da hobi olsun istedim. Şu andaysa köşe yazarıyım, hayatın cilvesi…

Okumayı, öğrenciliği sevdiğimdendir, biraz ters köşelere sevdamdan uluslararası ilişkiler okuma isteği ağır bastı. Başta biraz zorlasa da sonra sevdim bölümümü. Hukuktu, siyasetti, iktisattı derken cidden fazlaca şey kattı ufkuma. Makro ve mikro iktisadı öğrendim, kafam da basıyormuş laf aramızda. Parayı ve ticareti de pek severmişim öğrendim ki…

Bir de okul arkadaşım oldu. Açık öğretimlilerin de okul arkadaşı var… Konumuz bu değil. Arkadaşım milliyetçi fakat tüm tarih ve ülke tarihi derslerinden geçen ben, şaşıran da yavru kurt oluyordu. Bu da başka hoş bir anıydı.

36 saatlik uykusuzluk ve yorgunlukla bütünlemelere de girip şimdi mezun olma heyecanı sardı. Öğrencilik dönemi son buluyor artık… Şimdiden özledim, boşta gibi hissediyorum. Yoğunluğu, kendimi zorlamayı sevmem de cabası…

7,5 yıl tek başıma sınavdan sınava aileleri, eş-dostla gelenleri görüp bolca da imrenerek –o durumda yalnızlık şamar gibi çarpıyor- nihayet üniversiteden 2.kere mezun oluyorum.

Bu ülkede insanlar birbirlerini aşağı çekmeyi severler. “Bu yaşta, bu yaştan sonra, bu ülkede” gibi bahanelerle birilerinin kursağında bırakmaya pek meraklılar. Bana sökmedi neyse ki!

Bu ülkede “Trans olarak okuyup da n’apıcan, diplomalı orospu mu olucan, emeğie parana yazık”. Daha neler neler duydum. Ki olduğum dönemler de oldu, evet!

Öncelikle eğitim salt meslek ya da para kazanmak için alınmaz! Evet, sokakta süregiden LGBTİQ’lar hak mücadelesi var da yetmez sadece orada. Görünülürlük de şart! Hayatın her yanında olmak lazım. Birilerinin başlatması gerekirdi, olanı çoğaltmak ya da… Bu birileri dışarıdan gelmeyecek, niye ben olmayayım ki?

İlk açık kimlikli üniversite okuyan trans kadın değildim fakat sosyal oluşumdan ötürü farklı çevrelerce de tanınır olmanın avantajıyla daha görünür kıldığım fikrindeyim. Ego patlaması adına değil yaptığım saptamam…

#okuldatransvar etiketiyle kendi okul deneyimimin fotoğraflarını da paylaştım, bir nebze daha görünür olsun diye. 
ve
Nedeniyle, nasılıyla, niyesiyle bir dönmenin okul yaşantısına, kendi okul sürecime dışarıdan bir bakış sunmayı arzu ettim. Dilerim çok kısa da olmayan bu bakış açısı sizlere de ışık tutsun. Bazen önümüze konabilecek setlerle de sizlere engel oluşturmasın hayat ya da insanlar…

Ben dilini çokça kullandığımın farkındayım. 3.tekil şahıs olarak anlatılmıyor kişinin otobiyografik süreci, kısa bir dilimi olsa da. Affola!

Bir dönme yapabiliyorsa sen neler yapabilirsin unutma! Bunca fobinin içerisinde trans var olma savaşı verebiliyorsa sizler neleri başarabilirsiniz kim bilir?

Ketsiz, kösteksiz, destekle, omuz omuza, el ele daha yaşanabilir günlere… Her şeyin güzel olması elimizde… Sevgiden, birbirimizden umudu kesmezsek eğer…

Bir Cevap Yazın