GEZER YA DA GEZGİN OLMAK

Kimi insan vardır bulunduğu yerden öyle çok memnundur ki asla konforundan ödün vermez. Evinin, mahallesinin, eş, dost ve akrabalarının sağladığı güvenli ortamı terk etmeden yaşar gider. Bunların çoğu da yazlıkçıdır. Yazlıkta da bir evi vardır, burası da sürekli yaşadığı ortam gibi korunaklıdır. Aynı güvenlik çemberi içerisinde yıllarını geçirir, ziyarete gelenlerle biraz sosyalleşir, çoğunlukla da kapalı devre yaşayarak tüketirler günlerini.

Kimi insan da yerinde duramaz, konfor aramaz. Bazen bir çadırda, bazen bir dost evinde, hiçbirisi olmazsa gökyüzündeki yıldızların altında, doğanın koynunda uyur geceleri. Gündüzleri ise yorulmadan, bıkmadan yeni yerler görüp, farklı kültürler keşfetmek için seyahat eder şehirden şehre, ülkeden ülkeye. Bu yaşa geldim, hiç yurt dışı deneyimim olmadı ama gitmediğim, gezip görmediğim yer sayısı çok azdır yurt içinde. Pandemi biter, ömrüm de vefa ederse kalan yerlere de gitmek gibi bir planım var.

Bazı yerlere yıllar sonra tekrar gittiğimde gördüğüm şehirleşme adı altında yapılan betonlaşmaya çok üzülüyorum. Nereye gittiysem o ilin komşu il ile sınırı kalmamış. Yol boyu gördüğüm tarla, bahçe, bağ, bostan, hepsi taş kesmiş gibi kutu kutu, blok blok apartman dairesi. Amaaan neyse, yine içimiz kararmasın bu konularla. Bunlar benim işim değil. Şehir planlamacıları var, ne güzel planlıyorlar işte değil mi? Biz beğensek de oluyor beğenmesek de… Nasıl olsa her şeyin başı para para para!

Sizlere farklı bir şey anlatmayı planladım şimdi. Diyarbakır’a ilk gidişimde çok gezip görme şansım olmamıştı. Zira 2016 Ocak ayında STK’lar ve akademisyenlerin oluşturduğu gruba İHD İstanbul Şubesi Çocuk Komisyonu üyesi olarak dahil olmuştum. Hafta sonunu kapsayan iki günde Sur’da meydana gelen çatışmalardan olumsuz etkilenen kadınlar ve özellikle çocuklara yönelik bir panele katılıp geri dönmüştük.

Sur’da yaşanan olaylar uzun süre devam etti. 2017 yılına geldiğimizde biz İHD’den Kemal Öğretmen ile birlikte bölgeye gidip orada çocuklarla neler yapabileceğimiz üzerine kafa yormaya başladık. Kemal’in velilerinin de desteği ile Diyarbakır, Sur, Cizre ve Silopi’yi kapsayan bir gezi planladık. Çocuklarla oyunlar oynamak yanımızda kitap ve oyuncaklarla İstanbul’dan yola çıktık.

İlk durağımız Sur’da bir grup gönüllü ile birlikte çocuklarla buluşup çeşitli etkinlikler yapan RENGARENK UMUTLAR DERNEĞİ’ndeki dostlar ile birkaç günlük programla çok keyifli oyunlar oynadık. Tabii Kemal Öğretmen bizlere de ufak ufak eğitim programları düzenliyor, çocuk ve eğitim konusunda gelişmemize katkı sağlıyordu. Gönüllü olarak bizlere verdiği desteği asla unutamam.

Rotamızı Diyarbakır’dan Mardin’e çevirdik. Kendimize bir mola olsun diyerek Mardin’i gezip oradan Cizre’de bize evini, yüreğini açan güzel insanlarla buluştuk. Önce birkaç günlük plan yaptık ve onların sayesinde çocuklarla buluştuk. Anlatırken çok basit gibi görünen bu işler aslında hiç de öyle kolay olmuyordu. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı hiçbir okul bize yer vermiyor, hiçbir konuda destek olmuyordu. Biz de onlara inat parklarda, bulduğumuz boş alanlarda çocuklarla oyunlar oynuyorduk. Zira o dönemde bölgede en çok zarar gören kadınlar ve özellikle eğitim sürecinde olan çocuklardı.

İl ve ilçelerdeki sıkı yönetimin baskısı ve kolluk kuvvetlerinin katı tutumu yaşayan herkesi etkilemişti. Elinde kamera gördükleri herkesi polis zannederek kadraja girmek istemeyen, bize şüpheyle yaklaşarak yanımıza gelmek istemeyen çocuklar uzun süre bizi uzaktan izliyor, sonra oynadığımız oyunlara kayıtsız kalamıyor, birer ikişer onlar da çembere dahil oluyordu.

Cizre’de birkaç gün süren çalışmalarımızı Silopi’ye de taşıdık. Orada da aynı durum söz konusuydu. Çocuklar her yerde önce bizi izliyor, kendilerine bir zarar gelmeyeceğine emin olduktan sonra oyuna dahil oluyorlardı. O çocuklar bana hayatım boyunca unutamayacağım dersler verdi. Bir bakışı, bir kelimesi, çekingen, korkak, ürkek duruşları… Evet insanlar eşit şartlarda doğup büyümüyor. Bazıları el bebek gül bebek yaşarken, bazıları ise doğduğu coğrafyanın tüm yükünü omuzlarında taşıyor. Çok eşitliksiz şartlarda gelecek tesis etmeye çalışıyor ve tabii ki olanağı çok daha geniş olan çocuklardan kat be kat fazla emek verip efor sarf ediyor. Sonunda zor koşullarda da olsa başarıyor, istediği geleceğe kavuşuyor.

Kemal Öğretmen ile bana dönüşte lojistik destek sağlayan velilerle toplantı yaparak bu ziyaretlere devam etme kararı aldık. Bazen destek alarak bazen de kendi bütçemizden karşılayarak birkaç kez daha bu oyun oynama etkinliklerimizi devam ettirdik. Kemal Öğretmen bu arada “OYUN HER YERDE” grubunu oluşturarak bizleri İstanbul içinde de gecekondu mahallelerinde yaşayan, akranlarıyla eşit şartlara sahip olamayan çocuklarla birlikte olduk. Aynı zamanda bölgede yaşanan savaş nedeniyle aileleri ile birlikte göç etmek zorunda kalmış çocuklarla da buluşup oyunlar oynatarak moral, destek sağlamaya çalıştık. Var olsun, hepimizi olayın bir ucundan tutmaya teşvik etmişti Kemal Öğretmen.

Yine dönüp dolaşıp aynı yere geleceğim. Maalesef pandemi nedeniyle bizler evlerimize kapanıp sosyal hayattan soyutlandık. Bu durumdan en çok zarar gören yaşlılar, kadınlar ve maalesef çocuklar oldu. Dört duvar içinde, büyükleriyle aynı ortamda geçen kesintisiz 1.5 yıl gibi uzun bir süreçte kimbilir iç dünyalarında neler yaşadı, nasıl yıprandılar. Bilemeyiz, bunun etkileri zaman içerisinde ortaya çıkacak elbette. Büyüklerin sorumsuz davranışları yüzünden bu virüs bizi bir süre daha terk etmeyecek gibi görünüyor maalesef. Çocuklar, yaşlılar daha fazla yıpranacaklar gelecek günlerde de.

Sosyal alanda faaliyet gösteren STK’lar, onlrla gönüllü çalışmalar yapan bizler de yarınlara yönelik önlemler alarak ön hazırlıklarımızı yapıp, pandemi öncesi içinde olduğumuz çalışmalarla yeniden hayata dahil olmalıyız diye düşünüyorum. Kapalı alan çalışmaları yapamayız elbette ama açık alanlarda etkin çalışmalar yaparak yeniden buluşmalıyız. Bu bizim o çocuklara borcumuz!

Yarınlarımızı emanet edeceğimiz çocukların beden sağlığından önce ruh sağlığını düşünmeliyiz. Bence herkes bu konuda bir şeyler yaparsa daha güzel bir gelecek olur. “Peki ben ne yapabilirim” diyenler olacaktır kuşkusuz. Size önerim hiçbir fon desteği olmadan, %100 gönüllülük esasıyla varlığını sürdüren “OYUN HER YERDE” ekibine katılabilir, onlarla buluşup neler yapılabilir üzerine katkılarınızı sunarak ekibin daha fazla gelişip görünür olmasına destek olabilirsiniz.

Vaktiniz ve programınız uyarsa bizimle birlikte yola koyulup il il gezerek çocuklarla oyunlar oynayıp onlar için yanımızda götüreceğimiz ufak hediyelerle mutlu edebilirsiniz. Yakın çevrenizdeki çocuklar için en azından parklarda, sitede yaşayanlar sitenin sosyal yaşam alanında çocuklara yönelik etkinlikler düzenleyebilirsiniz. Bunun için destek isterseniz sizi Kemal Öğretmen ile online buluşturabilirim. Olmaz mı? Neden olmasın? Biraz vakit ayırıp bu konuda uzman kişilerden de yardım alarak, çocuklarımızı bu kasvetli günlerin bırakacağı etkilerden bir nebze olsun koruyabiliriz. Bunun için kendimizin çocuğu olmasına da gerek yok. Gelecekte her alanda görev alacak çocuklarımıza bu zor günlerde yapacağımız katkılar, onlara biraz nefes aldıracak. Tabii ki bizler de çocukla çocuk olarak, gençleşerek, onlarla oyunlar oynayarak yeniden çocukluk günlerimize geri döneceğiz. Ben bunu yapmaktan sonsuz mutluluk duyuyorum.

Bana yol önderi olan Kemal Öğretmen, bizi gittiğimiz yerlerde yalnız bırakmayan, hiçbir desteğini esirgemeden yanımızda olan tüm dostlarımıza sevgi ve minnetimizi asla eksik etmeyeceğim. İyi ki varlar, iyi ki varız! Eminim ki bizler bu kirli dünyada hiç de az değiliz ve hep var olacağız. Bekliyorum! Sizler de gelirsiniz, görüşürüz, tanışırız, çocuklarla beraber oyunlar oynarız. Olmaz mı?

Bir Cevap Yazın