CİNSİYETE GÖRE YARGI

“15 yıl cezayı onayarak, Çilem Doğan’ı hapsetmediniz. Siz 8 yaşındaki bir çocuğu ve dünyadaki bütün kadınları hapsettiniz. Erkek adaletten bir şey beklemedik, beklemiyoruz. Yine bizi şaşırtmadınız…”

Maktul veya fail olmanızın önemi yok; cinsiyetiniz belirteç ulaşacağınız adalete, hükme. Zengin veya fakir olmanız da çok belirgin olmak ile beraber; her iki sınıfta da kadın+’lar, en dezavantajlı kitleyi oluşturuyor.

İçinde olduğunuz topluluk, nerede adalet aradığınız da önem arz etmekte… Şaşmaz pelesenk “coğrafya kaderdir”, her seferinde kendini doğruluyor çoğunlukla.

ERK’EK YARGI ŞAŞIRTMAZ, ŞAŞIRTMADI

Kimi günlere birkaç kadının hunharca katledildiği ülkemizde; en vahşice cinayeti bile işlemiş olan hemcinsleri, sürekli kollanmakta, müsamaha gösterilmekte, tebrik madalyaları takılmakta hani neredeyse…

Yüzlerce çocuk, kadın+’lar, hayvanlar cins kırımına uğramaya devam ededursun; önlemenin, bırakın önlemeye teşebbüs için dahi, adım atılma samimiyeti sergilenmiyor…

Kimi kadınlar, hiçbir şekilde istatistiklere dahi giremiyorlar. Töreydi, kutsal aileydi, namustu gerekçeleri ile kurban edilip; üstüne de olayı gizler şekilde, cinayetlerin üstü örtülüyor, hedef şaşırtılıyor.

Doğusundan batısına, kuzeyinden güzeyine her yer suç mahalliyken; eğitimli eğitimsiz, işçi yönetici, öğrenci akademisyen, mini eteklisi başı örtülüsü tüm kadınlar, belki de sıradaki kurban…

Yarın listedeki kim olur, piyango hangimize çıkar bilemeden; toprağa gömdüklerimizin yasını tutup, acısını yaşayamadan ağu içmeye devam ediyoruz. Gün sektirseler, devrisi gün açığı misliyle kapatıyor erkek türü. Her biri, öncekinden daha da canice cins kırımına devam edilmekte…

Hani neredeyse, ülkede cinayet işlemeyen erkek kalmadı. Elinde kadın kanı olmayanı; parmakla saysak yeridir de… Kadın: yaşayan ölü, sırasını bekleyen türe dönüştük

Yaşayan demek; bir ifade şekli, nefes aldığının belirteci. Yoksa; insan yerine konanımız, gün yüzü görenimiz, cinsiyetinden ötürü ayrımcılığa uğramayanımız, kendini güvende hissedenimiz çok nadir…

DİNMEYEN BİR KİN DUYGUSU OLMALI…

Yılda ortalama 400’lü rakamlarda kadının canı alınıyorken; tecavüzünden tacizine, fizikselinden psikolojiğine şiddetin her türlüsü yaşatılıyor, zati cinsiyetinden ötürü adı dahi anılmıyorken; bire binle öfkelerini, hınçlarını, intikamlarını alıyor erkekler.

Dinmeyen nefretin, kinin, öfkenin özneleriyiz. Dünya, sistem, iktidar ellerinde olmalarına rağmen; kadın+’ larla, insan olabilmekle, eşitlik duygusu ile barışamadılar da.

Aksini hayal etmesi bile zor! Muhtemeldir ki, hepimizi toplu mezarlara, gaz odalarına, daha da olmadı ıssız adalarda açlığa mahkûm edip; tümden yok etmeyeceklerine inanmak güç.

Kazara dünya, ülke yönetimi kadınların eline geçse; vah ki vah halimize… Ellerinde tüfek, tek tek hepimizi avlarlardı sanki, o da en iyi ihtimal… Dudak uçuklatan, vahşetin türlerini duydukça; kurşuna dizilmeyi ummak da züğürt tesellisi gibi geliyor.

İDAMI KALDIRDIKLARINA, OLDUKÇA PİŞMANDIRLAR…

Şiddetuygulamaklakalmayıp; fuhuşa da zorlayan eşi Hasan Karabulut’u öldüren, Çilem Doğan’ın 15 yıllık cezası, Yargıtay tarafından onandı.

8 Temmuz 2015 yılında, öldürdüğü eski eşi sebebiyle ömür boyu hapis cezası almış; “haksız tahrik” ve “iyi hal” indimi ile, cezası 15 yıla düşürülmüştü Çilem ’in.

Cezasını onaması beklenen süreçte, 50.000 TL kefaletle serbest kalmıştı. Yargıtay 1. Dairesi, hapis cezasını onadı, yeniden ceza evi yolları göründü 30 yaşında olan, 8 yaşında çocuk annesi kadına.

Evet, sizler Çilem’e ölmediği için ceza veriyorsunuz; emsal teşkil etmesin, başkaca kadınlar da cani erkekleri öldürmesin, dahası belki günün birinde, o erkeğin siz olmayacağınız ne malum değil mi?

Sizler de içinizde “katil” veya “cani” barındırdığınızı çok da iyi bilmektesiniz. Tek fark; sizin ki henüz açığa çıkmadı…

Herkes kadın+’ların katilidir oysa; kimi silahla bıçakla, bazısı akla gelmez her türlü aletle işkenceyle, kâh “adalet adına” verdiği cezalarla …

İlle de ölelim istiyorsunuz! Çilem gibi, Nevin gibi ölmemekte direnenlerimiz, öz savunma hakkıyla bir erkeği öldürebilenlerimiz de ölümden beter cezalarla çürüyelim, ölmediğimize her gün pişman olalım istiyorsunuz…

Sizler aslında, öldürdüğü kocası için ceza vermiyorsunuz genç kadına; sisteminizi sarstığı, erkeğin hükmünü yıktığı, utanç kaynağı erkekliklerinizde gedik açtığı için hınç duyuyorsunuz… Derinlerdeki “yenilmez erkeği”, mağlup ettiği için düşmansınız…

İktidarlarınız, makamlarınız, kof erkekliğiniz elinizden alınınca; ne kadar da küçük olduğunuzun görünmesinden korkuyorsunuz. Bizlere bunca nefretiniz bundan. Gerçekte erkekliğin, aslında sabun köpüğü olduğu, gün yüzüne çıkmasın derdindesiniz…

Çilem, girişe taşıdığım cümlelerine ek olarak;“ Siz 8 yaşındaki bir çocuğu ve bütün kadınları hapsettiniz” diye  noktalamış mektubunu. Kararının onanması sonrasında, kızını da kadın mücadelesine  emanet ederek.

Sizler evet sizler sadece anneyi değil; bir çocuğu da hapsettiniz! Yarım bırakarak, yalnız bırakarak… Şimdiden sinmeyi, korkmayı öğreterek de.

“Annen gibi olma”; erkekliğimizi sorgulama gözdağı vererek, küçük bir kız çocuğu ile de gördünüz hesabınızı, hem de peşinen…

Bir Cevap Yazın