YASAKLI KELİME

Ferman buyurulmuş; seveceğimiz, sevmeyeceğimiz, düşündüğümüz, hissettiklerimiz faş edilmeye.  Ele de dile de yasak gelmiş, sevmek mecburi, saygı abayla…

Ölümü de yakıştıramadılar kendilerine. Yaşlanmayı, güçten düşmeyi yediremezlermiş; “ölmüş” lafını yazmak, çizmek, dile getirmek suç sayılmış, “suçlardan suç beğen diyarında…”

Unutulmuş oysa; saygının hak edildiği, bunca nefreti ekerken, nasıl saygı bekleneceği unutulmuş… Tebaa isterlermiş karşılarında; sus pus kitle, yazana konuşana düşmanlık da gırla gitmekte.

DEVLETLUM ÇOK YAŞA!

Son günlerde sağlık sorunlarının yaşandığı ayan beyan ortayken, olur olmaz anlarda uyuklarken, yürümekte güçlük çekerken; insanların ağzının nasıl büzmeyi düşünürsünüz, hele ki artık herkes yaka silkiyorken?

Sizler değil miydiniz ayrıca; muhalefette olduğunuz süreçte, Bülent Ecevit’in sağlık sorunlarını dile dolayan, “bunaklık” göndermelerinden dem vuran. Oradayken böyle, siz başa geçince; bu ne lahana turşusu?

Ergeninden 100 yaşındaki kadınına, hamilesinden yatalak hastasına herkesi suçlu ilan edip, nasıl bir saygı ummaktasınız? Halk çöpten ekmek toplarken; şatafat içinde yaşayıp da vurgunun, talanın, adam kayırmanın ucu bucağı görünmezken, sevgi ummak ne menem şeydir?

Yazarından çizerine, siyasetçisinden öğrencisine herkese diş bilerken, kaldı ki bizlere gelince işlemeyen hukuk; sizlerde ne de çabuk vuku bulmakta.

Sırçalarınız dökülüp, tabanınız bile erimişken, kimden neyi bekliyorsunuz? Acınızı bizden çıkarma hakkınız, nereden gelmekte?

EKTİĞİNİZ NEFRETİ BİÇME VAKTİDİR…

Sanılmasın ki, aba altından gösterdiğiniz sopa; halkın gözünü korkutuyor… Vatandaşınız hiç olmadığı kadar isyanda. Sokakta kime mikrofon uzansa, gerçeği haykırıyor, size olan nefretini kusuyor. Korku dağları aşıldı artık… Bir göremeyen sizlersiniz.

Kibriniz, yaşadığınız sırça köşklerden olsa gereken, belki de cendereyi daralttıkça susarlar beklentiniz, gözlerinize perde çekmiş; sokağı, olanı biteni görmekten uzaksınız…

Fikrimi sorarsanız; işinize gelmiyordur… Ne kadar çok düşmanlaştırırsanız, demir yumruğunuza kılıf hazırlanmakta elbete ki.

Gariban açlıktan ölmüş, ölmeyenin sırtındaki borç küfesi boyunu aşmış; sizler halen silaha, savunmaya, bütçe, ahbap nemalandırma derdinde… Bu halde mi, bizlerden hoş görü ve sevgi beklemektesiniz?

Sağlığa, eğitime, emekçiye olmayan para; her ağzınızı açtığınızdan şahlanan döviz sayesinde, faize, borçlara gitmekte. Bunları kimse bilmiyor, görmüyor mu sanıyorsunuz?

Masaldı, güzeldi ama bitti! Kendi oydaşlarınız bile, uyanmaya başladı bilesiniz. Görülmekte ki, iktidara taşıyan %34’ler de geçmişte kaldı…

Neredeyse tamamını elinizin altında topladığınız medyaya gücünüz yetiyor kabul ya sosyal medya ya tek tük de olsa kalmış muhalif mecralardakileri, nasıl susturacaksınız?

Gücünüz her yere yetmiyor beyim! Gözdağlarınız, baskılarınız da bir yere kadar. Demiştim; artık herkes konuşuyor, her yerden bin ah işitilmekte…

Dün, “ölmüş” yasaklandı, peki çare mi? Yarın “sevdiklerine kavuştu” denmeyeceği ne malum? Kabul edin ki, istenmiyordunuz, artık iyiden iyiye istenmiyorsunuz. Belki, eskiden yarı yarıyaydık, şimdi; her üç kişiden ikisi, sizlere diş bilemekte.

Sayın devletin başı, hepimizi ya toptan imha edeceksiniz yahut da gidene kadar, duruma alışacaksınız. Ki; belki de duyduklarınız, gördükleriniz yumağın ucu, asıl film henüz gösterime girmedi bile…

Dosta güven, düşmana korku salmaktaymışsınız… Oh, ne âlâ! Bizler de sağlığınıza duacınızız, çok daha uzun ömür dileriz efendimiz…

Bir Cevap Yazın