Yol Açan Kadın Portreleri: İcat Çıkaranlar

İcat Çıkaranlar röportaj serisinin sonu…

Herkesçe malumdur medyamız bazı ötekilere mesafelidir ya da o ötekileri ele alırken kısmen nefret dili kısmen de ‘miş/mış’ gibi haberler geçmeyi, suya sabuna dokunmamayı sever. Hadi merkez medya demiş olalım.

Neyse, derdimiz medyayı yerden yere vurmak, bilineni göze sokmak da değil aslında…

Medyada kendine yer bulamayan, bulsa da irite edici sansasyon ve suçla örüntülü yansıtılan bir mesele vardır: cinsiyet kimliği, cinsel yönelim özneli ve de pek tabii ki bu öznelce de trans kadınlar!

Trans kadınlar medyamıza, toplumumuza göre caddelerde, evlerinde müşteri bekleyen, üçüncü sayfalara da ölümleriyle bazense suç/şiddet sarmalıyla servis edilecek haber malzemeleridir.

Peki bu döngüyü kırabilmiş, tırnaklarıyla kendilerine yer açabilen, bazılarının ailelerince sahiplenilmesi hiç mi mümkün değildir? Bu kadınlar hep mi ‘tüü kaka’dırlar?

Şahsen öyle olmayan, başarılarıyla parmak ısırtan, belki de çok sağlam mücadeleci yanlarıyla kendilerine yol açabilen, bir yandan da gelecekteki hemcinsleri için başka seçenekler olabileceğini gösteren şimdilik bir avuç da olsa trans kadınlar var.

Yazdığım mecranın bana tanıdığı alan özgürlüğünü fırsat bilerek (bu vesileyle de teşekkür etmiş olayım) size bu kadınları tanıttığım bir röportaj serisi sundum ‘İcat Çıkaranlar’ adı altında. Biraz kişisel merakımdan yola çıkarak biraz da bu kadınlar kimlerdir, nerelerden geldiler, nelerle baş etmek zorunda kaldılar bunları irdelemeye çalıştım.

Projeme, çıkış noktama, serinin nedenlerine inanıp bana hayatlarını açan, zaman ayıran beş kadına da minnet borçluyum! Okumamış olanlar için o kadınları ve verdikleri çetin mücadeleleri kısaca anımsatmak isterim.

Demet Demir, başta Lgbti+ hareketi için ve tabii ki sınıf siyaseti içinde yoğun emek vermiş, bunu bir adım öteye taşımayı da başarmış bir kadın. Demet’in mücadelesi cinsiyet kimliği sorunsalını çözmek için yerelden başlayarak, milletvekilliğine de adaylığına kadar devam etti. Siyasette de transların sözü olabileceğini taşın altına elini koymanın en iyi örneklerindendir Demet.

Sahnelerde gerek aktrist gerekse de yazar olarak kendini kanıtlayan Seyhan Arman örneği vardı bir sonraki röportajımda. Aktivistliğini de pas geçemeyiz, o apayrı. Ödülden ödüle koşan, deyim yerindeyse tırnaklarıyla alan açarak alın teriyle örülü bir başarı öyküsüydü Seyhan. İcat çıkararak sahnelerde bir trans var, Seyhan Arman markası var artık dedirten azmin ürünü.

Ece Devrim adında örgütlü bir kadını tanıttım üçüncü röportajımda da. Ece başta kadın, Lgbti+ ve sınıf mücadelesinin neden gerekli olduğuna değindi. Geçirdiği trafik kazası sonucu tekerlekli sandalyeyle yaşamanın ne demek olduğunu ülkemizdeki engellilerin sorunlarından, engelli trans kadın olmaya dair deneyimlerini paylaştı.

Sonraki konuğum sosyolog Eylem idi. Öncelikle STK düzlemindeki geçmiş çalışmalarından, kalamadığı akademiye nazire yaparcasına çevirdiği ona akın kitaptan bahsettik. Yayınlanan makalesi sokak deneyiminin bir parçası olan kitap standı, o eksende örülen dayanışma, dostluklar ve de o dönemde deneyimlediği evsizlikten de söz ettik. Şu ekonomi içinde işletmeciliğe soyunarak iki arkadaş olarak açtıkları vegan kafe bile başarı öyküsüdür.

Aristokrasinin içinden gelen bir konuğum da vardı. Adı Gülse Aytuğ! Eczacı trans bir kadın… Gülse ile sahip çıkan, destek olan bir ailenin bireye nasıl güç katabildiğini, mesleğinde ehli olmanın, bazı ön yargıları yıkıp alan açıcı olabileceğine şahit olduk.

Kıssadan hisse; dişli, dirayetli, tuttuğunu koparan, kendilerine alan açarken belki şu an ya da gelecekte birilerine de yol açan, başarılarıyla parmakla gösterilen, bir o kadar da muhtemeldir ki kıskanılan kadınlar…

Bu röportaj serim sayesinde şunu öğrendim ki; yetkin olmak biraz da mütevaziliği gerektiriyor, bencillikten uzaklaşmayı gerektiriyor. Bu konuya neden mi geldik? Bu seri için üç kadınla daha temasa geçtim. İkisi son zamanlarda basında fazlaca popüler olan, başta ‘evet’ deyip bir aya yakın süreye rağmen geri dönüş alamadığım kadınlardı.

Özellikle birisi çok can acıttı. Yirmi gün kadar sonra okulunu bahane ederken yanında da “Ayy sorulara baktım da beni pek yansıtacağını düşünmüyorum” ifadelerini kullandı. Projenin gerekçesi açıkça başta izah edildiği halde… Sanırım röportaj sonrasında popüleritesinin daha da artmasını istiyordu. Belki de ismi bilinmeyen birine vakit ayırmak istememiştir, bilinmez ki… Bir diğeri de randevulaşıp bekleterek sonrasında tabiri caiz ise ölüye yatmayı tercih etti.

Elbette kimsenin bana evet deme zorunluluğu yok! Sadece baştan olumlayıp sonrasında da saygı çerçevesini aşar düzeydeki umarsızca, saygısızca tavırları kırdı. Programımın da sarkmasına yol açtı tabii. Neyse, biz bize dertleşmiş olalım. Yaptıklarını da hayatlarının başında olup insani ilişkilerindeki deneyimsizliklerine yorarak hoş görelim.

Dilerim ki aklımdaki projeyi, portreleri size yansıtabilmiş olayım. Şayet sizlerde de varsa önyargıları biraz yıkabilmiş olayım.

İcat çıkaran bütün insanoğluna saygılarımla…

Bir Cevap Yazın