Kariyer Kadını

Bu yazıya başlarken kendi kendime dedim ki “Burcu, senin neyine kariyer yazısı yazmak, hala öğrencisin, nereden bilebilirsin kadınların iş hayatında çektikleri zorlukları…”.

Sonra düşündüm, kurucumuz Zeynep Hanım neden bu siteyi açtı, neden ismini “WorkNWomen” koydu? Ben neden ve nasıl aylardır burada yazıyorum?” İşte bu soruları kendi kendime sorup yanıtlarken başka sorulara da cevap oldum. Benim için en önemlisi ise “Böyle bir konu varken, bu konu hakkındaki gündemi güncel olarak takip eden ve bu konu hakkında etrafında ki herkese bilinçlendirme çabaları yapmaya çalışan ben, neden hakkında bir yazı yazmayayım?” oldu. Yazıya başlamadan evvel garantili gitmek adına, ufak bir araştırma yapayım istedim zaten yüreğim ancak ufağına el verdi. Daha derin ve ayrıntılı bir araştırma yapmaya kalktığınızda içiniz parçalanıp, insanlığınızdan utanıyor sonrasında da “Dünya nereye gidiyor?” diye düşünmeye başlıyorsunuz, bunun sonucu da size umutsuzluğu getiriyor. Belki de bu sefer bir ilk olarak sert üslubum ile karşılaşabilirsiniz, çünkü oldukça hassas ve önemli bir konu hakkında yazmaya başlıyorum, olabildiğince mantıksal açıklamalar ile durumu size izah etmeye çalışacağım.

Dünyanın dört bir yanında eşitlikçi, kadın haklarını savunan savaşçılarımız var. Maalesef üzerinde yaşadığımız güzel ülkemiz bu savaşçılara iyilikle yaklaşmayı reddediyor çoğu zaman ancak bir günün geleceğine ve başarıya ulaşacağımıza inanıyorum. Şöyle bir dünya ve insanlık tarihine baktığımızda; kadınların eskiden beri iç işlere bakan, yemek ve temizlik ile ilgilenip, çocuk bakımını üstlenen taraf olduğunu, erkeklerin ise dış işler ile ilgilenen, daha çok savaşçı, eve yenecek yemeği getiren taraf olduğunu su götürmeyen bir gerçektir. Ancak bir başka gerçek vardır ki, o da zamanla Dünya dengelerinin değiştiği. Bu değişim ile birlikte erkeğin görevleri mantalitede aynı kalsa da büyük ölçüde değişti ve bu değişim hiç sorgulanmadan kabul gördü. Mevzu, kadının görev değişimi evrimine geldiğinde ise kıyamet kopuyormuşçasına her hanede olaylar koptu. İlk insanlar zamanını veya milattan önce ki zamanı anlarım, erkekler zaman ile adaptasyon geçirmeden evvel kadınlardan daha güçlü, kuvvetli yapıda olabilirler ve bu onlara dış işlere bakma yetkisi verebilir. Ancak artık 2019’da olduğumuzu unutmamak gerekir. Adaptasyonu geçirenin sadece erkekler olmadığını, adaptasyon sürecinin hala devam ettiğini ve dünya üzerinde ki bütün canlıların bunu geçirdiğini irdelemek lazım. Kaldı ki bilimsel araştırmaların verdiği sonuçlara göre, erkeklerin kadınlardan daha güçlü veya daha dayanıklı olduğuna dair bir kanıt yok. Hatta bildiğim kadarıyla kadınların daha dayanıklı oldukları ispatlanmış. Dolayısıyla artık şu “Kadın elinin hamuru ile erkek işine karışmamalı!” kafasından bir çıkılması gerektiğini önemle vurguluyorum.

Kadınların yaratılış kodlanmasında olan ve seçme şansımız olsa muhtemelen seçmeyeceğimiz “ayrıntılı ve analitik düşünme”, girdikleri her işte başarı ile ilerlemelerine sebep olmuştur. Tabi bahsettiğim kesim bunu kullanmayı öğrenmiş ve bu konuda ustalaşmış kesim. Ancak her nedendir bilinmez, önce ki zamanlardan beri gerek kaba kuvvet kullanarak, gerek ufaktan başlayıp beyin yıkama yaparak kadınların iş hayatına girmesi bir şekilde engellenmeye çalışılmıştır ve maalesef büyük oranda bu art-niyetli çaba başarı ile sonuçlanmıştır. Çalışmasına engel olunamayan kadınlarınsa çektikleri zorluklar veya karşılaştıkları acayiplikler cabası. Bu acayipliklerden biri mesela maaş farkı. Avrupa ve Amerika’da yapılan eylemler sonucunda bu konuda bir sonuca varılmaya çalışılıyor, hatta bazı bölgelerde varıldı. Peki ne bu maaş farkı? Örnekleme ile anlatacak olursam, maaş farkı şudur; aynı derecede bir eğitimden mezun olup, aynı zamanda ve aynı pozisyonda işe başlayan biri kadın biri erkek olan çalışanlardan, erkek olan kadından daha fazla maaş alır. (Tabi ki bu bütün şirketler için geçerli değildir, bu farktan kar elde edebileceğini düşünen, küçük kalmış ve kalacak olan şirketler için geçerlidir.) Bu maaş farkının sebepleri ise; olabilecek doğum izni, nişan izni, düğün izni gibi sebeplerdir. Gibi diyorum çünkü aklınıza gelmeyecek kadar saçma olan sebepler de var… Mesela örnek isteyecek olursanız diye; kadınların her ay düzenli olarak girdikleri adet periyotları zamanında, kadınlar daha çok tuvalete gidiyorlarmış ve bu yüzden maaşlarında kesinti yapılmış. Şok geçirmeyin, bu gerçek. Adet zamanı olmasına gerek olmaksızın, biyolojik olarak daha fazla tuvalet ihtiyacımız olduğundan ve tuvalette daha fazla vakit geçirdiğimizden de maaş kesintisi yapılıyor bu Dünya’da. Maaş kesintisini bir kenara koyacak olursak, gerek Türkiye’de gerekse Dünya’da kadınların erkeklerden çok daha zor iş bulabildikleri apaçık ortada, tabi Türkiye’de bu oran oldukça fazla ve can yakıyor, inanmıyorsanız istatistiklere bakabilirsiniz. Neden mi zor iş bulabiliyorlar? Haberleri biraz dinlerseniz, bunun sebeplerini çok bariz bir şekilde görebilirsiniz. Bir keresinde şunu duymuştum; 3 çocuğu olan bir ablamız gece görev yapmak üzere güvenlik görevlisi olarak çalışmak istiyor ve başvuruyor. Çünkü aynı zamanda gündüzleri evlatlarını okula gönderip, bakım ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar güçlü bir kadın! Her neyse görüşmede ise reddediliyor. Reddediliş sebebi ise şu; “Bacım, geceleri nasıl gidip geleceksin? Sana bir şey olmasının sorumluluğunu ben alamam, kusura bakma.”… Güler misin? Ağlar mısın? Düşüncesini takdir mi edersin? Yoksa bu düşünceye girmesini sağlayan ortamı kınar mısın? Orasını bilemem… Ama kadınlar düğündür, geliş gidiş problemidir, bebek doğurma sürecidir gibi sorun olmaması gereken sorunlardan dolayı işsiz kalıyor. İşsiz kalmayıp, iş buldum diye sevinenlerin çoğu ise çalıştıkları iş alanlarında gerek sözlü gerekse fiziksel tacize hatta bazen tecavüze uğruyorlar. Bazıları bunu açık edip hakkını arayabiliyor, bazıları ise o işe ve o işten kazanacağı paraya ihtiyacı olduğu için susmak zorunda kalıyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bazı işverenler ise kadınları sadece dış görüntüleri sebebi ile işe alıyorlar. Gerek müşteri çekmesi açısından gerekse kendi göz zevklerini tatmin etmesi açısından. Okurken sizin de mideniz kalktı değil mi? Siz bir de araştırın, bakalım o zaman sağlam kalabiliyor musunuz?

Bu durumun önüne geçilmesini devletten beklemeyin, şayet özellikle Türkiye’de Atatürk gibi, insana insan olduğu için değer veren, bir toplumun yaşaması ve gelişmesi için her bireyin ayrı bir görevi olduğunun bilincinde olan ve insanlık hakları için kendi hayatını feda eden bir lider olmadığı sürece, bu sorunları devlet erkanı çözemez. Atatürk’ten bir alıntı yapacak olursam; “ Eğer ülkeni kurtaracak bir lider beklemekteysen, ben size hiçbir şey öğretememişim demektir.” Şeklinde ki sözü bu konuyla oldukça bağlantılı olacaktır. Nasıl mı? Sorunu çözmek için birinin gelmesini beklemeyin, o sorunu siz çözün. Çocuğunuza, kardeşinize, annenize, babanıza (öğrenmenin yaşı yoktur.), kuzeninize, komşunuza “KADIN GİBİ….. veya ERKEK GİBİ….” şeklinde ayırıcı betimlemeler yapmayın. Özellikle çocuklara ve gençlere, onlara ihtiyacımız var ve hepsi doğruyu kendileri bulabilecek kadar şanslı olmayabilirler. Ayırıcı konuşmaların yerine bütünleştiricileri seçin. “İNSAN GİBİ….” deyin mesela. Gelişmekte olan her bireye, ki her insan ölene kadar gelişim sürecindedir, insan olmayı öğretin, cinsiyetinin gerektirdiklerini değil. Hayvanlardan ve bitkilerden bizi ayıran en önemli özelliğimizi kullanmayı öğretin. Kızınız mühendislik fakültesini kazandığında, “Kaç erkekle okuyacak?, Çalışırken güvende olacak mı? Mühendislik kadın işi değildir.” Şeklinde yaklaşmayın. Ona hayatta kalmayı öğretin. Eşiniz kaynak işinde çalışmak istediğini söylediğinde, ona kızmayın, şaşırmayın, küfür de etmeyin, beraber hazırlanın bu işe. Dünya’ya hiçbir zaman tek gelmedik, tek de ölmeyeceğiz. Ancak hayatımız süresince ki değerimiz, etrafımızdakilere ve etrafımızda olmayanlara kattıklarımızla (farkında olmadan) ölçülür. Dünya’nın ve kadınların adaptasyonu kabul ettiğini görün ve erkek egemen kafa yapısından bir an evvel çıkıp bu adaptasyonu sizin de kabullenmenizi istiyorum. Bunu ancak hep birlikte yapabiliriz ve bunu yapabilmemizin en çabuk ve sağlam yolu cahilliği engelleyip, her türlü eğitimin önünü açmaktır… Çevrenizde bir haksızlık gördüğünüzde sessiz kalmayın, çünkü bugün kaldığınız sessizlik hali, belki yarınlarda en değerlinizin çok üzülmesine sebep olacaktır. YA DA belki sizin sevdiğiniz birine dokunmayacaktır ama o yardım etmediğiniz insanı etkileyecektir. DÜNYAYI İYİLER KURTARACAK! 

Bir Cevap Yazın