İÇİNDE YAŞAMASAK ASLINDA…

Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyordum. Bir mesajlaşma sitesinden mesaj geldiği için ”yine bir yazı konusu çıktı” sözlerime cevaben: ”Bu ülkede yaşayıp da konu sıkıntısı mı çekiyorsun” demişti… Ne kadar da haklı!

Sağ olsun! Ülkemizin ne son dakika haberleri bitiyor, gün veya saat geçmiyor ki; her duyduğumuz yeni haberle acının, şaşkınlığın girdabına sürüklenmeyelim… Çoğumuzun ortak arzusu; sıkıntıdan veya dinginlikten ölmek…

TOPLUMSAL ÇÜRÜME, DEJENERASYON VE AĞIR TRAVMATİK HALLER…

Ülkeyi, içinde olduğumuz durumun vahametini, yanında da çürümenin boyutunu anlamak için; adi suçların niteliklerine bakmak yetiyor… Kadına, kadına dair suçları artık öylece kanıksadık ki ondan da dem vurmayacağım artık… Bu suçlar hayatımızın başucunda, köşe yastığımız da gibi… Her güne 3-5 haber almazsak, günü hani neredeyse “sakin” diye adlandırır da olduk…

Efendim, ‘bu sebeple de insan dövülür mü’ noktasını da çoktan aştık… Güzide memleketimde, her konuda her an, herkes birbirine saldırmak için, fırsat da kollamakta…

Sipariş verip; siparişimiz olan çiğ köfte acılı geldi diye, mekân basıp, adam dövüyoruz… Personelin bin bir özrü; telafi etme teklifi, içimizi, şişik egolarımızı, biten insanlığımızı soğutamıyor… Öyle önemli, öyle özel zatlarız ki; birilerinin bize yanlış yapması, siparişi yanlış getirebilmesi, zıvanadan çıkarıp, karizmalarımızı çizip, içimizdeki fırsat kollayan “canavarı, katili” tetikleyebiliyor…

Şehrin göbeğinde, mekân basıp, personel dövüyor, bunu kendimizde hak da görüyoruz… Olayın asıl vahameti ise; “adlî merci” görevini, sosyal medya üstlenmezse, çoğuna yaptırım bile uygulanmıyor oluşu…

Bu olayı yazarken; aklıma kargoyu geç getirdiği için, canından olan kurye geldi… Çok eski de değil, 3-4 aylık bir haberdi. Çoğunuz hemen anımsayacaktır.

VAHİY GELDİ…

Vahiy geldiği için, 16 yaşında gencecik oğlunu kurban eden bir “baba…” “Emri yerine getirdikten sonra”, gidip teslim olan cani… Söze nasıl devam edilir, ne denir?

Önce oğlunu, “Allah yolunda kurban edip”, kravatının kopması sonucu intihar girişiminin başarısızlığıyla da teslim olmak… Oğluna gelince; keskin alet, kendi canına gelince kravat…

ANLI ŞANLI NEFRET, AYRIMCILIK, KADIN DÜŞMANLIĞI…

Tecavüz nedir? Kimlere edilir, kimlerde susmak lazım… Gazeteci diye, kadın programlarının duayeni diye, bizlere lanse edilen kişiler ve onların hastalıklı, sakat düşünceleri…

Müge Anlı, hepimizin hafızasına yer etmiş bir isim. Seyredip seyretmemenin de önemi yok, hayatlarımızın merkezine oturtulan kişilerden.

4 ay önce kaybolan; bir çocuk annesi, 20 yaşında genç bir kadının bulunması için, kayıp kadının ailesinin konuk alındığı bir programda, ekran karşısında, sarf edilen sözler, kadına, kadın meselesine, kadına karşı suçlarda ülkemizin içinde olduğu durumu da çok net gösterir vaziyette…

İddia odur ki; kayıp genç kadın, eskortluk yapmakta imiş. Kadının son görüldüğü evde, görgü tanığı da olan bir erkek; kadının tecavüze uğradığını, kadını ağlarken gördüğünü de söylemesi sonrasında ise, Müge Arlı’nın; canlı yayında “Eskortluk yapan bir kadın da tecavüze uğruyorsa ağlamasın” söylemi…

Aldığı uyarı ve tepkiler sonucu, “dilediği özürle”, üstüne de çam dikmesi… Demiştim ya; kadına dair suçlar, kadın cinayetleri neden bitmiyor…  Tam da işin sırrı burada aslında! Zihniyet, suçu besliyor!

Bireyin cinsiyetten, yaptığı işten de azade; vücut bütünlüğünün korunması, başta insan olma, insan olma kaynaklı da anayasal hakkıdır…

Kişi, eskort bile olsa, hayır deme hakkına sahiptir! Rıza dışında gerçekleşen her olay da tecavüzdür… Eskort olması; tecavüzün, ölümün önünü açmaz, haklılık kazandırmaz… Suç, suçtur!

Gerçi, ben de kime konuşuyorum ki? Son 25-30 yıl öncesine kadar; “genel ev” de çalışan ve/ya vesikalı (fuhuş yaptığı iddia edilen/kanıtlanan kadının damgalanması, fişlenmesi) kadınlara da tecavüz “normaldi…” Yasal çerçevede, büyük indirimler de sağlıyordu…

Madde 438” isimli film de bu yasanın, kadınlar üzerindeki kırbacının, gerçek bir yaşam öyküsünün uyarlanmasıdır. Başrollerini Gülşen Bubikoğlu ve Berhan Şimşek paylaşıyor.

Madde 438; belki yasal olarak kalkmış olsa da “gizli varlığı”, günümüzde de devam ediyor…   Zihniyetinin ortada olduğu, milyonların izlediği televizyonların ekranında yer bulduğu, kimse tarafından inkâr edilemez…

Ve evet; eskortlar, hayat kadınları, trans kadınlar yaptıkları/zorunlu kaldıkları işleri sebebi ile, tecavüze uğruyor, kaçırılıyor, bir hafta sonra (Hande Kader) cansız bedenleri bulunuyor… Cinayetlerinin üstü örtülüyor, katilleri yakalan(a)mıyor veya da kravat takınca; “cici beyler” oldukları için ceza indirimine tabii oluyorlar…

Ah arkadaşım, çok haklısın! Bu ülkede yaşayıp da konu sıkıntısı çekmek… İçinde yaşıyor olmasak, çok hareketli ülke aslında… Dinginliğe, sıkılmaya fırsat da bırakmıyor… Oh, ne âlâ…

Bir Cevap Yazın