Zoru Seçmek: LİSTAG Aktivisti

LİSTAG Aktivisti olarak zoru seçenlerden…

 “Ben yanındayım annen olarak! Ailen olarak yanındayız! Seni kimsenin incitmesine izin vermeyeceğiz!” Güçlü olan ya da gücünü sevgisinden alan ama her koşulda çocuklarından, yakınlarından, kimi zaman da ebeveynlerinden vazgeçmeyen insanlar ve aileler var. Bu röportaj serisine konuk olan birbirinden kıymetli ve özel insanlar. Onlar ‘Başka bir dünya mümkün’ün mümkünlüğüne inancımızı pekiştiren, kendi acılarını, yaşadıkları deneyimleri ne pahasına olursa olsun paylaşarak başkaları o zor yolu yalnız yürümesin, başka çocuklar ailesiz kalmasın diye çırpınan kocaman yürekli insanlar.

Giriş cümlemde altını çizmeye çalıştığım çocukları, ebeveynleri, yakınları LGBTİ+ olan onların aileleri ve yakınları grupları. Belki de en ağır yükün altına girerek toplumu, elalemi, yakın çevrelerini, kimi zaman da aynı ailenin fertlerini karşılarına alarak “Zoru Seçmek” gibi bir misyonu üstlenen insanların varlığından bahsetme amacı gütmekteyim bu seride. Neler yaşıyorlar, neler yaşamaya mahkum edildiler, nasıl başa çıkıyorlar, hedefleri ve amaçları ne? Neden varlar, nasıl bir boşluğu doldurma peşindeler…

Bu haftaki konuğum önce evladının isteğiyle ve onun için kaygıları sebebiyle kimlik bilgileri gizli kalmak şartıyla röportajımı kabul etti. Kendisinden LİSTAG aktivisti olarak bahsedeceğiz. Durumu hoş görüp empati yapacağınızı ve elbette saygı duyacağınızı umuyorum. Ben neden kimliği kapalı bir anneyle görüşüyorum? Böyle ailelerin de olabildiğini göstermek, kaygılarından bahsetmek, öte yandan da ‘kapalı’ olmalarına rağmen riskler üstlenip deneyimleriyle başka insanları bilgilendirme çabasına duyduğum saygı gereği. Risklere rağmen yine de hiçbir çocuk anne-babasız kalmasın, aileler kendilerini yalnız hissetmesinler diye elini taşın altına koyma çabası takdire şayan çünkü!

Çok tatlı, hoş sohbet, biraz heyecanlı bir kadın vardı karşımda. İlk röportajıymış, yanlış anlaşılmaktan ya da yanlış bir şeyler söyleme kaygısıyla sözcüklerini özenle seçiyordu. Umarım yeterince teskin edebilmişimdir bu güzel anneyi. Uzattım fazlaca, affola!

Neden zoru seçtiniz?

Başta zor olacağını düşünmedim. Oğlum ilk açıldığında bilinçsizdim. ‘Ne yapalım, bu da onun tercihi’ dedim. O zamanlar cinsel yönelimin doğuştan olabileceğine dair fikrim yoktu. İlk açıldığında o güne kadar görmezden geldiğim, adlandıramadığım kaygılarım gözümün önüne geldi. Ablasının kız arkadaşlar sık sık evimize gelirdi. Onlarla iyi anlaşırdı, kendi kız arkadaşlarıyla da. Pek erkek çocuklarıyla oynamazdı. Küçükken de sessiz ve çok başarılı bir çocuktu. Çalışkanlığından ötürü çok arkadaşı yok. Sessizliği, içine kapanıklığı da o sebeplerle sanırdım. İlkokul dördüncü sınıfta okulunda satranç kulübü kurup, satranç öğrenmişti. Başarılı ama az arkadaşı olan bir çocuk diye düşünürdüm hep. Biz çocuklarımızı sevgi, hoşgörü ve özenle büyüttük. Vazgeçmeyi düşünemezdim. Tek üzüldüğüm 21 yaşına kadar bunlarla yalnız baş etmesiydi. Yalnızlığına üzüldüm daha çok…

Açılım süreci travmatik miydi? Sizin ya da ailenin fertleri için?

Hayır! Çocuklarımızı özgür yetiştirdik. Ailemizde ayıp, günah kavramları pek yoktu. Eşimin çevresinde tanıdığı bazı insanlar da vardı, iş yerinde falan. Doğal karşılar ve eleştirel bakmazdık. Yine de bu süreçte oğlumun cinsel yönelimini yaşasın diyordum. O sıralar oğlumla sorunum yoktu çünkü iyi yetişmiş, güzel bir işe ve sosyal çevreye sahipti. Derdim ‘ben nasıl aşarım, nasıl bilinçlenirdim’ gibi şeylerdi. O noktada devreye kızım girdi. “Anne böyle aileler var, yalnız ve çaresiz hissetme, onlarla temasa geçeriz” dedi. Listag’dan haberdarmış zaten. Benim Çocuğum belgeseli aşamasında bir anneyle tanışma şansım oldu. İyi ki de oldu! Kızım ve eşime benden önce açılmış oğlum. Bir gün üçü bir araya gelip açıkladılar zaten. Beni koruma amaçlı öyle tercih etmişler. Eşim evlenmeden önce yurtdışında da yaşadığı için daha açık fikirli ve de LGBTİ+’lara daha aşinaydı.

Açılımı miad alırsak öncesi ve sonrasında hayatınızda neler değişti?

Galiba ilk zamanlar ‘oğlum öldü’ gibi de hissettim. –Daha önce aynı travmayı yaşayan bir anne daha konuğum olmuştu.- belki de öyle hissetme nedenim yakın bir süreçte ablamı da yitirmiş olmamdı. Kim bilir hepsi iç içe de geçmiş olabilir, bilemiyorum…

Açılım sonrası çocuğunuz gözünüzde halen aynı mıydı? Cinsel yönelimden bağımsız bir soru olarak.

Yeniden bir doğumdan da bahsedebiliriz aslında. Şöyle ki bildiğim ya da bildiğimi sandığım insan gidiyor, yerine başkası gelmiş gibi oluyor. İlk algılarım böyleydi sanıyorum. Fakat genel anlamda çok değişiklik yok. O aynı çocuk, yaşamı aynı, yediği, içtiği… tek fark artık her şey daha dürüstçe ve de şeffaf.

Açılımı da merkeze alırsak sizi en çok ne zorladı? Çocuğunuzun cinsel yönelimi mi yoksa dış çevre mi?

Dış çevre elbet! O güne kadar toplumun ve ötekileştirmenin farkındayım, artık muhattabıydık. Belki de yeri gelince öznesi… İlk ablamla paylaştım. Sık sık buluşalım dediğinde ‘işim var’ vs mazeretleri kullanıyordum. Sanki gizli saklı iş çeviriyor gibi olmak, biraz vicdan belki de ablamdan saklıyor olmak rahatsız ettiği içindir. Sonra bir yeğenime açıldım, iyi ki de olmuş. Kendisi öğretmen. Öğrendiğim her şeyi ona da anlatıyordum, onda da farkındalık oluşturmuştum. Artık öğrencilerine de daha empatik bakıyormuş. Bu arada yakın bir arkadaşıma açılacaktım. O gün benim sonradan katıldığım sohbette arkadaşımın şöyle bir cümlesini duydum: “Trans kadınlar neyse de eşcinsellerden nefret ediyorum.” Ünlülerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimlikleri üzerine konuşuluyordu. Şoke olmuştum, açılmayı düşündüğüm arkadaşımın bu derece fobil oluşuna. Halen görüşsek de içim buruktur. Aldığımı eğitimlerden öğrendiğimiz çocukların onayı alınarak onların istediği kadar açılmakmış. Ben arada aksini yapsam da doğrusu buymuş (Hınzır ve muzip gülüyor)

Açılım süreci boyunca derin yalnızlık ve sanki ‘dünyada tekim’ gibi duygular yaşadınız mı?

Evet! En çok ihtiyaç hissettiğim şey konuşup dertleşebileceğim insanlar ve ailelerdi. Bazen insan her şeyi herkese anlatmayabiliyor, fikir danışmayabiliyor. En yakınlarınız olsa bile. Öyle hissettiğim anda da kızım sayesinde LİSTAG aile ve yakınlarından haberdar olmuştum. İlk Listag’lı bir anne ile tanıştığımda her şeyi anlatmasam da var olduklarını bilmek iyi gelmişti. Sonra Cumartesi toplantılarına katılmaya, eğitimlere gitmeye başladıkça gördüm ki örtüşen yanlarımız çok fazla. Hislerimiz, kaygılarımız, geçtiğimiz süreçler çok benzer. Sanki hiç konuşmasak da anlaşabilecekmişiz gibi anlar da oluşuyor. Başka bir aile ve dostluklar oluşuyor.

Tükendiğinizi hissettiğiniz anlar oluyor mu?

Şahsen adıma ve oğlumla ilgili konular için yok. Oraları aştık. Sağlıklı ve başarılı bir oğlum var, sadece sevgilisi erkek. (Gülüşüyoruz) Tükenmişliği çocuğundan vazgeçen aileleri duydukça, o çocukların sahipsizliğini ve yalnızlığını düşündükçe yaşıyorum. (Gözleri nemlendi, yüzü biraz düştü) Ne olursa olsun, ne kadar açıklanıp anlatılmaya çalışılsa da aşamayan aileler ne yazık ki varlar!

Neler motive eder? Nelerden güç alırsın?

Telefonda ya da aile toplantıları sonrasında, bazen de CETAD (Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği) toplantıları sonrasında ‘İyi ki varsınız, varlığınız iyi geldi’ gibi sözler. Birilerinin hayatına dokunabildiğinizi bilmek iyi geliyor.

Artık çocuğunuzla daha yakın mısınız? Her şeyi konuşabiliyor musunuz?

Bana açıldığı andan 1-2 dakika sonrasında derin bir nefes alarak “Ohh artık yalan söylemek zorunda değilim” demişti… O günden sonra daha rahat, dürüst ve de yakınız. Hatta o gün sevgilisi de olduğunu söyleyip tanıştırmak istemişti. Ben o an hazır değildim, sonrasında tanıştım. Sevgilisi de işi, eğitimi iyi olan bir çocuktu. Artık eve gelmediği zamanlarda nerede olduğunu biliyordum. Sevgilisiyle tanıştıktan sonra kısmen de bir rahatlama oluştu.

Sizin de şu an içinde aktivistlik yaptığınız aile ve yakınları grubu neden var? Büyük bir boşluğu dolduruyor musunuz, gerçekten işe yarıyor mu?

Elbette! Başta ben de o yalnızlığı hissetmiştim. Aileler birbirinden güç almasa bile deneyimlerini paylaşarak kendi yol hikayeleriyle ön açıcı olup ışık da tutabiliyorlar. İlk süreçte LİSTAG ile temas bile bir rahatlama yarattı. Misal –gerçi benden önceki bir süreçte- başı örtülü bir annemiz vardı, kızı trans kadın. Uzun süre bizle temasa geçmiş, gelip gitmiş. O annemiz kızını evlendirdi mesela. Trans bir erkek babası temasa geçmişti, CETAD toplantısına gelmişti. Ertesi gün oğlu arayıp “Babam bana ´canımsın´ dedi” dedi. Ertesi ay o baba bir başka babaya çocuğuna nasıl davranması gerektiğini anlatıyordu. 

Son sorum! Fobiler mi yoksa cehalet mi öldürüyor? Öldürmeyi salt fiziksel olarak almayalım, reddetmek de bir öldürme biçimidir mesela…

Sanki ikisi de aynı değil mi? İlle de eğitmek, dönüşüme yol açmayabiliyor gibi… Bizde bir Ömer abi var, onun meşhur bir sözü vardır: “Dışarıda çok güçlü bir terör örgütü var. Adı ‘Elalem’ olan!’ Galiba bu ağır basıyor çoğu zaman…

Ailelere “Çocuğunuza sıkıca sarılım” diye bitirdi aktivist annemiz. Benim Çocuğum filminin önemini de belirtti. Gerçi kendinin çok bir şey yapmadığını düşünüyor. Bence kendine haksızlık ediyor. Şöyle ki LİSTAG’ın danışma hattı ondaymış, röportaj sırasında çaldı. Oldukça da yetkindi karşı tarafı cevaplarken. Yetkin olmasa zaten hattı vermezlerdi. Şahsi fikrim…

Bu hafta da başka bir anneyle tanıştırdım sizleri. Neden tam açılım yaşamadığına, kaygılarına vs rehberlik etmek istedim. Böyle ailelerin de varlığını görün istedim. Hayat henüz toz pembe değil!

Irk, dil, din, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ya da hangi kimliklerimizden öteleniyorsak, ötelenmediğimiz özgür bir ülke ve dünya ümidi ile… Nefrete inat, yaşasın hayat, yaşasın özgür aşk!

LİSTAG:

Danışma hattı: 0546 484 82 85
Mail: bilgi@listag.org
http://www.listag.org
http://www.benimcocugumbelgeseli.com

Bir Cevap Yazın