YAŞASIN CUMHURİYET

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Efendiler yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz!” demesinden bu yana 99 yıl geçti. Asırlık çınar olmaya bir kala Türkiye Cumhuriyeti muasır medeniyet çizgisine ulaşmak için didindi durdu.

Bu süre zarfında dünya birçok merhale atlattı. 2. Dünya Savaşı, soğuk savaş, İran Devrimi, komünizmin çöküşü, Çin devinin uyanması, Yugoslavya’nın parçalanması, ABD’nin Irak’ı işgali, turuncu devrimler, Arap Baharı, Afganistan’ın düşüşü ve son olarak Rusya Ukrayna savaşı önemli tarihi olaylar arsında sayılabilir. Yanı başımızdaki ülkeler her an kaos içerisindeyken bu ülke, öyle ya da böyle bir biçimde ayakta kalmayı başardı. Peki bu bütünlüğü neye borçluyuz? Hiç düşündünüz mü? İçinde yaşadığımız ve bize armağan edilen cumhuriyetin hakkını ne yapsak ödeyemeyiz. Bu yazı bunca karmaşanın içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin değerini bir nebze de olsa teslim etmek için kaleme alındı.  

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!

Cumhuriyet rejiminin büyük kazanımlarından biri, hukuk alanında olmuştur. Her ne kadar bazı kesimler Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarını anti-demokratik olarak nitelendirse de hali hazırda yönetimde, kamusal alanda ve en önemlisi mülkiyet anlamında hemen hemen hiçbir tasarrufta bulunamayan, karar hakkı olmayan hatta kendi benliğinden bihaber bir halkı yönetime dahil etme çabası bile çağının çok ötesinde devrimsel bir nitelik taşıyor. Biz Cumhuriyet rejimine geçerek sadece seçme seçilme hakkına kavuşmadık. Aynı zamanda modern Türkiye cumhuriyet ile birlikte Şer’i hukukunu tamamen geride bırakarak Roma hukukuna geçiş yapmıştır. Yani bugün ev, araba alabiliyor ve özgürce istediğimiz yere taşınabiliyorsak bu tamamen batılı standartlarda düzenlenmiş vatandaşlık hukuku sayesinde elde ettiğimiz kazanımlardır. Bugün bize sıradan gelen, rutin gördüğümüz bu basit eylemler esasen büyük bir mücadelenin eseri. Batılılar bu hakları kan ve gözyaşı ile aldı. Türkiye’ye ise armağan edildi. Belki de öyle olduğu için değer bilinmiyordur kim bilir?..

Atatürk olmasaydı bu devrim gerçekleşemezdi

Son yıllarda Kurtuluş Savaşı mücadelesi sonucunda cumhuriyeti ilan eden başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları hakkında sonu gelmeyen itibarsızlaştırma hatta iftira kampanyaları ile karşı karşıya. Bu kara propagandaya karşılık olarak ‘Atatürk olmasaydı, olmazdık’ söylemini geliştirildi. Bazı cahiller, bu sözle alay etme hadsizliğinde bulundu. Fakat tarihi kayıtlar bu söylemi destekliyor. Kurtuluş savaşı bir kadro hareketiydi. Buna karşın cumhuriyetin ilanı Atatürk ve yakın çevresinin bilgisi dahilinde gerçekleşti. Atatürk’e savaşta destek veren subaylar, rejim değişikliğinde ulu öndere destek vermediler. Yani hakikaten Atatürk olmasaydı ne olurdu? Kestirmek zor.

Eşitlik, kardeşlik, özgürlük

Ulus devlet modeli ırkçılıkla yan yana anılır oldu son 50 senedir… Lakin 1920’lerin, sekülerleşen dünyasında topluma bir aidiyet duygusu yaratmak üzere din dışında bir ideal yaratmanız gerekiyordu. Ulus devletle gelen vatandaşlık kendiliğinden seçme seçilme kavramını da beraberinde getirdi. Dinin bireyi reddetmesi, iradeyi yok sayması modern devlet anlayışı ile çatışıyordu. Bu nedenle laisizm doğdu. Ancak modern ulus devletin dine alternatif yeni bir toplumsal sözleşme icat etmesi gerekiyordu. Milliyetçilik bu yeni sözleşmenin temel paradigmasına dönüştü. Avrupa devleti olan Osmanlı’nın bu gelişmelerden payını alarak modernleşmesi ve uluslaşması kaçınılmazdı. 1920’lere gelindiğinde Türkiye Cumhuriyeti de Fransız devriminin ilkerlerinden faydalanarak rejimini değiştirdi. Tarihi spekülasyonlara girmek bu yazı için gereksiz. İsteyen okusun araştırsın. Ancak Atatürk Fransız devriminde ortaya çıkan eşitlik, kardeşlik, özgürlük kavramlarını alıp herkesi kendi mahallelerinin boyunduruğundan kurtarmayı amaçlamış gibi görünüyor.

Son olarak;

Bu yazıda bir parça cumhuriyetin kazanımlarını ve toplumsal barışa katkılarını anlatmaya çalıştık. Bu devrimin ülkemize getirdiği anayasal düzen, bürokrasinin kurumsallaşması dahası en alt sınıftan en yüksek sosyetesine kadar her bireyin çıkarını varlığını korumak ve olağan üstü durumlarda ayakta kalmak için geliştirilen usülleri anlatmaya kelimeler yetmez. Bunların hiçbiri yetmese bile pandemi döneminde gelişmiş(!) ABD ile Türkiye Cumhuriyeti’nin aşılama ve halk sağlığına hazineden ayrılan pay T.C.’nin ne kadar başarılı bir model olduğunun kanıtı denilebilir. Nn

Bir Cevap Yazın