EŞİTLENMEYE DOĞRU

Davulçaldırmaya lüzum yoktu ama herkes biliyor ki ABD’ de seçim oldu. Bilmek de zorundayız; onlar hapşırsa, biz nezle oluyoruz. Başta ülke, büyük güç olmak böyle de bir şey…

Amerika, Rusya, kısmen Çin galaksinin, dünyanın merkezleri; AB ülkelerinin bir kısmı hariç, kalanlarımız onların rüzgarlarına göre yön alıyor, dümen kırıyoruz… Oyun kurucu olmak, sahanın aktörleri olmak, ‘yön veren’ demek, ‘hizalandıran’ da demek… Sevsek de sevmesek de realitemiz bu…

Atraksiyonu bol, biraz da benzer, bizden bir seçim gibiydi de… Teksas Anadolu Lisesi’nden oy pusulaları çıkmadığı kaldı… Onlarda da “Hiçbir şey olmadıysa bile, kesin bir şeyler oldu” tadında, son dakika itirazları, bazı eyaletlerde üst üste oy sayımları, neler neler? Lakin, Mösyö Trump’a yol göründü, bilindiği üzere…

EŞİTLENMEYE KAPI ARALADI MI?

Hayır, burada Bidon mı, Trump mı kıyaslaması yapmayacağım. Bidon’lı gelecek nasıl olur, buna da girmeyeceğim. Derdim; kadın olarak, hele de trans bir kadın olarak veyahut da LGBTİ+’lar adına değişen, varsa da “eşitlenmeye götüren” adımları takip etmek.

LGBTİ+’lar/trans hakları savunucusu, “Human Rights Campaing” aktivisti ve basın sözcüsü de olan Sarah Mcbride, ilk açık kimlikli trans kadın olarak, Delawere eyaletinden senatör seçildi.

Obama döneminde, Beyaz Saray’ da staj yapma şansı da bulan, Demokratların adayı olan Mcbride, Cumhuriyetçi adayla arayı oldukça açarak, senatör seçilmiş oldu.  Trans bir kadın ve kadın olarak, oldukça heyecanlandım. Kuşkusuz ki, bu bir kazanımdır mücadele verdiği tüm alanlar için, bir yol açmadır da gelecek nesillere doğru…

Cinsiyetlerarası Eşitlik Merkezi’nin tariflediği tanımla; kadın ve/ya erkek olmayan, “cinsiyetsiz/ non-binary” olduğunu ifade eden, Richie Torres de Güney Bronx’ u temsilen, New York Şehir Meclisi üyeliğine seçilen ilk siyahi birey de oldu.

New Mexico, tamamı kadınlardan oluşan ilk delegasyonunu seçti. Bu delegasyonun, bir diğer önemli yanı da beyaz olmayan kadınlardan oluşmuş olmaları…

Deb Haaland, ikincidönem seçilmiş Kızıldereli bir kadın. Cheroke Nation’ın üyesi Yvette Hereli, New Mexico 2. bölgeden kazanmış olan, dezavantajlı gruplardan başka bir kadın.

Black Lives Matter/Siyahi Hayat Önemlidir” aktivisti, Cori Bush Missori’de ABD Meclis koltuğu kazanmış olan, başka bir siyahi kadın. Kuzey Carolina’da 25 yaşındaki Madison Cawthon seçilirken; aynı zamanda da modern tarihin, en genç senatörü unvanına da sahip olmuş…

20 Kasım, Nefret Kurbanı Transları Anma Günü

Okuduğunuz yazının, iki gün öncesi tüm dünyada “NEFRET SUÇU KURBANI TRANSLARI ANMA GÜNÜ” ydü… 1988 yılında ABDli siyahi trans kadın Rita Hester’ın, 20 Kasım günü öldürülmesine atıfla; dünyada nefret suçuna kurban giden, ötelenerek toplum dışına ve de açlıkla ölüme/intihara sürüklenen kadınları anmak üzerine simgeselleşmiş bir gündür…

Görülmektedir ki; şu an bir başarıdan yukarıda adlarını andığımız LGBTİ+ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transseksüel, İnterseksüel …  artılar) aktivistlerinin, açık kimlikli bireylerin, transların mücadelesi çetin bir savaş sonucunda oluşmuştur…

Gerek sokaklarda gerekse hayatın her alanında; bireysel veya toplumsal bazlı cinsiyet kimliği/cinsel yönelim kimliği savaşı vermiş, vermekte olan, dünyanın her yerinde kanıyla, hayatıyla, bedeller ödenmiş hatta ve hatta ödenmektedir…

Yukarıdaki satırlarımda, mutluluğumu vurgularken, öte yandan da yaşadığım coğrafya ve de ülkenin bireyi olarak acı çekmekteyim… Gettolara sıkıştırılan, önüne sokaktan başka çözüm sunulmayan, sokakta veya özel mülkünde can güvenliği olmadan yaşamaya mecbur kalan, eğitimden sağlığa, barınmaya kadar; en temel insani hakları yok sayılan trans kadınlar gerçeğini de vurgulamadan geçmek, vicdansızlık ve de mensubu olduğum trans kadın camiasını da yok saymak olur…

Fiziksel şiddetle canlarını kaybeden trans kadınlar, adalet önünde her gün yeniden ölmekteler…  Suçlular yakalanamamakta veyahut da gerekli cezalara çarptırılmadıkları için kurbanlar kez be kez ölürken; sanıklar hani neredeyse “ödüllendirilmekteler…”

Kimilerimiz dayatılanın dışına çıkmayı başarabilirken, bazılarımız ise “oldurumayarak” hayatlarından vazgeçmekteler… Kırgın, gücenik ve acılarla ayrılmaktalar Eylül Cansın gibi… Aramızdan nice Eylüller geçmekte, gençlikleriyle bu dünyadan göçmekteler…

Görece daha rahat bir hayata kavuşmuş; 20’li yaşlarının başında, genç bir trans kadın, verdiği röportajda: “Ağır bedeller ödedim!” diyebilmekte, daha hayatın başlarındayken üstelik… Varın yaşadıklarını, yorgunluğunu sizler düşünün…

Hande Kader’ler, Rita Hestter’lar uğurladık… Kimilerinin adını duymadık, bazılarımızın da maktullerinin adını hiç öğrenilemedi/öğrenilemeyecek de… Her din, her ırk, her mezhep adımıza fetvalar verdi…  Beyazıyla, siyahıyla, soluğuyla her renkten öldük/öleceğimiz gerçeği de ortada…

Ne gidenlerin acısını unutuyoruz, adlarını sayamayız da birçok elin parmakları yetmez çetelelerine… Ne de gelenlerin, başaranların adlarını unutacağız…

Zaferi; coşkuyu anlatırken, geride kalanları yâd etmeden, akan kanları unutarak, öyle veya böyle ölüme yolladıklarımızı yok sayarak, müjdeyi vermek ne sevinmek olurdu ne de değeri anlaşılırdı…

Gelecek ne gösterir ne tarz başarılara imza atarlar, şimdiden kestirmek güç ise de kuşku götürmez ki; başta bütün dezavantlılar olmak üzere, tüm hak savunucuları, cinsiyetsizinden transına, siyahisinden yerli halkına, gencinden beyazına kadınlar kazandılar… Çok çetin yollardan geçerek, seçilme başarısı göstermeleri bile bir kazanç… Tuğla koydular, ağır bedellerle döşenen tuğlaların üstüne.

Bir yanım Hande, öbür yarım pır pır atan yürek Sarah. Ben bir trans kadınım isimli/isimsiz, vücudum kâh köşe başında müşteri beklemekte ayaza çalan kalbimle, bazen sette/sahnede görmektesiniz beni rol keserken/bülbül gibi şakırken… Her renkten biraz barındırır yüreğim, kimi zaman da üç beş satır yazmakta acıyla, gururla tuğla koymak adına…

Bir Cevap Yazın