DENGİN CEYHAN: “KİMSE BU İNSANLAR NE YER NE İÇER DEMİYOR”

Bir pandemi ki Mart ayından beri kasıp kavurdu her yeri. Tüm dünya katı kısıtlamalara giderken biz ülke olarak en çok sanatı kısıtlamayı ama tatil beldelerini aktif tutmayı tercih ettik. Zaten büyük zorluklarla ayakta kalmaya çalışan sanat camiası iyice dibe çökmeye başladı. Dibe çökmek… Ne kadar acı bir terim…

Pandemi hız keser mi diye beklerken çok değerli ve sevgili Dengin Ceyhan ile sanat dünyasını konuşalım istedik. O pandemide hayatını daha düzenli, daha istediği gibi bir noktaya taşıyanlardan. Bu kadar şanslı olmayan sanatın her alanını ondan dinlemek, bir kez daha acı gerçeğe ışık tutmak istedik.

Gelin Dengin ile kısa ve öz ama sanat dünyasının yansımalarını gördüğümüz röportajı birlikte okuyalım…

  • Pandemi tüm sektörleri etkiledi ama en çok darbe yiyenler arasında sanatçılar yer alıyor. Senin için bu zorlu süreç nasıl başladı?

Genel olarak herkes için kötü bir süreç olsa da benim için bambaşka bir süreç oldu. Ankara’da çok yoğun bir çalışma temposu ile yaşayan biriydim, biraz sakinleşmeye fırsatım oldu, düşünmeye fırsatım oldu. Çalışmak istediğim eserleri çalışma imkanım oldu, hayatımla ilgili önemli kararları aldığım bir süreç oldu. İstanbul’a taşındım, yepyeni bir hayat başladı benim için. Yeni albüm çıkardım bu süreçte. Ben genel olarak kötü zamanların içinde kendime avantaj nasıl yaratırım diye düşünüp ona göre yaşamaya çalışan biriyim ve tek başıma olma durumum da yapmak istediklerimi daha da kolaylaştırıyor açıkçası. Tekil olarak değil de genel olarak baktığımız zaman ise içler acısı bir durum ile karşı karşıyayız.

  • İstanbul’da sık sık konserler veriyordun zaten. Şimdi kısmen evlere kapalı bir dönemde Ankara’dan buraya geldin. Üretmek dışında hangi alışkanlıklarını değiştirdi hem farklı bir şehir hem ev hayatı?

İstanbul’a taşınma kararını Mayıs ayı içinde aldım, yani pandeminin tam ortasında. Ankara’da mesleki açıdan yapacağım her şeyi yaptığımı hissettiğim bir dönemdi ve çok yoğun bir tempom vardı. Açıkçası mesleki açıdan daha fazlasını yapmak istediğim için taşınma kararı aldım. Şu anda da çok mutluyum, ihtiyacım olan bir şeyi yaptığımı hissediyorum ve bu bana iyi geliyor. Çalmak istediğim eserleri çalışmak için fırsat yarattım kendime. Aile hayatından tek başıma bir yaşam moduna geçtim, biraz yalnızlık iyi de geldi, hayatı böyle böyle öğreniyoruz sonuçta.

  • Pandemi sürecinde haberlerde, sanatçıların paylaşımlarından yaşanan zorlukları gördük. Fakat iç dünyada neler yaşandı, bu süreçte neler gerçekleşti?

            Genel olarak çok büyük bir sektörden bahsediyoruz. Sadece sahnede olanlar değil, konserlerde sahne arkasında çalışan çok sayıda emekçi var. Konserler kesilince sahne üstünde ve arkasında olanların tüm gelirleri kesildi. Günlük çalışıp geçimini sağlayan, cafelerde barlarda çalışan insanlar aynı şekilde. Aile geçindiren, çocuk bakan yüzlerce belki de binlerce insan işsiz kaldı. Büyük bir felaket bu. Ben kişisel olarak ise sahneye çıkmayı çok özledim. Hayatta beni en çok mutlu eden şeydir konser vermek, bundan uzak olmak can sıkıcı. Online konser versek de yine de seyircili konserin yerini hiçbir şey tutmuyor…

  • Sen aynı zamanda akademide de ders veriyordun. Akademik anlamda değişiklikler yaşadın mı ya da korona sürecinde müzik alanındaki eğitimlerin de tamamen durduğuna dair bilgiler doğru mu?

Ankara’da çalıştığım üniversitelerden ayrıldım, burada şu an özel dersler vererek devam ediyorum. Tabi okullar kapalı olduğu için konservatuvarlarda da uzaktan eğitim ile dersler işlenmeye çalışıyor. Ama bir gerçek var ki sanat eğitimi uzaktan çok faydalı olacak bir şey değil ama farklı bir alternatif de şu an yok.

  • Sence sanatçıların mağdur olmadığı, sanatın durmadığı bir pandemi süreci mümkün müydü? Mümkünse nasıl olurdu?

Tabii ki mümkündü. Her gün gördüğümüz onlarca israf olmasaydı, sadece kendi cebini doldurma düşüncesiyle yürüyen bir sistem olmasaydı her şey daha farklı olurdu. Zenginlerin kendi zenginliklerini koruyabildiği bir düzende yaşıyoruz, kimse kalkıp da ”Bu insanlar ne yer ne içer?” demiyor. Her şeye para bulunuyor ama ihtiyacı olanlara bulunmuyor. Bulunmayacak da çünkü sistem bunu gerektiriyor…

  • Tatil yerleri açılırken sanat merkezleri kapalı kalmaya devam etti. Nasıl değerlendiriyorsun? Çifte standartlar sanat çevresine nasıl yansıdı?

Maalesef tam kapanma yaşayamadık; mitingler, parti kongreleri de devam etti. Tatil yerleri de açık, e bunların hepsi para… Sanata gelene kadar birçok konu yeterince yanlış gidiyor zaten. En içler acısı olan da bu eşitsizliği oturup izliyor olmak oldu…

  • Özel tiyatrolar özellikle çok büyük ekonomik problemle karşılaştı. Bu durum seni umutsuzluğa sürüklüyor mu? Ya da sektörün içinde bir umutsuzluk söz konusu mu?

Sanatın bütün dalları zaten pandemi öncesi de can çekişiyordu, şimdi ise iyice bunalım hali mevcut. Devlet desteği almayanların yaşam hakkı yokmuş gibi bir sonuç çıkıyor burada ortaya. Herkesin canı sıkkın elbet ama pandemi sonrası için normal hayata dönüşü bekliyoruz.

  • Önümüzdeki süreci nasıl görüyorsun? Aşılanma tamamlandığında kültür sanat etkinliklerine kavuşur muyuz yoksa Yeni Türkiye sisteminin içindeki baskıcı kısıtlamalar çifte standart halinde devam eder mi?

Biraz yaşayıp öğreneceğimiz bir süreç bu. Pandemi sürecinde destek olamayanların pandemi sonrası destek olacağına inanmıyorum. Hep birlikte göreceğiz…

Pandemi bittiğinde tüm sanatçılar ve sanat etkinlikleri aynı enerjisiyle var olmaya devam eder mi bilinmez. Her şeyin acısının sanat ve sanatçılardan çıkarıldığı bir ülkede, umut hala var mıdır, belli olmaz… Gönül ister ki pandemi biter bitmez tiyatro salonları, konser alanları, sinemalar dolup taşsın. Gönül ister ki sanatını yapmaya hasret kalanlar gibi bizler de onları sımsıkı kucaklayalım.

Bir Cevap Yazın