YSK Darbesi

Dolu dolu yenmiş bir YSK darbesi.

Artık kartvizit bastırma vaktidir: Profesyonel Seçmen. 2-2,5 yıldan yakınırken 3 ayda bire düştü sandık vazifesi. Evde bulamazsan bir koşu sandığa bakıverden halliceyiz. Marsta kolonileşme ummuyorduk elbette, sandıkla yatıp kalkmak da rüyalarımızı süslemiyordu.

Dönemeçlerden gider olmuştum uzun süredir yazılarımda. Farkı vardı, yakın geçmişe dairdiler. Çocukluğumuzun, genç ergenliğimizin yılları, olanı biteni tam çözemediğimiz süreçlerdi. Neyse artık, bizlerin de anlatacağı tarihler, dönemeçler, darbeler, kuyruklar var.

Yakın gelecekte biz de tarih anlatıcıları olacağız. Özendiğimiz ablalarımızlar, abilerimizle fark kapandı. Bitmeyen askerlik anıları gibi uzun uzun anlatılarımız olacak. Aslında 6 Mayıs kendince koca bir tarihi kapsar. O güne ait pek çok can yakan olaya ev sahipliği yapmıştır. O acıların üstüne daha biz geçmişi sindirip yasıyla yüzleşemeden, yenileri eklendi.

Deniz’i, Hüseyin’i, Yusuf’u katleden zihniyete lanetler okurken bir yan dan da göz kulak YSK’daydı. Yalan hikayesi mi dersiniz yılan hikayesi mi size kalmış. 31 Mart Mahalli Seçimleri yapılan, mazbatası Nisan ayı ortalarında “ayy hadi verelim bari” edalarında Ekrem İmamoğlu’na ulaşan seçimler… Dıdısının da dıdısına dönen itirazları, itirazın da itirazlarıyla dinmeyen fırtınalı sulardı İstanbul seçimleri.

Bir zarfa 4 oy atıp 3’ünün kabulüne dönüşen, ilk itirazın bile neye olduğu, hani deyim yerindeyse unutulan seçimlerimiz ve sonuçları. OHAL sürecinde bir gecede çıkarılan KHK’larıyla başta kendilerine muhalif gördükleri memurundan akademisyenine, öğretmeninden öğrencisine kim varsa 250 bin gibi ciddi bir rakama denk düşen insanların aşsız, işsiz, güvencesiz, geleceksiz, pasaportsuz bırakıldığı yetmedi, birçok yerde seçilme hakları ellerinden alındığı da yetmez gibi seçme haklarını da almak istedik.

Evet 21. yy’da övündüğümüz engin devletlerin kurucusu ve demokrasinin beşiği(!) olduğunu söylediğimiz kara parçasında Türkiye’de. Az daha sürseydi gaz odaları da kurulur muydu bilinmez. YSK’nın il reddi de yetmedi ek itirazlara başvuruldu. “Kesin bir şeyler olmuştu sandıkta, ne olduğunu anlayamasak da!”

6 Mayıs’ın ilginç bir gün olacağı öğle saatlerinde rengini belli etmişti. İş insanlarının temsilcisi TÜSİAD, Ekrem İmamoğlu’nu İBB’deki makam odasında tebriğe ya da ziyarete gelmişti. O an için garipseyio, cesurca da bulmuştum. Henüz YSK itiraz sonuçları açıklanmamış, bir nevi İmamoğlu’nun başkanlığı netlik kazanmamıştı.

Salt tebrikle kalmış mıdır ziyaret, başkaca anlamlar yüklenir mi ki yüklemiş de İstanbul Seçimleri’nin yenilenmesi kararına. TÜSİAD’ın resmi sosyal medya hesaplarında gösterdiği tavır, ziyaret de buna dahildir kuşkusuz. AKP ve içinde olduğu Cumhur İttifakı cephesinde sert tepkilere yol açtı. Tepkiler derken bir rest çekme, aba altından sopa gösterme noktasına kadar ulaştı.

Aynı zaman diliminde, ziyaret saatlerinde yani bir başka konu daha vardı Erdoğan Çankaya Köşkü’nde. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’i kabul etti Erdoğan. Kabulün NATO Konseyi ve NATO Doğu Akdeniz Diyaloğu Ortakları Toplantısı olduğu bilgisi geçmişti. Zamanlaması manidar mıdır ya da denk düştüğü saat dilimimi, ilerleyen süreçte göreceğiz.

Olaylar, olgular silsilesinin durmadığı, neredeyse nefes almak için kafamızı öteye çevirince gündemden koptuğumuz gündü. Saat 15.00’da Abdullah Öcalan’ın avukatlarının basın toplantısı vardı.

2 Mayıs’ta İmralı’da müvekkilleriyle görüşen avukatlar, görüşmenin içeriğine dair notlar paylaşacaktı. Basın toplantısının 3 günlük gecikme gerekçeleri, tecridin kısmi kalmasının detaylarını, Öcalan’ın kamuoyu ile paylaştığı metni sundular.

Yaklaşık 6 yılı aşan bir süreyi bulan Öcalan’ın ailesi ile beraber avukatlarıyla da görüş yasağı sonrasında, 180 güne yakındır süren Leyla Güven öncülüğünde başlayan, tüm cezaevlerine yayılan açlık grevleri, 20.güne de yaklaşan ölüm oruçlarının sonlandırılmasına yol açar mı beklentisi. Öcalan ekseninde cezaevlerindeki tüm siyasi tutsakların tecridine yönelik başlatılan eylemlerin iradesine saygı duyulduğuna değinilerek, kararın kişilere bırakıldığı gibi bir vurgu çıktı metinden. Eylemler halen devam etmekte kısacası.

Eylemlerin sonlanmasına yol açmadı ama Kürtler üzerinden HDP’ye ve seçmenlerine yönelik kirli kumpas senaryolarının harlanmasına etken oldu. Algı yönetimi, dezenformasyon hızlıca kulaklara çalınır oldu. “HDP, yenilenecek seçim için aday çıkaracak, yok Kürtler Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu’na oy vermeyecekler, İstanbul Seçimleri pazarlık konusu oldu” gibi ipe sapa gelmez safsatalar ortalıklara saçıldı.

Buradan tekrarlamış olayım: Yenilenen seçilerde aynı seçmen listeleriyle, aynı kurullarla giriliyor. Aday çıkarılmamışsa, aday çıkaramıyorsun. Yani kimsenin kimseyi sattığı, pazarlıkların döndüğü falan yok. Amaç yakınlaşan tarafların yakınlaşmasından duyulan kaygı.

Neyse ki sağduyulu insanlar ve politikacıların serinkanlı tavırlarıyla oyun daha sahaya inmeden bertaraf ediliyor. Hedef karşısında YSK eliyle oluşturulan hukuksuzluk karşısında çabuk toparlanan, kenetlenen bir muhalefet bloğu oluşmaya başladı. 16 milyon İstanbullunun geleceğinin çalınması karşısında sağından soluna, büyüğünden küçüğüne bütün partilerin dayanışma içerisinde olması, takdire şayan bir durum!

Yazıya başladığım saatlere kadar gördüğüm Saadet Partisi, Türkiye Komünist Partisi, Demokrat Sol Parti (bu oldukça ilginçti aslında) Ekrem İmamoğlu lehine adaylarını geri çekme kararı aldı. Türkiye İşçi Partisi, Türkiye Halkın Komünist Partisi gibi partiler de destek vereceklerini açıkladılar. Süreç çok yeni ve hızlı ilerliyor, gözümden kaçanlar veya isim hatasına sebep olduklarım varsa baştan özürlerimi dileyip, hoşgörülerine sığındığımı da belirtmiş olayım.

Pazartesi gecesinin en dikkat çekici yanlarından birisi de İmamoğlu’nun aynı gece yaptığı konuşmada “Sanatçısı da konuşsun, iş insanı da konuşsun, yazarı da, eski siyasetçisi de, işçisi de memuru da konuşsun. Herkes konuşsun!” söylemleri sonrasında bir anda “konuşan sanatçılar” bombardımanına maruz kaldık halk olarak. Duruşlarını, çizgilerini zaten saklamayan sanatçıların yanında varlığından veya hayatta olduklarından bile haberdar olmadığımız “sanatçı”cıklarımızın iyi olduklarını bilmek güzeldi diyelim. Rüzgar sert esmesin umalım da.

Dolu dolu 6 Mayıs’ı geride bırakmadan başta Şişli ve Kadıköy’de kendiliğinden gelişen tencere-tavayla ses çıkarma eylemlerini Beşiktaş, gece yarısına doğru da başka semtler izledi.

YSK Darbesi’ne artık seçim gerekçelerinde de ortaya konan hak gasplarına, hukuksuzluğa karşı spontane olarak başlayan halkın isyanı kaçınılmazdı. 2. günün akşamında daha organize, belki de daha kalabalıklardı demek mi daha doğru adlandırma olur?

Yine “tencere tava hep aynı hava” denmiş midir, o sesler kimlere neleri çağrıştırmıştır, orası bizim pek konumuz değil şimdilik.

Ekonomik boyutuna da belki birkaç cümle etmek gerekir. Haftanın ilk gününe 6 civarında başlayıp bir ara 5,98, akşam 20.00’dan sonra da 6.15 civarlarını da görerek oldukça hareketliydi dolar. Değerli madenler, tahvil-bono, uluslararası para piyasasının tepkisiz kalması beklenemezdi kuşkusuz. Asıl tepkinin başlamadığı da bilinen gerçek!

Hukukun varsa ki kırıntılarının da yok edilmesi daha 1,5 ay önce seçimden çıkan bir ülkenin, hele de böyle dip bir ekonomiyle yeniden seçim kararı alınması, aldırılmasının akla izana sığar bir yanı yok. Artık kimseye hiçbir şey mümkünsüz görünmüyor.

NATO Toplantısı’ndan bahsetmiş miydim? Bir güne senaristlerin dahi sığdırmayı akıl edemeyecekleri kadar garip gündemlerin denk gelişi. Tesadüf bile olsa komplo teorisyenliğini beynimize, bu topraklara soktu, doğuştan değildik yani.

23 Haziran yeni bir bariyer önümüzde. Günleri ve geceleri bırakın, saatleri sayacağımız garanti. Her saniyesi bir ömür, her dakikası bir armağan ülkemde, nefes alabilmesi oldukça pahalı.

Baharı karşıladık, yaz gelir mi güneş ısıtır mı göreceğiz. Sonun kaçıncı konu olur seçim bu da biraz muamma. Kuyruğuna geldik mi? Sıkılır da tatil yapmak isterseniz diye bir uyarı! 23 Haziran’da Bodrum’da kar varmış, Adana’da sıcaklık 150 dereceyi bulacakmış, Bozcaada’da köpek balığı saldırısı olacakmış. Yok canım uydurmuyorum, inanılmazsa belediyelerin duyurularına göz atmadan rezervasyon yapmayın. Olur ya yaptınızsa da uçak biletlerinizin tarihini değiştiriyor birçok havayolu. THY hariç yalnız…

2-3 saatlik hüsran ve bocalama sonrası çabuk toparlandı hakları çalınan halk. Hayat olağan akışına dönmeyecek kesin de hayal kırıklıkları ve hukuksuzluklara alışma halidir ya da hemen kalkıyoruz düştüğümüz yerden. Ne e olsa “her şey güzel olacak”ken profesyonel seçmenliği sevmeye başlamışızdır. Neden olmasın ki?

Seçmekten, seçememekten, seçim yazmaktan yoruldum. Salın beni! Sizin gezegende aşk var mı demek istiyorum!

Bir Cevap Yazın