“YETER” DİYEBİLMEK NEDEN ÖNEMLİ?

Warren Buffett yeter duygusunun önemiyle ilgili şunu söylemiştir: Sahip olduğunuz ve ihtiyaç duyduğunuz şeyleri, sahip olmadığınız ve ihtiyaç duymadığınız şeyler için riske atmanız için hiçbir neden yok. Sizin için önemli olmayan şeyleri elde etmek için, sizin için önemli olan şeyleri riske etmeyin.

Günümüz dünyasının daha fazlasını elde etmek için sahip olduğu motivasyon, pek çoğumuzun ihtiyaç duyduğu şeyler ile istekleri arasındaki kalın çizgiyi aşmasına neden olmaktadır. Ve en sonunda bu durum sahip olduğumuz değerli şeyleri “hiçbir şey” için riske atmamıza yol açmaktadır.

Bu davranışın pek çok açıklaması olabilir. İnsanın aç gözlü ve doymak bilmez bir canlı olması, sosyal çevrenin etkisi veya gereksiz hırslara yenik düşülmesi bunlardan sadece birkaçıdır. Sebebi ne olursa olsun, insanlık tarihi daha fazlasına sahip olma arzusunun sonuçlarıyla ilgili sayısız örnekle doludur. Ancak yeter diyebilmenin gücüne atıf yapan hikayelerin sayısı bir o kadar az gibi görünür. Halbuki, böylesi bir bilgeliğin zayıflık olarak görüldüğü bir çağda bu tür örneklerin gün yüzüne çıkmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu kesindir. Çünkü kendi yaşamımız da dahil olmak üzere insanların yaşam hikayelerine  baktığımızda, acı kayıpların pek çoğunun “yeterli” diyemediğimiz zamanlarla örülü olduğunu fark edebiliriz.

William Blake’ın deyişiyle; neyin yeterinden fazla olduğunu bilemezseniz, neyin yeterli olduğunu asla bilemezsiniz. Morgan Housel, finansal becerileri geliştirmekle ilgili kaleme almış olduğu “Paranın Psikolojisi adlı çok satan kitabında “Yeterli” diyebilmenin gücüyle ilgili bir bölüme yer verir. Housel kitabında bu bilgeliğe erişebilmenin ipuçlarını 4 maddeyle ifade eder (Housel, 2021; 58-61).

En zor finansal beceri, hedefi yerinden oynatmamaktır: Sonuçlarla birlikte beklentiler de yükseliyorsa, daha fazlası için uğraş vermenin herhangi bir mantığı yoktur; çünkü, daha fazla çaba harcadıktan sonra da aynı duyguyu hissedersiniz. Daha fazlasına, daha çok paraya, daha çok güce, daha çok prestije sahip olmanın verdiği haz, eğer hırsı, tatmin duygusundan daha hızlı artırırsa tehlikeli olmaya başlar. Bu durumda ileri doğru atılan bir adım, hedefi iki adım ileri iter. Kendinizi geride kalmış gibi hissedersiniz ve farkı kapatıp hedefe ulaşmanın tek yolu, giderek daha fazla risk almak olur. Modern kapitalizm iki şeyde uzmandır: Servet üretmek ve kıskançlık yaratmak. Belki de bu ikisi el ele ilerliyor; emsallerinizin önüne geçme isteği, sıkı çalışmanın yakıtı olabilir. Fakat “yeter” duygusu olmazsa, hayatın hiçbir eğlencesi kalmaz. Dedikleri gibi mutluluk, aslında sadece sonuç, eksi beklentidir.

“Yeterli” çok az demek değildir: Yeterli demek, tam tersinin -daha fazlası için doyumsuz bir açlığın- sizi pişmanlık noktasına iteceğinin farkına varmaktır. Ne kadar yemek yiyebileceğinizi bilmenin tek yolu, mide fesadına uğrayıp hasta oluncaya kadar yemektir. Böyle bir şeyi pek az kişi dener; çünkü yemek ne kadar güzel olursa olsun, kusmak insanı bir o kadar kötü yapar.

Kazanç potansiyeli ne olursa olsun riske asla değmeyecek birçok şey vardır: İtibar paha biçilmezdir. Özgürlük ve bağımsızlık paha biçilmezdir. Aile ve dostlar paha biçilmezdir. Sevdikleriniz tarafından sevilmek paha biçilmezdir. Mutluluk paha biçilmezdir. Ve bütün bunları elinizde tutmanın en iyi yolu, zamanı geldiğinde, onlara zarar verecek risklere girmekten vazgeçebilmektir. Sizin için yeterli olan noktaya geldiğinizi bilmektir. Güzel haber şu ki, “yeterli” noktası oluşturmak için kullanılabilecek araç fevkalade basit ve yukarıda saydığım paha biçilmez değerlerin hiçbirine zarar verebilecek riskler almayı gerektirmiyor.

KAYNAK: E-MOTİVASYON.NET

Bir Cevap Yazın