ÜLKEYİ MESKEN TUTAN YOZLUK

Yaklaşık bir aydır İstanbul’dayım. Yine yollara düşme zamanıdır benim için. Biraz gezmek, biraz yeni bir yaşam alanı arayışı kalan hayatımı sürdürmek için. Sakin, sessiz, nüfusu az, birbirine saygılı insanların çok olduğu… Ne dersiniz, var mıdır acep? Ha bu arada her türlü öneriye de açığım.

Pandemiden beri, 3 seneden bu yana hep farklı yerlerde sürdürdüm bu arayışımı. Kimi bütçemi zorladı, kimi çok ıssız geldi… Sözün özü şu ki bir ayağı İstanbul, bir ayağı yeni bir yer olsun isterim de çok zor gibi. Yine de vazgeçmeden devam arayışa.

Bu bir ay içerisinde neredeyse 3 yıldır gidemediğim ilçelere ufak turlar yapayım dedim. Gördüğüm tek şey yığınla insan. Neredeyse Birleşmiş Milletler gibi olmuş bu kadim şehir. Turistlerin dışında yerleşik yaşayan, farklı kültürden insanların yarattığı kalabalık ve kaos bizim gibi sakinlik, dinginlik arayanları çok yoruyor maalesef.

Mesela Beykoz, Çengelköy, Üsküdar biraz varlıklı Araplar tarafından seçilmiş. Eyüp, Balat, Eminönü, Safaköy, Esenyurt Türkmenistan, Özbekistan gibi hizmet sektöründe çalışmaya gelmiş göçmenlerin tercihi olmuş. Beylikdüzü, Büyük ve Küçükçekmece ise İran ve Suriyelilerin yerleştiği hatta ev satın alarak vatandaşlık hakkı elde ettikleri ilçelerden. Sanki bu şehirde sonradan vatandaşlık alanların sayısı bizim sayımızı yakaladı gibi.

Hani artık savaş bitti, Suriye’den gelen göçmenler geri dönecek diye söyleniyor ya hiç zannetmiyorum. Çünkü onlar burada yepyeni bir hayata başlamışlar. Aynen 70’lerde bizim yurt dışına gidip sonra orada yerleşip kalan işçilerimiz gibi. Bu böyle devam edecek olursa buralarda nefes alacak bir alan kalmayacak bizlere.

Bunca kalabalığın barınma ihtiyacını karşılamak çok zor. O yüzden de dikey binalar yapabilmek adına Okmeydanı, Çapa, Cerrahpaşa gibi yerlerde oturanları tahliye etmeye başladı yetkililer. Bu sürekli göç alan coğrafyada neyi çözer bilinmez. Ama neyse bunlar bizim bileceğimiz işler değil, büyüklerimiz her işin iyisini bilirler zaten.

Şehir turu yaparken yorulduğumda oturup bir bardak çay içtiğim İBB işletmesi olan bütün yerlerin hemen hepsinde eleman eksikliğinden kaynaklı pek çok sorun yaşanıyor. Mesela Çamlıca, Beykoz ve Balat’taki tesiste cafe kısmı hizmet vermiyor. Haydi geldik bari yemek yiyelim dediğinizde de sizin kaydınızı alıyorlar ve en az 1 saat bekledikten sonra bir masaya yönlendiriliyorsunuz.

Oturduktan sonra da yaklaşık 1 saat siparişinizin hazırlanması sürüyor. Hani pek ucuz falan da değil yemekler. Mesela sadece küçük bir kasede domates ve salatalıkla yapılmış çoban salata dedikleri şey 10 TL. Bir tost 25 TL. 4 adet köfte 40 TL gibi rakamlara satılırken 33’lük küçücük su 4 TL. Küçük çay bardağında çay 6 TL. Sade maden suyu 8 TL. 2 kişinin asgari harcaması 200-250 TL’yi buluyor. Buna yol masraflarını da katarsanız asgari ücretli birinin bir simit çay şansı bile yok gibi bu şehirde.

Neyse ben içinizi fazla karatmayayım ama gelecek günler bugünlerimizi aratmaz umarım. Sizler belki bu değişken dünyada yaşamayı benden daha iyi becerebiliyorsunuzdur. Şimdilik bana müsaade. Bavulum hazır. Yine yollara düşmek lazım. Bu gidişimde belki aradığımı bulabilirim. Ne dersiniz? Umarım öyle olur. Herkesin gönlünden geçirdiği, keyifli, mutlu, sağlıklı bir geleceği olması dileğimle. Sevginizi azaltmayın, sevenleriniz çok olsun.

Bir Cevap Yazın