Sanat, Yaratıcılık, Üretkenlik ve Masal Küresi: Arzum Orhan

Pandemi döneminde yaptığı çalışmalarla bir gün karşımıza çıkan basın bülteni ile tanıdım ilk kez Arzum Orhan’ı. Resimlerindeki duygunun anında geçmesinin yanında, hali hazırda devam eden projesi ile de ses getirmeye çok yakın. Röportajı maalesef yüz yüze yapamadık, hatta sesini bile duyamadım. Ama iletişim kurduğum andan itibaren samimi yapısı ile yazılı röportajı kabul etti ve her ne kadar ‘sohbet’ denmese de küçük bir röportaj gerçekleştirmiş olduk. Şunu belirtmeden de geçemeyeceğim ki röportajda tiyatro öğrencisi olduğunu öğrenmem, sanki ileride Arzum Orhan ismini daha çok duyacağız hissini de beraberinde getirdi, belki de benim hayata geçiremediğim hayalim olduğu içindir 🙂

En kısa zamanda, pandemi sürecini atlatır atlatmaz, yüz yüze gerçekleştireceğimiz röportajlardan önce Arzum Orhan ile gerçekleştirdiğim röportaj sizlerle…

Arzum Orhan kimdir:                       

1995 yılında Eskişehir’de doğan Arzum küçük yaşlarından beri müzik, dans, resim gibi sanatın birçok dalıyla ilgilenmektedir.

Hiçbir eğitim almadan 5, 6 yaşlarında evdeki orgu çalmaya başlamasıyla müziğe olan ilgisi kendini gösterir. Daha sonra birçok ensturman çalması ve Eskişehir Atatürk Güzel Sanatlar Lisesi’ni kazanmasıyla müziğe olan ilgisini eğitimiyle pekiştirir.

9 yaşında Anadolu Üniversitesi ‘Çocuk Halk Oyunları Topluluğu’nun dans sınavlarını kazanmasıyla hayatı boyunca devam edeceği dans eğitiminin ilk adımlarını atmıştır.

10 yaşında gittiği dershanede tiyatro ekibine seçilir, ekipte en küçük yaşta olan kişi kendisidir. Kazım Sinan Demirer’in yönetmenliğini üstlendiği  “Pamuk Prens ve Yedi Cüceler” çocuk oyununda “Cadı” rolüne seçilmesiyle 10 yaşında ilk sahne deneyimini yaşar.

0

Lisede müzik eğitimi almasına karşın tiyatroya olan ilgisi devam etmektedir ve çeşitli gençlik tiyatrosu ekipleriyle tiyatro eğitimini devam ettirir.

Liseden mezun olduğunda yetenek sınavlarına ‘tiyatro’ alanında girerek Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dramatik Yazarlık/ Dramaturgi bölümünü ikincilikle kazanır. Orada bir sene eğitim gördükten sonra 2015 yılında Mimar Sinan Üniversitesi İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda Tiyatro Bölümü’nün sınavlarını kazanarak, eğitimine oyunculuk alanında devam eder.

Eğitim süreci boyunca birçok kısa film, tiyatro ve reklam projesinde yer alan Arzum, Mimar Sinan Üniversite’sinde eğitimini sürdürmeye devam etmektedir.

Arzum, bir sanatçı olarak nelerden besleniyorsun?

Bir sanatçı olarak kendimi tanımlamak kulağa biraz büyük bir şey gibi geliyor, ama uzun yıllar sanat alanında faaliyet gösteriyor olmam evet doğru, bu masal projesi de benim açımdan yayınladığım ilk somut üretim örneklerden biri oldu.

0-2

Masal projesine istinaden bir cevap olmayabilir ama sanat hayatımda ve bakış açımda müzikten, resimden, filmlerden, kitaplardan, insanlardan besleniyorum. Düzenli olarak bir şeyler yazıyorum. Kendi yazdığım şeyler üzerinden düşünürsem, sanırım yoğun olarak ‘his’lerden besleniyorum diyebilirim.

Masal Küresi nasıl bir proje? Kaynağı nedir ve neleri amaçlar?

Masal Küresi, benim uzun zamandır eyleme geçmek istediğim seslendirme alanına Pandemi vesilesiyle başladığım ve masal seslendirip YouTube ve İnstagram platformlarında paylaştığım çeşitli sanatçı dostlarımın da bu süreçte bir araya gelmesiyle ortak üretim yaptığımız ( Deniz Perhan, Hale Tosun, Arsal Asal, Berka Kınay, Hilmican Özdemir, Onur Kılıç, Gürkan Özer, Şant Esmer, Bahadır Şahin, Ezgi Temel ve Emre Siyahoğlu adlı sanatçı dostlarımın da gönüllü katkılarıyla… ) kâr elde etmediğimiz gönüllü projem.

Masallara çocuk yaşlarımdan beri ilgi duyuyorum ve masalların iyileştirici özelliği olduğuna inanıyorum. Masal deyince akla hemen çocuklar geliyor. Elbette çocuklara da hitap ediyorum ama hedef kitlem sadece çocuklar değil.

0-1

Kaynağı, açık konuşayım J.K Rowling. Pandemi sürecinde Harry Potter serisini okumaya başladım ve inanılmaz etkilendim. Sonra Rowling’in masalları olduğunu öğrendim, masallarını okur okumaz “Bunları seslendirmeliyim!” dedim. İlk kaydettiğim üç masal J.K Rowling’indi. Ama onları yayınlamadım, bana telif sıkıntısı yaşatmayacağını düşündüğüm Saffet Günersel’in çevirdiği Andersen ve Grimm masallarını okuyarak projeme başladım. Asıl hedefim Anadolu Masalları ve Halk Hikayelerine ses vermek, çünkü kendi topraklarımda çok güçlü bir tabaka var, ondan beslenmek istiyorum.

Covid-19 süreci herkesin hayatında belli değişiklikler yarattı. Belli ki sizin yaratıcılığınızı daha da körüklemiş. Siz bu dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben ‘normal’ hayatımda da hep bir şeyler yapmaya çalışan, hareketli, meraklı biriyim. Ama eğitimim devam ettiği için ve hayat şartlarından, çalışma koşullarımdan dolayı kendime yarattığım boşluklarda seslendirme alanına yer kalmamıştı. Hep harekete geçmeyi düşünüp ertelediğim bir projeydi aslında. (Bunun gibi başka eyleme geçmemiş bir sürü projem var diyebilirim.)

Bu dönem öncelikle herkes gibi beni de kötü etkiledi. Oyunculuk okuyorum ve modellik yapıyorum, günlük hayatımda sürekli iş görüşmelerine gidiyorum, aklım sürekli yeni işlerle meşgul, bir yandan para kazanmaya çalışıyorum. Hafta içi her gün okula gidiyor olmak ve oradaki sorumluluklarım da eklenince, kişisel zamanımı organize etmek bazen zor olabiliyor. Bu dönemde hayatımın durduğunu ve aslında sorumluluklarıma ara verdiğimi fark ettim.

kapak

‘Korku’ evresini biraz atlattıktan sonra, öncelikle bu dünyadan biraz uzaklaşmak için Harry Potter serisini okumaya başladım, sonra yıllardır başlamak isteyip hep ertelediğim spora ve yoga’ya başladım. Ardından çevremin de desteğiyle (Perhan Records) , hiçbir ekipmanım ve mikrofonum olmamasına rağmen battaniyelerin altında telefonla kayıt alarak, bu projenin ilk adımlarını attım diyebilirim.

Bu dönemi kendi açımdan psikolojik olarak da sanatsal olarak da oldukça verimli buluyorum. Bazen hayatımızın döngüsünü değiştirmek birçok şeyi fark etmemize sebep oluyor. “Krizi fırsata çevirdin.” diyor bölüm başkanımız Prof. Dr. Sevgili Merih Tangün. Sanırım öyle oldu.

 Sizi bir sergide görebilecek miyiz? Gelecek dönemdeki projeler nelerdir?

Birkaç tane sergi fikri ortaya atıldı, kolektif olarak seramik, heykel ve müziğin de içinde bulunduğu üç boyutlu sanat eserleriyle masalları birleştirmeyi düşünüyoruz. Ama bu sadece bir fikir.

Bunun dışında masal seslendirici özelliğimi ‘masal anlatıcılığı’na evirmeyi hedefliyorum. Canlı olarak masal anlatmak elbette ki masal seslendirmekten bambaşka ve çok daha zor bir şey. Ama tiyatrocu olduğum için “anlatılıcık” alanında da bir şeyler yapabilirim gibi hissediyorum. Hedefim biraz o yönde de kendimi geliştirmek.

0

Uzun bir süredir üzerine düşündüğüm “feminist masallar” projem var. Araştırdığım kadarıyla böyle bir şey Türkiye’de yapılmamış. Kendi yazdığım, kendi seslendirdiğim ve hatta müziklerini kendim bestelediğim tamamen özgün ve öznel eserler üretmek istiyorum. Ben hiçbir şeyi görev olsun diye ya da yapmış olmak için yapmıyorum. Sadece içimden geldiği şekilde yapıyorum, destek veren sanatçı arkadaşlarda aradığım en büyük kıstas da bu. İçimizden geldiği sürece, içimizden geldiği kadar.

O yüzden gelecek günler neler gösterir bilmiyorum…

 

Bir Cevap Yazın