parkımız ve ağaçlar

Yıl 2013. Aylardan Mayıs. Çapa Diş Fakültesi’nde diş tedavisi yaptırıyorum. Uzun sürecek bir tedavi var önümde. Evde de üniversiteye yeni başlayan kızım Gökçe ile en sevdiğimiz Ali İhsan Varol’un sunucusu olduğu Kelime Oyunu programını izleyip birlikte yarışıyoruz. İşte yaşanan her şey böyle bir akşamın yaşandığı Mayıs ayında başladı.

Kızım “Anne bulmaca çözmekte sen de iyisin başvuralım mı? Belki çağırırlar” önermesiyle benim adıma başvuruyu yaptı. Ama benim hiç umudum yok tabii ki. 16 Mayıs Perşembe günü programın yapımcısı Devrim bey arayıp 17 Mayıs akşamında yarışmam için davet etti. Çok şaşırmıştım, kabul ettim ve Cuma akşamı yarıştım.

Gün birincisi olunca aynı gece saat 1.00 civarında ikinci çekim yapıldı. Tabii ben yorgunluktan olsa gerek ikinci oldum ama olsun. Çok keyifli bir anıydı belleğimde kalan. Hatta kuliste Devrim’e “Bana haksızlık oldu” dediğimde bunu kabul etti ve listeye aldı tekrar çağırmak üzere. Ben de eğer çağırmazlarsa “kanalın önünde eylem yaparım” diye tehdit ettim şaka yollu. Bu olaydan yaklaşık 10 gün sonra Gezi Parkı’ndaki hareketlilik başladı ve nitekim hikayenin devamında da okuyacağınız üzere dolaylı yoldan da olsa Taksim’de bulunan stüdyonun önünde tehdidimi gerçekleştirmiş oldum. Üzücüdür ki Gezi olayları sırasında yarışmanın içeriğinde direnişe gönderme yapan sevgili Ali İhsan Varol ve yapımcı Devrim bey bir süre ekranlardan uzaklaştırıldı.

2013 Ali İhsan Varol ile Kelime Oyunu yarışmasında kızım ben ve sevgili Varol

Yine 28 Mayıs Salı günü Çapa’ya gittim. Dönüşte Taksim’e uğrayıp, oradan karşıya geçerim diye planlamıştım. Parkta bir hareketlilik vardı, uzaktan izledim geç saate kadar sonra eve döndüm. Kızıma “Neler oluyor?” diye sordum, zira kızım CNN Türk’te staj yapıyordu o dönem. Kızım “Gezi Parkı’ndaki ağaçları söküyorlar, buna karşı olan STK’lar da direniyor” deyince ben annelik içgüdüsüyle “Aman kızım sen gitme başına bir şey gelir” dedim. O da beni “Tamam ama sen de gitme, yalnızsın merak ederim” diye tembihledi.

Kızımın yakın dönemlerde CNN Türk için röportaj yaptığı günler

Ertesi gün ben yine Çapa’ya gittim diş etime yapılacak ufak bir operasyon için. Orada asistan hekimler çıkışta Gezi Parkı’na gitmek için sözleşiyorlardı. Ben de işim bitince Taksim’e geçtim kızımla buluştum. Park ve çevresi öyle kalabalık, öyle güzeldi ki “Eve gidiyorum” deyip kızımdan ayrılıp parka girdim. Parkta her yaştan, her cinsten, her eğilimden, her takımdan insanlar bir daha çok zor tekrarlanacak dayanışma içinde ağaçları sahipleniyordu. Öyle güzel insanlarla bir araya gelip hayatı paylaşmak, kelimelerle ifade edilemez. Ancak yaşayan bilir bunu.

Mesela Kocaeli Üniversitesi’nde Gazetecilik okuyan bir gençle sohbet ettim uzun uzun. Hayallerini, bir işi olacak mı, mesleğini yapabilecek mi gibi çok geniş konulardan bahsettik. Gençler okul çıkışı soluğu parkta alıyor, Taksim Meydanı ve İstiklal’de de polisle ufak çatışmalar yaşanıyordu. O günün akşamı çok kötü bir saldırı yaşandı. Farklı bir gaz sıkıldı dayanışmaya gelenlerin üzerine. Hepimiz çok gazlandık, sanki bu çok ağır bir gazdı karşılaştığım. Ben dayanamadım gece eve döndüm ve 24 saat kendime gelemeden yattım. Sanırım gazdan zehirlenmiştim.

Birbirimizden habersizken barikat kuran kızım, sağdan ilk

30 Haziran’da yine parka gittim. Akşamüzeri “Otellerin tarafında çorba dağıtılıyor” denince oraya yönlendim. Zira katı yiyecek tüketemiyordum. Giderken ağaçların altındaki bir grup dikkatimi çekti. Yaklaşıp bakınca ne göreyim? Kızım ve arkadaşları… 🙂 Birbirimize uzaktan selam verdik mi vermedik mi bilmiyorum. Ama o gün bir kez daha gurur duydum kızımla. Zira sonradan “Penguen Medyası” diye anılacak, yaşanan olaylar yerine penguenlerin hayatını yayınlayan CNN’de olmasına rağmen hiç çekinmeden gelmiş parka…

Biz birbirimize söylemeden “İkimiz de oradaydık” diyebilmenin gururunu taşıyoruz. Sonrasında uzun bir direniş süreci yaşandı. Çeşitli illerdeki direnişlerde kolluk kuvvetlerinin orantısız güç kullanması nedeniyle gençler hayatını kaybetti. 13 yaşındaki Berkin Elvan başından gaz fişeği ile yaralanıp uzun bir hastane döneminden sonra hayatını kaybetti. Cenazesine katılım öyle çok olmuştu ki Okmeydanı-Feriköy arası trafiğe kapatılmıştı. Sonrasında hayatını kaybeden gençlerin aileleri ve bileşenler haklarını aramak için dava açtılar. Gezi Parkı’ndaki buluşmalar devam ederken elimden geldiğinde orada bulunsam da o dönemde kameralı telefon kullanmadığım için maalesef görsel kayıtlarım olmadı.

Yine birbirimizden habersiz Gezi Parkı’nın yeşilliklerinde direnirken kızım

Elimin erdiği, gücümün yettiği, vaktimin olduğu pek çok davayı, özellikle Medeni Yıldırım ve Ali İsmail Korkmaz, uyuşturucu mafyasıyla ölümüne mücadele eden Hasan Ferit Gedik ve Berkin Elvan’ın hemen hemen bütün davalarını izledim. Orada hukuksuzluğu, talimatla görev yapan kolluk güçlerini, yine talimatla kararlar veren ve 3 ay 5 ay gibi uzak tarihlere gün vererek aileleri ve dayanışma gösterenleri adliye koridorlarında nasıl yıprattıklarına kendi gözlerimle şahit oldum.

Berkin Elvan davasında aile ve avukatlarının basın açıklaması

Berkin Elvan ve Medeni Yıldırım davaları 8 yıl geçmesine rağmen hala sonuçlanmadı. Diğer davalarda ise yargılananlar çok cüzi cezalarla kurtuldular. Zaten çoğu da para cezasına çevrildi ve taksitle tahsil edildi.

8 yıldan bu yana öyle çok acı yaşanmış ki hangisine üzülüp, hangisine direnç göstereceğimizi şaşırsak da bizler parktaki ağaçları, doğayı, denizi, hayvanları, çocukları koruyup kollamak adına hep alanlarda olacağız. Sonuç ne olursa olsun bu mücadele hep sürecek. Bundan yola çıkarak her yıl 31 Mayıs’ta Gezi Aileleri ve dayanışma içinde olan STK’lar Taksim’de buluşur, “Asla vazgeçmeyeceğiz” sloganları eşliğinde yürüyüş gerçekleştirirdik. Pandemi nedeniyle geçen yıl bu yapılamadı. Bu yıl da çağrı var ama yapılır mı bilmem.

Gezi Davası’nda Silivri’deyiz

Bu arada Gezi Direnişi için dava açıldı, Osman Kavala dışında tüm yargılananlar beraat etti. Fakat devlet yetkilileri yeniden davayı açacağını gündeme getirdi. 60 yıllık ömrümde gördüğüm ilk ve tek çok katılımlı, hepimizde devrimi çağrıştıran ve bunu başaracağımıza inancımızı pekiştiren Gezi Direnişi sonrasında öyle güzel dostluklar, birliktelikler gelişti ki en yüksek katılımlı piyano resitali Taksim Meydanı’nda gerçekleşti. Günlerce bir arada yaşayıp, her şeyi paylaşmanın hazzı gerçekleşti orada. Tekrarı olur mu, biz görür müyüz bilinmez ama muktedir 28 Mayıs Cuma günü Taksim’e yapılan camiyi açtı ve meydana serilen seccadelerde namaz kıldırarak kendince gövde gösterisi yaptı. AKM’yi yıkıp yerine ne olacağı belli olmayan bir inşaat yarattı. Halen inşaat devam ediyor. Onu da bir sonraki anmada açarlar gibi.

2018 yılı Gezi Anması

Bizim elimizde ise yarısı açık polis karakolu haline getirilmiş, yoğun kolluk güçlerinin ve caminin gölgesinde kalan parkımızdan ve içindeki ağaçlardan başka bir şey kalmadı gibi gözüküyor. Daha neler göreceğiz, neler yaşayacağız bilinmez. Bize düşen o son kaleyi terk etmemek. Sonuna kadar direnerek her yeri şantiye haline getirilmiş İstanbul’da şehrin merkezinde biraz nefes alıp dinlenebileceğimiz bu özel ve önemli alanı korumak. Daha yeşil, daha mavi, daha çok umut dolu yarınlara erişebilmek dileğiyle.

Bir Cevap Yazın