PARDON DA SİZ İYİ MİSİNİZ?

Nasıl bir çağdan, ne tarz hastalıklı günlerden geçiyoruz? Hastalık; kir, yozlaşma bedensel değil, bedenseline çare de var, konumuz ruhsal ve beyinsel çürüme… Ne sap kaldı ne de saman? Her şey kirliydi, iyice kirlendi, ortalık toz duman… İnsanın insana zulmü bitmiyor!

Ne kafalar yaşıyorlar, nasıl bir algı kirliliği, ne tarz düşler ülkesini umuyorlar ki, karanın karasını; beyaz diye, çare diye, tedaviye ilaç diye yutturmaya çalışıyor… Hem de gözlerimizin içine baka baka; ar, haya duymadan, zerre sıkılmadan üstelik…

KİMİN GÖZÜNDE PERDE VAR?

Pandemi insanlığın başına nasıl büyük bir musibet ise, son15 gündür iyice hepimizi derinden sarsan, kaygılandıran, uykularımızı kaçıran Afganistan gerçeği, Taliban karanlığı da öyle…

Umutsuzluğa düşen ülke halkı; yaşamak için, yaşama şansı bulmak için, en olmayacak çarelerle kaçmanın, canını, sevdiklerini kurtarmanın telaşındalar…

Mallarını geçtiler, mallarına rağmen hatta çözüm bulamaz durumların içindeler de üstelik; bunlar sanki yaşanmıyor veya filmmiş ve birazdan bitecek gibi, bizler sanrı görüyormuşuz, hepimizin algılarında sorun varmış, muhakeme yeteneğimiz yokmuşçasına;” Âmâ, öyle değil, böyle, yanlış biliyorsunuz” martavalı ile sinirlerimizle oynanıyor… Düşman kim, en büyük cani hangileri şaşakalıyorsunuz…

Hani hep denir ya; ”iliğimle, kemiğimle tiksindim”, az kalıyor hislerinizin tercümanlığına, yavanlığı yürek yaralıyor, olanı biteni gördükçe; dışa savuramadığımız ağız dolusu galiz sözler yüreklerimize akıyor… Ağızdan çıkar ise, rahatlatır mı, elbette hayır…

Birileri ellerinde kör bıçak; ha babam sapladıkça saplıyor, ileri geri, sağa sola oynatarak, sizde kalan ne var ise, onu da tahrip ediyor, yarayı onmaza çevirmeye ant içmişlercesine… Acının kanattığı yaradan akan kan, basınçla kalbinizi patlatıp, beyninizde gürleyen çağlayana dönüşüyor… İflah olmak, ne mümkün artık?

Her savaş, her karanlık önce kadını; çocuğu, doğayı tahrip eder. Yıllarca dinmeyecek derin kederlere savurur ruhu, bedeni, hele de umudu öyle derin dehlizlere hapseder ki, güneş önünüzde doğsa da toparlanamazsınız… Akıl oynatır, canlardan geçirtir…

Kadınlar, Afgan kadınları böylesine büyük varoluş sancıları çekerken ülkemizden, dilim varmıyor ama; bir kadın örgütünden…“Cumhuriyet Kadınları” adlı örgütten, yenilir yutulur  cinsten  olmayan: “Bazı kadın örgütlerinin bir araya gelerek savurdukları ”Taliban’ı tanımıyoruz, Taliban’ı tanıyanı da tanımıyoruz” sloganına karşı ”Bağımsız Afganistan’ı tanıyoruz, Bağımsız Afganistan’ı tanımayanı da tanımıyoruz” şeklindeki açıklaması, hayatlarımızın ortasına bomba gibi düştü…

Açıklamanın yarattığı şok, eski başkanları da dahil, herkesi afallattı. Eski TV spikeri Gülgün Feyman, dernekten istifa etti. Bu açıklamanın nasıl sakat, sorunlu olduğunu göremeyen dernek; başta kadın örgütleri olmak üzere, kamuoyunun tepkeleriyle başa çıkamayınca, 3 gün sonra daha da vahim bir açıklama yayınladılar ki, akıllara ziyandı…

“Taliban’ın yeni açıklamaları var. Taliban şeriatla yöneteceğini söylüyor ama kızların okuması, kadınların çalışmasına da izin vereceğini ifade ediyor. Kadınlarla ilgili bakışında ve kadının sosyal hayata katılışında bazı yenilik arayışı içine gireceğini anlayabiliyoruz. Bu şeriat yönetimini desteklediğimiz anlamına gelmez ama şeriat ile yöneteceğiz diyen bir yapının bunu söylemesini biz Afgan halkı ve Afgan kadını için çok olumlu buluruz. Bu alternatifi şudur; şeriatla yöneteceğim diyen Taliban’ı ezmek üzere oraya ABD tekrar girsin. Çünkü Afgan gerçekliğini değiştiremiyoruz. Ortada bir kadın ve toplum sorunu var. Bunu değiştirmek için ya işgalciler gelecek ki 20 yılda değiştiremedi aksine daha kötüye gitti. Veya Afgan halkının kendi dinamikleri değiştirecek. İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün dünya halklarına saygısı buydu”

Özellikle altını çizdiğim, girişinde ve devamında da bolca Mustafa Kemal Atatürk, devrimleri ve Cumhuriyete de vurgu yapan ikinci açıklama, iyice tüy diker cinstendi…

Dernek başkanı, bir demecinde de “Afgan halkı hiç olmadığı kadar bağımsızlığa ve laikliğe yakındır”, demekten de geri durmuyordu…

Onca hastalıklı tümcelerle dolu ki, bütün açıklamaları; siz ya bildiğiniz  tüm değerleri, kavramları, sözcükleri yeniden sorgulamak zorundasınız veyahut da kulaktan kulağa oyununda olduğu gibi size öğretilen sözcüklerin anlamları; bu tarafa ulaşırken, bırakın  anlam kaymasını, başkaca gerçekliklere  bürünerek, su yüzüne çıkıyor. Çık içinden çıkabilirsen…  

Üstelik de güzelledikleri Taliban’ın kadın katliamı yapmayacağı garantisi varmış gibi…  İlk günlerde; 15-45 yaş arası bekar veya dul kadınları, kız çocukların cariye olarak alacakları söylemleri yokmuş gibi…

Sevgili ablalar, teyzeler, pek bilir hanımefendiler; madem davulun sesi, uzaktan hoş geliyor, sizleri Afganistan’a alsak… Buradan, sesiniz Afgan kadınlarınca duyulmamıştır; aynı açıklamaları, gözlerinin içine bakarak, yüzlerine karşıda mı yapsanız?

Eleştirinin dozunu, kantarın topuzunu kaçırmadan, ağız dolusu sevgi sözcükleri de sarf etmeden noktayı koymalı… Ne vereceğim cevap onların umurunda olur ne de kullanacağım hiç bir kelime öfkemi yatıştırır…

Bir Cevap Yazın