OYSA HEPSİ DE CAN HOCA

Değerinizi, kim olduğunuzu tavır ve tepkiler mi belirler? Tavır ve tepkiler, sizin kim olduğunuzu değil ama sahiplerinin kişiliği, duruşu hakkında çok şey söyler, söylemekten öte; o/onlardır hatta…
Bizlerolduğumuzkişiyizdir; kimisi sever kimisi için de günah keçisiyiz ama yine de “aynıyızdır…” Sadece duranın durduğu yer, görenin/görebilenin bakış açısı, “bize” karşı konumlanışlarını belirler.
Aynı duruş birileri için övgü, başkaları için yergi sebebi olabilir. Taşa da tutulabilirsiniz, ödül de alabilirsiniz, belki de köşe ye da itilebilirsiniz…
Siz, siz ve aynı olmaya devam edegelirken; hayatın içinde her şeyi yaşayabilirsiniz. Tıpkı Can Hoca’nın gerçekliğigibi… 14 yıldır ait olduğunuz, yuvanıza dönüşen, artık bütününüz de olagelmiş bir kuruma sokulmaya da bilirsiniz… Sırf birilerinin egoları öyle istiyor diye…
BOĞAZİÇİ’NİN CAN CANDAN’LA SINAVI…

İktidar namzetleri arzu ettikleri dünyayı şekillendirirken; legal yollarla ele geçiremediklerini, hak gaspları, hukuksuzluklarla, metazori dayatmalarla hayatlarımızın ortasına çöreklenmeyi seçmekte.
Dizayn araçları olarak KHK ve kayyımlar yeni püsküllü belalarımızdan. 2021 itibariyle, her ikisi BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ’NE de tebelleş olmuştu.
Yılın yarısından fazlasında Melih Bulu’nun rektörlük koltuğunu işgal ettiği yetmemişçesine; iktidarın kayyım inadı şimdilerde de Naci İnci ile el yükselterek de devam ediyor…
İnci’nin ilk icraatı; kurumun değerlerinden olan, dünyaca da kabul edilen, belgesel sinemacı/yönetmen Can Candan hocanın derslerini iptal etmek, yetinmeyip kampüse girişini de yasaklamak olmuştu.
Kişiye özel, hukuksuzluğunda da kararlı adımlarla yol alıyor. Sonu gelir mi, nerede durur belirsiz? Gerek akademisyenlere gerek ise öğrencilere hasmane tutumuyla, iki öğrenci 2 aydan fazladır tutuklu ayrıca.
25 Ekim’de okulun sinema kulübün etkinliğinde, sırf CAN CANDAN adı geçiyor diye de yapılamamıştı. Elinden gelse; güneşe de zaptiye atayacak ki, hocanın üstüne ışığı vurmasın…

Boğaziçi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümleri ile İnsani Gelişim ve Uygulama Merkezi ve Avrupa Birliği Çalışmaları ve Uygulama Merkezi’nin ortaklaşa düzenlediği: “Duvarlar ve Sınırlar: Göç, Kırılganlık ve Sanat Üzerine” başlıklı akademik etkinliğinde yapılması engellendi.
Gerekçe mi; “Duvarlar/Mauern/Walls” filminin yönetmeninin Can Candan oluşu, diğer yasaklı akademisyen Fevzi Erçin’in de “toplumsal sınırlar, yasaklar, duvarlar ve diğer tüm engellemeleri sinema, edebiyat ve sanat dalları üzerinden aşma” temalı konuşmasının da olmasıydı.
Üniversite yönetimi etkinlik duyurusu çıktığında, e-posta yoluyla etkinlik düzenleyicileri ve katılımcılara: “Konferans programınızda bulunan Fevzi Erçin ve Can Candan’ın sunumları, kendilerinin yerleşkeye giriş izinleri bulunmaması nedeniyle Rektörlük tarafından uygun bulunmamıştır. Konferansın diğer bölümleri için uygunluk onayı alınmış ve salon kullanımınıza tahsis edilmiştir.”
Rektörlük tarafınca uygulanan “isme özel” yasaklar neticesinde, okulun 3 bölümünün ortaklaşa düzenlediği etkinlik, daha ilk andan kadükleşerek lağvedilmiş de olmuştu…
Bu sene 100. yaşına giren Türkiye’de göç olgusunu ilkkezakademikçalışmaalanınaçeviren Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’ın açılışkonuşmasıile başlayacaktı. Bu bile akademi ve kültür dünyasına vurulan sekte açısından, ne derece büyük ayıp ve de utanç aslında…

Günlerden 3 Aralık’tı, Boğaziçi Direnişin 334. Can Hoca’nın görevine son verilişinin 137. ve kampüse alınmayışının da 54. günüydü aynı zamanda; o kara günün tarihi…
MÜLKİYELİLERİN BÜYÜK ÖDÜLÜ
Mülkiyeliler Birliği 75. Yıldönümünde; “Boğaziçi Demokratik Direnişi Bileşenleri” adına büyük ödülü, 4 Aralık tarihinde Ankara’daki törenle Can Candan’a taktim edilmesine oy birliğiyle karar almışlardı.
“Siyasal Bilgiler Fakültesi, Türkiye’de sosyal bilimler alanında bilimsel düşünce üretiminin önde gelen merkezlerinden biri olagelmiştir. Onun bu alanda farklı ve özgün kılan en önemli özelliği, üniversiteyi mesleki formasyon kazandırma işleviyle sınırlandıran anlayışa karşın bilimsel bilginin kamu yararına yaygınlaştırılmasını ve seferber edilmesini bilimsel ve akademik üretimin temel bileşenlerinden biri olarak görmesidir. Bu hedef ve anlayış, fakültemizin tarihi boyunca özgür bilim ve düşünce üretiminin karışışında yer alan ve üniversiteyi siyasi iktidarın hedefleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışan güçlerle karşı karşıya gelmiştir. Siyasal Bilgiler Fakültesi; tüm bileşenleriyle bu güçlere karşı yürütülen özgün üniversite mücadelesinin ülkemizdeki en önemli aktörlerinden biri olmuştur. Tam da bu nedenlerle özgür düşüncenin ve bilimsel üretimin temel koşulu olan akademik özgürlük, Mülkiye değerlerinin en önemli öğelerinden birini oluşturmaktadır. 10 Şubat 2017 tarihinde Fakültemiz öğretim üyelerinin cübbelerini polis postallarıyla çiğneten otoriter zihniyet ile 4 Ocak 2021’de bu kez Boğaziçi Üniversitesi bileşenlerini içeri almamak için kapılara kelepçe vuran otoriter zihniyet maalesef aynı zihniyettir” şeklinde web sitelerinden ödülün gerekçelerini sıralamışlardı Mülkiyeliler.

Ödülalırken konuşan Candan; “Bugün Mülkiyeliler Birliği’nin 75. Kuruluş yıldönümü. Yıldönümünüzü Boğaziçi Üniversitesi bileşenleri olarak gönülden kutluyoruz. İyi ki varsınız! Nice yıldönümlerine.
Bugün, yani 4 Aralık 2021, aynı zamanda Boğaziçi Üniversitesi direnişinin 336. günü. Direnişin 48. haftası sona eriyor. 11. ayını geride bıraktık. “Devamında ise, şu an cezaevinde olan öğrencileri Enis Berke Gök ve Caner Perit’e selam yolladı.
Bu ödülün direnişin tüm bileşenlerine de güç katacağını vurguladı, konuşmasında ağırlıklı olarak Sevgili Can Candan.
Süregelen günler bakalım direniş ve de sevgili hocamızın güncesine neler katacak? Ne tarz gericiliğin, akademik karanlığın iz düşümlerine tanıklık da edeceğiz?
Kuşku götürmeyen gerçeklik; akademinin biat etmeyeceği, boyun eğmeyeceği. Buradan tüm direngeç yürekleri, yeniden de selamlamış olayım.
