ORTALIK TOZ DUMANDAN DA HALLİCE

Sis bulutu çok yoğun… Aralamak, içinden aydınlığa dair çıkış veya ışık bulmanın zor olduğu günler… İzin de verilmiyor! Bir vahşete kapı aralanmak isteniyor sanki…

Ne iç karartıcı bir giriş değil mi? Daha baştan bırakma arzusu doğuyor yazıya başlamadan… Elbette böyle de bir hakkınız mevcut. Yine de değişen ne olur ki? “Bakmazsam”, “bilmezsem”, “kaybolur” demekle kaybolsa; kaçmak çözse…

Pandemi çöreklendi üzerimize. Pandemiden de öte, Erk’in, karar alıcıların bizi sürükledikleri; ucu bucağı görünmez saydamlıktan yoksun tutumları…

AŞMAYA YETMEYEN AŞI…

Varlığı ayrı dert, yokluğunda zatî yoktu, umutlanmak için sebepsizliğiyle de kör topal yaşıyorduk… İnsan/lar üzerinde nasıl kaygı, korku tohumları ekip, güven kaybına yol açıldıysa; elde olana da mesafeliyiz…

Son düzlüğüne Kasım ayı başları ve sonlarına doğru girilen, “Faz 3” diye adlandırılan insan ve/ya insan denekler üzerinde de test edilen “Covid19 aşısı”, hepimize bir rahatlama ya da huzur getirmeyecek hatta ve hatta getirmemiş görünmekte…

Aşılanmadan söz edilmeye, siz bu yazıyı okuduğunuz günlerde de şayet bir gecikme olmazsa (CHP Ankara Milletvekili Murat Emir’in iddialarına göre zati Aralık başında ülkeye gelmiş. Gelmekle kalmamış, malum zümrenin ileri gelenlerini bırakın, dış kapının dış mandalının dışı dahi aşılanmış) Çin’den sipariş edilen aşıların, gelmiş olup; başta sağlıkçılarımız ve de 65 yaş üzerinde başlanıyor olmalı.

Ülkedeki genel gidişat bu. Peki, bahsedilen grup dışında kalanlar da durum nedir, aşıya dair bakışları nelerdir? Bunun fotoğrafını çekebilir miyiz diye başladığım yazı serisinin şu an ikincisini okumaktasınız.

Covid19 aşı çalışması hız kazandı. Aşı olmayı düşünüyor musunuz?” sorusuyla yola çıkmıştım ilk yazıda. Orada gördük ki; sadece %35 oranında aşılanmayı isteyen kısım var. Anketi oylayanların geriye kalanı, çoğunluğu da temsil eden kesim “hayır”, “olanları takip edeyim önce” ve “kararsızım” fikirlerine sahiplerdi.

SORMASA MIYDIM?

Covid19’la reaksiyona giren, hayat kalitemizi daha da etkileyen kimi hastalıklar da var, kısaca “kronik hastalıklar” diyebileceğimiz. Böyle bir durumda, aşıya karşı bakışımız değişir mi, ‘kararsızlıkta kısmi azalma var mı’ temeli de bu yazının ve de anketimin konusuydu.

Twitter üzerinden devam ederek “Covid’le tetiklenecek kronik hastalıklarınız var… Yine de aşıya karşı, çekimser kalır mıydınız?” diye, daralttım yeni sorumu.

“Evet”, “hayır”, “riski göze alırım”, son olarak da “kararsızım” seçeneklerini oylarınıza sunmuştum. Bu ankete 175 kişi katılım göstermiş. Şimdi beraberce yorumlamaya, anket altına bırakılan yorumlardan da yolumuzu görmeye çalışma vakti.

Riski göze alırım!” Ne büyük çaresizlik… İnsanlığı korku, kaygı, belirsizlikle zehirlemenin getirdiği nokta bu… Sözün bittiği yer de olsa gerek…  %19’luk dilim, her ne şekilde olursa olsun; bir nevi hayatlarını gözden çıkarma taraftarı…

Daralan ekonomiler, küçülen hayatlar, balık istifi işe gitme zorunlulukları, bir gün “normal”e dönebilir miyiz belirsizliği, şeffaflıktan çok uzak tanı/ölüm oranları… Tüm bunların kaygısıyla yaşamaya çalışırken; üstüne de aşıya karşın bunca güvensizlik… Hayatlarıyla ilgi riske girmeyi tercih etmek…

Açıkçası; şu andan itibaren, anketin yorumunu dâhi çok da canım istemiyor ya neyse… Soruyu soran, gerçeğine de katlanırmış… Devamını getirelim yine de.

“Hayır” diye düşünen, bu tarz bir risk altında, aşıya sıcak bakma yanlısı kesim var iyi ki… Çoğunluktalar fakat çoğunluk denir mi, orası da tartışılır. Aşıyı düşünecek/olacak diyebileceğimiz kesim ise, %39’a denk düşmüş.

Aslında burada da ciddi bir açmaz yok mu? Sadece kronik rahatsızlığı varsa düşünmesi; aksi hâlde aşıya yine de “temkinli” diye okumak mı lazım bu grubu da? Sanırım öyle!

Şart koşulması veya şöyle söylersek; ciddi bir sorunlarının olması, covid19 virüsüyle tetiklenme riski, ihtimali, empati kurulamaması, “karasızım” oranını artırmış.

%20, belki de ‘ona, o an, yaşarken’ karar vereyim düşüncesi içerisindeler. Pek tabiidir ki şartların, baskının, içinde oldukları hayatın insan kararları üzerinde; olumlu/olumsuz etkileri vardır, derin bir muhasebe de iter…

KISSADAN HİSSE…

Sevgili okur, farkındayım boğucu ve yorucu bir yazı, en az benim için de öyle… Nereden tutmalı, nereden çekiştirirsem ‘biraz umut aşılarım’, finali nasıl iyi bağlayabilirim? Umuda bağlanmalı mı yahut da? ‘Toz pembe tablolar çizmek bana, sana fayda getirir mi? Ayrıca onu yapanlar sayesinde, şu noktada değil miyiz? Toz pembe dünya isteyen, şişirilmiş balonların peşinde olanlar; %99’unu da kapsayan televizyonlarına dönsünler…

Bir sonraki ankette, kararsız ve kafa karışıklığı içerisinde olanlarımızın üzerinde pozitif anlamda etki gücü olabilecek kimse/ler var mı? Toplumda, halk üzerinde kim/ler/in dönüştürücü gücü var, buna odaklanmak, bir de buradan bakma derdindeyim.

Ortaya fotoğraf koymaya çalışırken, çok yönlü olabilmeyi arzuladım. Dilerim ki, o yönde de ilerleyebiliyorumdur.  Yazı dizisinin sonunda da size hoş bir süprizim olacak. Uzmanı, kısmen alanı tam bu olmasa da bir doktoru ağırlayıp; dilim döndüğünce başta kendi merakımla birlikte, siz olsanız neler sorardınızdan yola çıkarak, bulanık suyu biraz daha durultabilir miyim görelim.

Bir Cevap Yazın