NOBRANLIK DİZ BOYU

Kuşku götürmez ki hepimizin ayrı gerçekliği, dertleri var. Karakterlerimiz, yaşam şartlarımız da farklı… bunlar da başkaca etmen; lakin her ne olursa olsun, size insanca yaklaşana, dostça davranana; kabalığa, küstahlığa, kibre gerekçe olamaz, olmamalı da… Nobranlık da cabası.

İçinden geçtiğimiz günler, yaşadığımız ülke; gerek bireysel, beri yandan da toplumsal olarak; hepimizi fazlasıyla yormakta, canlarımızdan da bezdirmekte.

Tam da bu sebeple, bir günü daha atlatabilmenin, yarınlara ulaşabilmenin; içinde olduğumuz açmazdan, bizleri çıkaracak iki şey var; dayanışma ve insanlık. Nobranlık değil…

Dünya Değişiyor

İster internet alemi, sanal gerçeklik; adına her ne dersek diyelim; iş hayatımızdan eğitime, alış verişimizden flörte evliliğe (tanıdığım çiftler var); her şeye kapı aralıyor, teknoloji çağı, yeni dünya…

Dolayısıyla her şeyimiz bu yenilikte yaşanıyor. Günün stresini atıyor, haber okuyor, dost- arkadaş ediniyor; sosyalleşiyoruz da…

İlle de laptop, masaüstü denilen eski kasalı bilgisayarlara da lüzum yok; tabletler, telefonlarla sürekli çevrimiçi, iletişimdeyiz.

Kibirliler, Burnu Büyükler Her Yerde

Sosyal mecralardan iyi dostlar, arkadaşlar edindim, geniş bir çevrem de oluştu. Sıkça kullanan, etkişelimi yoğun da biriyim kısacası.

Yine bu sayede tanıdığım, takipleştiğim kişilerin özel günlerini, acılarını paylaşmayı seviyorum; kayıtsız kalmamaya da özen gösteririm, kalmayalım da lütfen.

Acılar paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça büyür. İçten inanırım ve doğruluğunu yaşadığım anlarda  çok olmuştur.

Konuya dönersek; yıllardır takipleştiğim, arada da  kelimelerle de olsa sohbet ettiğimiz birinin de özel anını kutlamıştım.

Saatler sonra, verdiği tek tepki şuydu; beğenip geçmek…

Şayet; insanın bir iletiyi beğenmeye vakti varsa, nezaketen bir çiçek böcek, kalp veya “Sağ ol” tarzı minicik bir metinle ; incelik göstermeye, minik bir jeste de vaktin olmalı…

Daha da olmadı; bu inceliği göstermiyorsan da görmezden gelebilirdin… O durum üzerine; bende twitimi sildim; çünkü o inceliği hak etmiyormuş🙂 Herkesin nobranlık seviyesi kendineymiş.

Söz konusu olan kişi, sadece bana tepkisiz kalmamış, doğum gününü kutlayan 10-15 kişiye de aynı tavrı sergilemiş. Üşenmedim, evet; paylaşımımın altına da baktım🙂

Yine Aynı Gün

Pek temasta olmadığımız; yazıp çizdiklerini, paylaştıklarını beğendiğim bir başka kadının; babasıyla hastane odasında olduğunu; “Babalar Günü”nü öyle geçirdiğini öğrendim.

Ruh durumunu anlayabildiğimi, hastane deneyiminin neler hissettirdiğini bildiğimi ve de geçmiş olsun dileklerimi ilettim.

Sanırım 5-10 dakika sonra; cevaben “Çok incesin” metniyle; kalp ikonu atmış.

Cevap beklentisinde değildim. Deneyimlemişizdir; hastane ve cenaze durumlarında insanların burnunu ucunu görme veya da kimseyle diyalog kurabilmeye fırsatı yahut da arzusu olamayabilir… Çok insani ve de anlaşılabilir durumdur; kimse de buna bozulmaz, alınmaz fikrindeyim.

Tavrımız; Kalitemizin Göstergesidir

Yukarıda iki farklı insan ve refleksin de örneğini gördük. İnsan olabilmeye, herkesin bu meziyeti taşıyamadığına da şahitlik ettik.

Öncelikle; arkadaşlar kimse kimseye mecbur değil. Kimse size incelik, insanlık gösterdi diye; sizlerin şakşakçısı, kölesi değil; bu nobranlığı da hak etmiyoruz, kabul etmiyorum.

Her şey bu kadar zor ve ağırken, birbirimize biraz özen göstermekten, nezaketten; ne kaybederiz ki nobranlık yerine?

Ayrıca yaptığımız tüm hareketler, aslında kendimize karşı tavrımızdır; kendine duyduğun saygının göstergesidir…

Tüm ilişkiler ayna görevi görür, birbirimizden aldığımızı yansıtırız. Etki, tepkiyi doğurur… Nobranlık nobranlığı…

İnsanlık için, hak mücadelesi için; bir kamyon laf edip, çevreye minicik bir jesti, inceliği çok görüyorsak; hamızdır, savunularımızı içselleştirememişizdir; içi başka dışı başkayız demek ki…

“Sevmekle başlayacak her şey… Dünyayı sevgi kurtaracak…” Şairin dizelerine, minicik bir eklemede de ben bulunmak isterim; biraz da incelik, empati ve tatlı dil… İnsan, insanın yurdu olsun…

Bir Cevap Yazın