KAPANMAYAN YARA: IRKÇILIĞIN AYAK İZLERİ

İnsanlık ilerliyor, evriliyor, gelişiyor lakin bir yandan da geçmişin acılarının üzerine basarak yükseliyor… Geçmiş ne derece doğru olur? “Münferit” diye görmezden geldiğimiz, aynı kökten beslenen acılar; günümüzde ve her uygarlığın, devletlerinin mutfağında pişmiyor mu, yüz yüze baktığımız avluların ortalarında; benzer acılar yaşanmıyor mu, cinayetlere tanıklık etmiyor muyuz, hem de güpegündüz?

21. yüzyıl dediğimiz şu günler de dahi, her ülkenin siyahileri “NefesAlamıyorum/ICantBreathe” diye; alanlarda hayatları, hakları için boy göstermiyor mu; enselerinde mermi yahut polis diziyle?

Yaşamak uğruna; eller başta yürümüyorlar mı, kurşunlara can vermemek için? Renklilerin, siyahilerin sadece siması,  arada cinsiyet kimlikleri, bir de coğrafyası değişiyor; ölümleri, uğradıkları nefret, acıları aynı…

El Yordamıyla, Yaşamayı Öğrenmek

Yaşadığınız ülkede eşit yurttaşsınız, yasalar öyle söylüyor; ırkçılık, nefret, ayrımcılık ensenizde boza pişirse de…

Ödevlerinizde yurttaş; haklarınızdaysa yasa yapıcılar, uygulayıcılar körden daha kör; adaletin terazisi hep beyazdan yana… Beyaz dedikse; öyle her beyaza da değil…

Lafı çok uzattım! Her gün,  lacivertlerine denk düşünce hayatınızın içinde; mutlak söyleyecek hep bir cümle, yarım kalmış tümceler oluyor; kısa kesmek de haliyle güçleşiyor…   

Güvenli Seyahat İçin: Yeşil Rehber”

Takvimler 1950-60’lar. Yer Amerika. Siyahiler de yurttaş; kalacakları, yemek yiyecekleri, hacet giderecekleri yerler ayrı olsa ne fayda?  

“Doktor” lakaplı; çağının ünlü bir müzisyeni, piyanisti, ülkesinde bir dizi konser verecektir. Ülke özgür, güneyinin daha da özgür olduğu günler üstelik…

Şoförlüğünü yapmak için, birine ihtiyaç duyar. Aslında şoför dedikse; bileği güçlü, az biraz da korumalık da yapması şart. Piyanist siyahi; şoför de kökleri İtalya’dan, beyaz, maço, heterosekssist Amerikan.

2 aylık turnede kâh siyahi olmanın, bazen azınlık olmanın, beri yandan da yavaş yavaş temas ederek; dönüşmenin, değişimin serüvenine şahitlik ederiz.

Yol uzun, şoförün görevi; “Siyahiler İçin Güvenlikli Yolculuk Rehberi: Yeşil Rehber’e göre”, patronunu taşımak, canını korumak, tek parça halinde geri getirmektir…

Ne Yeterince Beyazsın, Siyahi Hiç Değilsin

Şoför: Ben senden daha siyahım! Sizlerin yemeklerini, şarkılarını, ayrımcılığı daha iyi biliyorum. Senin gibi tek başıma, şatoda yaşamıyorum…

Doktor: Evet, beyazları eğlendirmek için para alıyorum. Şatoda yaşıyorum. Masalarında yerim yok beyazların, siyahlar içinse, yeterince siyah değilim…

Bu duygunun ne yana düştüğünü bilir misiniz? Ortada kala kalmanın nasıl olduğunu yahut?

Hadi gelin, yazarınız size tariflesin. Düşünün ki trans bir kadınsınız; çoğu heteronun arasında “eksik kadın”; dönmelerin arasında da “fazla mübâh bir dönme”; görünüşünüzle, hayatınızla, algılarınızla “onlardan” da değilsiniz…  

Ne oradan ne de buradan; öylece biraz daha ötelenmiş, ötelenen tüm mahallelerin de tam ortasında; yalnızlığın da katmerlenmiş üstelik…

İyi Seyirler!

Ne izlesem diye düşünenlere, izlerken çok tanıdık gelecek bir filmi taşımak istedim köşeme.

Green Book/ Yeşil Rehber”; 11 Eylül 2018 vizyon tarihli,  Mareshala Ali (Doktor) ve Viggo Mortensen (şoför) baş rollerinde; Peter Farrelly yönetmenliğinde, yine herkesin görmesi gerek dediğim filmlerden.

Filmin bir diğer  önemli yanı; gerçek yaşam öyküsünden, sinemaya taşınmış olması. Doktor ve şoförün dostlukları 2013 yılına kadar sürmüş; ta ki ikisi de birkaç ay arayla, hayattan ayrılana dek.

Filmin başarılarını merak edenler de varsa; “En İyi Film”,” En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu”, yanında da Altın Küre’den de “En İyi Senaryo” gibi  ödüllere de doymuyor.

Belki izleyenlerinde kendilerini sorgulayacakları, tanımanın, temas etmenin hayatlarımızda yaratacağı farkı görebilecekleri; özellikle de ırkçı, sağcı yönetimlerin “Böl, parçala, yönet”te niye bu derece ısrarcı olduklarını; ırkçılığın ayak izleriyle gösteren filmlerden…

Bir Cevap Yazın