İSYAN, UMUT, COŞKU ALANA AKTI

Dün sokakları bir enerji, umutsuzluğun içinde “acaba mı” heyecanı sardı. Kapılı kapılar arkasında konuşan, isyanı olan bireyler öte yandan da yalnız olmadıklarını hissederek; birbirlerinden güç alırken, bir yandan umut da tazeliyor gibiydiler.
Kasımayının ortalarından beri, iktidarın yönetim boşluğu doğdurduğu, saat başı fakirleşmemize yol açtığı ekonomik iflas; alttan alta sokağı kaynatmaya başlamıştı da zati. Ana muhalefet ve muhalefet partileri de az rötarlı da olsa, sokağı avuçlarına almayı başarıp; biriken öfkeyi yönetecek gibi görünmekteler.
Kasım ayı, hayli hareketli ve ilginçte bir aydı. Beklenmedik hamleler, gelişmeler ve ayın sonuna doğruda, devalüasyon üzerine devalüasyon. Kuşkusuz ki, geçen ay biraz da muhalefetin; özellikle de CHP’nin ayıydı da.
Kemal Kılıçdaroğlu, ayın ilk günlerine “helalleşme/yüzleşme” ağırlıklı çıkışıyla; imzasını da attı diyebiliriz. Devamındaki günler hepimizin hayatının önceliği “boş tencereydi”; o yönde de tedarik zincirleriyle, zincir marketlerle görüşmeler yaptı, ‘10 temel gıda da fiyatları sabit tutmaları’, iktidara geldiklerinde zarar ziyanı telafi sözü vererek.
Birileri tarafından “mekân basma” diye lanse edilen; iktidar yanlı tutumu faş olan, içinde olduğumuz asgari ücret görüşmelerinde, emekçilere zammı minimize etme temelli enflasyon rakamlarını manipüle eden, TÜİK’in önünde basın toplantısı. Bunun yarattığı etki sürerken; dün de Mersin Mitingi…
İĞNE YERE DÜŞEMEDİ…
Siirt oldukça uzak olsa gerek ya da halkın çoğu başka bir fotoğrafa mı baktığındandır bilinmez; Mersin’in kalabalığı gözlerine görünmedi, aynı saatlerde “toplu açılış” için Siirt’te olan Erdoğan’ın…
Gece saatlerinde, “Bay Kemal”in de espriyle verdiği cevaptaki gibi; belki de oradaki kalabalığın rakamlarını da “TÜİK’ten öğrenmişlerdir…”
Mitinginaçılışının çiftçi, esnaf, işsiz gençlerle yapılması oldukça yerinde ve de doğru bir hamle olmuş. Benim (halk) sesimin orada olması, derdimin anlatabilmesi önemliydi çünkü.
“Gitti gidiyor tiran, geliyor gelmekte olan” sloganı eşliğinde, sahneye davet edilmiş CHP Lideri Kılıçtaroğlu. Kürsüye çıktığı sırada alandan yükselen ‘Tayyip İstifa’ sloganı sonrası;” Onun gitmesine gerek yok, göndereceğiz, demokrasi kuralları içerisinde göndereceğiz” demiş, genel başkan.
Konuşmasında TÜİK verilerine tepkisini yineleyerek;” Talimat gelmiş, indireceksiniz. Neden gittim, TÜİK verileri üzerinden memurun, emeklinin, asgari ücretlinin aylığını belirliyorlar. Düşük veriler açıklamaya çalışıyorlar. Bir de akademisyenler, uzmanlar var. Onlar yüzde 21, hocalar yüzde 58 diyor” diye konuşmuş.
“Diktayı sandıkta alaşağı edeceğiz” diyerek; hesaplaşmanın sandıkta olacağını da tekrar vurgulamış Kemal Bey.
Alandan yansıyanlar; görece daha “muhafazakâr” grup diyebileceğimiz orta yaş üzerinin alanı doldurması, hele de İstanbul, Ankara, İzmir yerine hem Anadolu’nun kalbine yakın hem de Akdeniz’in daha kozmopolit ve de emekçi ağırlıklı bir ilinden başlamış olması; yine bence başkaca bir önemdi.
RÜZGÂR ESER Mİ?
Aynı başarıyı Trabzon, Konya, Bursa gibi; iktidarın oy deposu da olan büyük kentlerde sürdürebilmelerine, halkı içine ne derece katabildiklerine (açılışta halkın konuşması iyi bir hamleydi), dahası da sokaktan kopmadan, sesini de duyabilmelerine bağlı…
Mesela bu miting 1hafta önce daha da etkili olabilirdi… Öfke tepe noktasındayken, üstelik de alanın coşkusunu, yoğunluğunu tahmin etmek zor olmazdı… Ayrıca kitleleri peşlerine katma şansları da artardı…
Şimdi üstlerine düşen; bir sinerji yakalanmışken hem arayı açmamak hem daha çok noktaya yayılabilmek, belki bütün muhalefet partilerini de dahil edebilmek. CHP Mitingi ötesinde “ekonomik isyan” merkezli, gövde gösterisi, emeğin gücü boyutunda; meslek odalarını da içine çekebilecek hamlelerle, dalgayı büyütebilmeliler de…
Herkesin politikadan, siyasetçilerden beklentileri farklılaşmakta; konu aş, iş, boş tencere olunca, bütün kitlelere dokunuyor. O zaman, bütün muhalefet bunun üzerinden halka ulaşarak; vaatlerini, vizyonlarını da anlatabilme şansını kaçırmasınlar…
Boş tencere ile gelip, öyle de gideceğini bildiklerinden mi, yoksa GEZİ mi çağrıştırır bilinmez; tencere, tava sesine oldum olası sinir olmakta iktidarımız… Tencere, tava, belki de bu başka hava…
