INFLUENCERLAŞTIRAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ?

Reklam tarzı, havada uçuşan ütopik rakamlar ve farklı yaşam tarzlarına konuk olmamızı sağlayan yapısıyla sosyal medyanın hayatımıza kattığı en önemli kavramlar arasında influencer dünyası. Çoğu markanın vazgeçilmez stratejileri arasında yer alan influencer kampanyaları sayesinde gelişen, geliştikçe de kendini farklı bir noktada konumlayan apayrı bir kültür.

Influencer Ne Demek?

Kelime anlamıyla “etkileyen” olarak çevirebildiğimiz influencer, anlamının karşılığını vererek insanları etkileme gücü bulunan, hayatlara ve tercihlere yön veren şeklinde ifade edilebilir. Günümüz koşullarında bir kavram olarak ortaya çıkmasının en önemli aracı da sosyal medya. Özellikle Instagram üzerinden farklı içeriklerle takipçi sayısını arttıranların almış olduğu küçük reklamlar neticesinde bir popülerite halinde dönen bu kavram, zaman içerisinde tüm sosyal medya kaynaklarına doğru yayıldı.

Bitmeyen Bir Ego Dünyası

Ünlülerin hayatında bildiğimiz yüksek reklam ücretleri, az iş ama çok para mantığı influencer dünyasında da bir ego olarak yer alıyor. Özellikle mütevazi yaşam tarzından gelerek, sadece takipçi sayısını arttıranların gelirinin yanında egosu da besleniyor ve bitmek bilmez bir ego dünyasının kapıları açılıyor. Genelleme yapmak her konuda olduğu gibi bu alanda da yanlış olsa da ön plana çıkan belli başlı durumlar sebebinde, influencer dünyasının bir egolar yarışına dönüştüğünü söylemek mümkün.

Influencer’ların en büyük özellikleri markalarla serbestçe çalışabilmeleri. Markaların kendi pazarlama stratejilerine uygun olarak belirlenen isimlerle birlikte markalar daha çok kişiye ulaşırken, influencer’lar için de kaynak artıyor. Özellikle 2016 yılından bu yana artan bu reklam ve iletişim sistemi neticesinde vazgeçilmez olduklarını kavrayan isimlerin, sosyal medya dışındaki alanlarda da egolarını yarıştırdıklarını söylemek mümkün.

Markalar Doğru Mu Yapıyor?

Çok büyük prodüksiyonlar, görüntü kalitesi yüksek çekimler, standlar, afişler gibi yüksek bütçeli reklamların yerini alan influencer kampanyaları teks eferde çok daha fazla kişiye ulaşmanın önünü açıyordu. Bir ‘özenme’ kültürünün sonucu olarak sosyal medya kullanıcıları için harekete geçirici olan bu reklam kampanyaları, markaların çok fazla işine yaradı.

2016-2019 yılları arasında sektördeki tüm influencerlarla çalışmak için yarışan markalar, çok da etkili seçenekleri neticesinde reklam sektörünün bir parçası oldu. Fakat 2020’ye gelindiğinde işler biraz daha değiştir. Influencer olmaktan çıkıp artık en çok bilinen ünlülerden bile daha ön planda yer alan isimler haline gelen influencer’lar beraberinde düşmanlığı da getirdiği için artık çok etkili olmamaya başladılar. Markaların tek bir isimle uzun süre çalışması daha ön planda yer almaya başladı.

Her Markanın Yüzü

Markaların ve influencer’ların ortak hatası çeşitlilik oldu. Her ne kadar her alanda etkileşim mümkün olsa da infleuncer’ların para ya da bilinilirlik için rakip markaları bile aynı anda kabul etmiş olması bir kaos ortamı yarattı. Bugün Flormar’ın ojesini tanıtan aynı yüz yarın Golden Rose’un ojesini tanıttığında kendi güvenilirliğini kaybettiği gibi markanın da dengesini sarsmış oldu. Bu durum hala devam etse de eski sistemde olduğu gibi reklam konusundaki sadakat durumu çok daha önemli bir noktaya geldi. Bu yüzden markaların ‘yüz’ konusunu daha iyi kullanması gereken bir döneme doğru evrildiğimizi söylemekte fayda var.

Sonsuz Bir Yargılama Dünyası

Çok küçük işlerden gelen büyük paraların neticesinde yaşam tarzlarını da daha rahat izlediğimiz influencer’lar için de durumun belli noktalarda zorlaştığını söylemek zorundayım. Sosyal medyanın beraberinde getirdiği linç kültürü ve herkesin herkese istediği hakareti yazabilmesi gibi haksız bir özgürlük alanı varken, her şeyiyle ön planda olan influencer’lar da bu okların hedefi oluyor.

Çok basit bir örnekle açıklamak gerekiyor. Seversiniz, sevmezsiniz, isim önemli değil. Benim de çok takip ettiğim bir isim olmasa da bir influencer kendi sosyal medya hesabına koymuş olduğu shop’lu fotoğrafının ardından 1 saat sonra sosyal medyada olduğu gibi magazin tarafından da orijinal fotoğrafları yayılarak adeta yargılanmaya başladı. Sonrasında yaptığı açıklamayla mantıksız ve çelişkili ifadelerde bulunsa da hiçbirimizin yargı seviyesini sıfırın altına düşürmeye hakkı yok. Yani eksilerde dolaşan bir kalitesizlikle shop ile fotoğraf paylaşan kimseyi yargılamak, kimseye hakaret etmemek gerekiyor.

Az takipçili, kendi halinde herhangi bir arkadaşınız shop’lu fotoğraf paylaştığında yargılama seviyeniz ne derece oluyor? Hangi sınırlarda eleştiriyorsunuz? Ağzınıza alınmayacak lafları söylüyor ya da hedef haline getiriyor musunuz? Bu sorular git gide uzayıp gidiyor

Hakaret Özgürlüğümüz Yok

Kaliteli içerikleriyle var olan ya da daha kabul edilemez yaşam tarzıyla influencer dünyası vazgeçilmez noktamız. Markaların ne derecede önem verdiğinin dışında influencer kavramının en önemli sebebi aslında bizler, yani takipçileriz. Kazandıkları paralar, yaşam alanları, kültürleri ya da tarzlarıyla her ne kadar sevmesek de HAKARET ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ YOK. Düşüncelerimizi belirtme, yorum yapma hakkına ne kadar sahipsek, hakaret ya da küfür etmek hakkına da o kadar sahip değiliz.

Influencer sektörü zaman içerisinde nereye evrilir bilinmez ama sosyal medyanın verdiği özgürlükleri ve fırsatları yanlış değerlendirdikçe toplumsal yozlaşmanın hızlanacağından da şüphe etmemek gerek.