İÇİMİZ DIŞIMIZ BOŞ

İçinden geçtiğimiz günlerde, belki yakın gelecekte de birçok şeyi yeniden tanımlayacak; bildiğimiz çok şeyi de unutacağız sanıyorum… Her şey anlamını yitirmekte, şekil değiştirilmekte; bildiğimiz olmaktan da çıkmakta…

Muhtemeldir de yaşımızdan bağımsız, eski anılar mezarlığına dalıp; “o eskiden şöyle bir şeydi” diye tarifleyeceğiz çoğu şeyi, nesneyi ve belki de hayatı da…

Bildiklerimiz, olması gereken hiçbir şey, özünü taşımıyor; belki adı aynı kalırken tadı, şekli, içi değişiyor; bir nevi “kandırmacaya” da dönüşmekte…

DÜĞÜN SAHİPLERİ, AMAN DİKKAT!

Bizdeki hayat pahalılığının üzerine, içinde olduğumuz savaş günlerinin de getirisiyle; mal para (altın, gümüş vs.), maden fiyatları artmaya başladıkça, güne özgü çözümler üretiliyor.

Her türlü düğünümüzün olmazsa olmazı takı merasimleri, yakın bir gelecekte; ya anılar mezarlığına gömülecek veyahut da altın takmak tedavülden kalkacak.

Hoş, kimsenin altın alacak takacak gücü epeydir de kalmamışken; kuyumcular satışlarını sürdürebilmek için, yeni çözümler üretmekten geri durmuyorlar.

Gün içerisinde okuduğum habere göre, artan çeyrek altın fiyatlarına karşın; 14 ayar altından, çeyrek altın üretilmeye, satışına başlanmış. 24 ayar çeyreğin fiyatı 1.500 lira seviyelerinde gezinirken; yeni çeyrekler 350 lira düzeyinden satışa sunulmuş.

Görüntü olarak birebir aynı olduğu için, ihtiyaç halinde gittiğiniz kuyumcuda, hoş olmayan haberi almanız mümkün…

Tasarruf, takı ne amaç için olursa olsun en çok tercih edilenlerden biri olan gram altın dauzun bir süredir; yarım ve 0,01 gram şeklinde satıştaydı.

MIŞ GİBİ GÜNLER…

Salt içi boşalan, alternatifiüretilen takı, tasarruf amaçlı alınan metaller, değerli madenlerle devam etmiyor değişim, dönüşüm.

Son 3-5 aydır market reyonlarında, pastanelerde, garip şeylere de rastlamamak; olmazsa olmazımıza da dönüşmeye başladı.

Baklavalar var; içi boş… Tatmadım fakat cevizine, içinin malzemesine güç yetmeyince; fakirin damak tadını avutmak için, dahiyane fikir olsa gerek…

Yarım simitlerin, bayat ekmeklerin satışta olduğu günlerde; “boş baklava”, kimseyi şaşırtmaz da oldu…

En yenilerimizden birisi de “olgun sebze, meyve bulunur” uyarıları. Artık, “olgun” ürünler çöpe gitmiyor, satışa sunulmasıyla; çarşı pazar, market  çöplerindeki “olgun” ürünleri toplayarak, karın doyuran garibanlar, daha gariban, kursağından lokma da geçemez hale gelecek…

PARANIN FİYATI, PARADAN DA PAHALI…

Evet, yanlış okumadınız; madeni paraların madeni de  üzerindeki değerinden pahalı.

Madeni para basmakta kullanılan bakır, nikel ve çinko  özellikle de RusyaUkrayna savaşı sonrasında daha da zamlanmış.

1 kuruşun  üretim maliyeti 55 kuruşa, 50 kuruşun maliyeti 1 lira 47 kuruşa, 1 liralık madeni paranın üretim üretimiyse 1 lira 78 kuruşa yükselmiş.

Değer demişken; geçenlerde market alış veririmi yaptım, para üstümü alıp, fatura yatırmak içinde; en yakın bankamatiğin yolunu tuttum. Üç kez de bankmatik, yatırdığım parayı “tanımlanamayan para” diye geri verdi.

Büyük telaşla, markete geri dönüp “kasiyeri de tarif ederek, para da sorun olduğunu söyledim.” Saat ileri olduğu için, müdür bey de zati kasaların kapanışlarında denetimdeydi. Çözüm getirip, parayı değiştiler “parada sorun yok, paranın herhangi problemi yok” diye; ağzının içinde geveledi durdu müdür.

Yeni aldığım, 2 tane 50 lira (yine bütün yüz lira vermek istediler, riski göze alamamıştım) ile, faturamı yatırıp, eve döndüm.

Biraz şaşkınlık ve sinirle, yaşadığım olayı Whatspp grubumdaki arkadaşlarla paylaştığımda; “müdürün doğru söylediğini, maliyetlerden dolayı kağıt kalitesinin düştüğünü; yeni basılan paranınsa, bütün bankmatiklere tanımlanmadığını öğrendim…”

Bense kafamda, yaşayan veya yaşayacak herkes gibi neler kurmuştum… Halka açıklanmayan gelişmelerle, hem esnafın güvenilirliği sarsılıyor hem de esnafla vatandaş karşı karşıya getiriliyor… O akşam karakolda, belki de taraflardan birinin dayak yemesiyle de sonuçlanabilirdi; yıllardır mahallemde olan ve büyük marketlerden olmasaydı…

Aynı hafta içinde, bu seferde eski paraları tanımadı, başka bir bankanın bankmatiği. Öncesinde yaşadığım market deneyimi, hemen yanında bir bankmatik daha olması sebebiyle; diğer makinada, başka bir faturamı sorunsuz yatırdım. Yan yana iki makina birisi yeni paraları, diğeri de eski paraları kabul ediyordu…

“YILIN HEKİMİ” DEMESEK Mİ?

Piyasada içi boşalan onca şey varken, belki bu haber çoğumuzu şaşırtmayacaktır.

14 Mart Tıp Bayramı’nda, Yılın Hekimi” ödülünü alan Dr. Alim Çökük; bir yıldır hasta bakmıyor, “sözleşmeli hekim” olduğu Seyhan Devlet Hastanesi’nin nöbet listelerinde, geçtiğimiz yılın Şubat ayından bu yana ismine rastlanmamış… (Cumhuriyet/Sarp Sağkal)

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki 14 Mart Tıp Bayramı etkinliğinde, ödülünü Erdoğan’ın elinden almış, doktor bey. Ayrıca kendine yöneltilen soruları da cevapsız bırakmış doktorumuz.

AKILLARI SAĞLAM TUTMAK LAZIM…

Bunca içi boşalan, anlamı değişen şeylerin arasında; akıl sağlığını korumak, bireysel çabaya düşüyor.

Bizimle beraber, bildiğimiz , anılarımızda kalan çoğu şey  geçmişe gömülüyor, dilimize de “eskiden şöyleydi” pelesengine de bırakarak…

Neyin değeri yükselir, içi boşalırsa boşalsın; “insanlık” değer kaybetmesin demek geçiyor içimden ve fakat çoğu olayın sebebi zati insan değil mi?

Olsun, biz yine de umutkâr olup, birbirimize ve insanlığa karşı inancımızı yitirmeyelim. Elimizde umuttan başka ne kaldı ki ayrıca?

Bir Cevap Yazın