HERKES ET YEMEK ZORUNDA MI?

Artık ayan beyan, özrü kabahatinden büyük, akıllarımızla alay eder, nobran ve yaralayıcı dille savunular havada uçuşuyor. Hepimizi tek tek dövseler, canımızı o kadar acıtamazlar; ruhumuzu öldürdüklerinin yanında, o acı hiç kalır…
Toplumdaki sosyal adaletsizliği telafi etmek, dezavantajlıları bir nebze rahatlatmak için kurulan kurum, zam haberini “kuyruklar çok uzundu” ibaresi geçen bir metinle, kamuoyuna açıklayabiliyor…
Uzun kuyrukların sebebine vurgu yapması, sorgulaması zati beklenilir bir şey değil elbet. Yine de böyle kaba bir dil ummuyorsunuz, her ne kadar olduğu kurumu yönetecek vasfı olmadığı ortadayken.
UZUN KUYRUKLARA KESİN ÇÖZÜM
Et ve Süt Kurumu, geçtiğimiz günlerde et fiyatlarına %48 zam yaptığını duyurdu. Yeni tarifelere göre, 1 kilo kıyma 56 liradan 83 liraya, bir kilo kuşbaşı ise 62.50 liradan 90 liraya yükseldi.
Dünya Gazetesi’nden Ali Ekber Yıldırım’ın haberine göre, Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Osman Uzun; “Bizim fiyatlar çok düşüktü, piyasanın %66 altında bir fiyatımız vardı. Bu nedenle çok uzun kuyruklar oluşuyordu. Bu nedenle fiyatı artırdık ama yine de piyasaya göre %15 düşük bir fiyat var. Karkas etin fiyatı 80 lira olmuş, bizim zaten 56 liradan kıyma satmamız mümkün değildi” dedi.
Devamında da “Alım fiyatında da bir zam yapmamız gerekiyor. Bunun için çalışmalar yaptık. Hem bakanımıza hem de ‘Fiyat İstikrar Komitesi’ne sunduk” şeklinde devam etmiş. Dileriz ki bunu duyuyorken de “biz pahalıya satıyoruz, ucuza almamız haksızlıktı” şeklinde duyursa bari…

Yönettiği kurumun, piyasanın çok altında satış yaparak; eşitsizliğe çözüm olması gerektiğinden bi’haber müdürümüz, piyasayla arasındaki açığı kapatmış, aradaki farkı %15’e indirmiş…
Kendisini en içten dileklerimizle kutluyoruz… Uzun kuyruklar fakir işidir, sonuçta biz uçan bir ülkeyiz… Uçanların neler olduğu, konumuz dışı diyelim…
KAZIN AYAĞI ÖYLE DEĞİL GALİBA…
Öncelikle yukarıdaki açıklamanın çok kaba, fakirlik sanki çoğumuzun suçuymuş gibi hissettirdiği konusunda hem fikiriz. Bu apayrı, fakat aslında gerekçe “uzun kuyruklar”; değil gibi de durmakta.
Uçan fiyatlar, etin piyasadaki pahalı oluşuna çare olmak için ithal edilen et gerçekliğine rağmen; Katar’a küçük baş hayvan ihracı bir süredir yazılıp çiziliyordu.
CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) İstanbul Milletvekili/ CHP Ekonomi Masası Üyesi de olan Özgür KARABAT, kişisel Twitter hesabından bu konuya dair veriler sundu.
KARABAT’a göre: “Bu küçükbaş hayvanların bir kısmı canlı satılırken, bir kısmı da karkas olarak gönderilmiş ve gönderilmeye de devam edilmekte.”
“Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, kesilmiş hayvandan yapılan “hayvansal ürün” ihracatı Ocak-Şubat 2022 aylarında 216 milyon dolar olup, bir önceki yıla göre %321 artmış. Önceki yıl ihracat 51 milyon dolar olarak gerçekleşmiş.”
Esas bomba şeklinde duyurduğu bir başka veriyse; “2021 Aralık ayında 130 milyon dolarlık hayvansal ürün ihraç etmişiz. 2020’nin aynı ayında, bu rakam 29 milyon dolar olarak gerçekleşmiş…”
Şaşırtıcı verilerinin sonrasında da “Bu veriler bize neyi gösteriyor? Türkiye’de pahalılık varken, sadece ihracat rakamları artsın diye hayvansal ürünler iç piyasaya uygun fiyata verilmek yerine, yurtdışına satıldı. “
Paylaşımlarını “Ancak AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi), vatandaş yeterli beslenemezken, kısıtlı gıda ürünlerimizi ihraç ediyor. Takdir kamuoyunun.”
Vekilin paylaşımları altına bırakılan bir yorum ilginçti; “Katar’ın yerli 600 bin, işçi öğrenci şeklinde dışarıdan geleniyle beraber, toplam da 2 milyon 800 bin gibi bir nüfusu var.”
2015 sayımı doğrultusunda, yukarıdaki nüfusa dair yorum doğru. O yılın verileriyle, rakam 2 milyon 66 binmiş. 2021 yılında kişi başı gelirini göre, dünyanın en zengin 4. ülkesiymiş.
Bunca zenginliğe, adam başı 1 koyunun, kuzunun hesabı mı olacaktı? Gerçekten de Katar’da, adam başı bu kadar et tüketiliyor mu? Biraz kafa bulandıran sorulara, bir ekleme de ben yapmış olayım…
BU TARZ HABERLERİ DUYMAYA ALIŞACAĞIZ…
Yazımı yazarken, önüme şöyle bir haber düştü.
“Et çalmaya teşebbüs’e 10 ay hapis cezası” başlıklı Toplumsal’ın haberine göre: İstanbul Sarıyer’deyaklaşık 4,5 önce, bir süpermarketten 151 liralık et çalmaya teşebbüs ettiği iddiasıyla 5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan E.A. hakkında karar çıktı. Mahkeme, sanık A’yı “Hırsızlığa teşebbüs” suçundan 10 ay hapis cezasına çarptırarak, hakkındaki hükmün açıklanmasını geri bırakmış.”
E.A.’nın avukatları, durumun şahsın içinde olduğu boşanma sürecinin etkisi sonucu “unutkanlık” kaynaklı olduğunu savunmuşlar.
Yukarıdaki davadan bağımsız, artık “unutkanlık” gibi bir gerekçenin de ortaya sürülemeyeceği; yoğun yoksulluk ve işsizlik sonucu, bu tarz haberleri daha sık duyacağımız gerçeği…
“Baklava çaldığı için”, hapis yatan çocuk gerçekliğine ek; “et çalan/teşebbüs eden” insanların, hayatımızda artık kaçınılmaza dönüşeceği…
ADI DAHİ UNUTULMUŞTU OYSA Kİ
Tazesini bulamayan, bayatını, daha ucuzunu almak için ekmek kuyruğuna giren halkın; uzun zamandır kursağından geçmediği gibi, adını da unutalı çokça olmuştu et ve et ürünlerini.
O sebepledir, kuyruk bahanesine sığınarak zamma da gerek yoktu. Gerçek sebebinin bu olmadığı da bilinmekte çoğunluğumuz tarafından da.
En temel gıdadan, etine sütüne, sebzesine meyvesine her şey fersah fersah bizden uzaklaşmakta…
İnsan bazen düşünmüyor da değil hani; alabiliyorken yiyebildiğimiz kadar, çatlayana kadar yeseydik keşke…
Sağlığı boş ver! Tok ölürdük, gözümüz arkada kalmayabilirdi hiç olmazsa. Çocuk maması falan derken, marketler, kasaplarda da et ürünlerine kilit üstüne kilit vurulacak gibi durmakta…
Yakın gelecekte, “kolumuzu kesip yiyerek, kasaba minnet etmeyiz” mi, göreceğiz bakalım…
