HAYAT BİR GÜN, O DA BUGÜN

Eylül geldi, sonbahar başladı, yapraklar renk değiştiriyor ufak ufak dökülüyor derken birden baktık ki Kasım ayı gelmiş. Hoş gelmiş.

Kasım ayı bizim coğrafyada dertlerin, sıkıntıların başladığı dönem olarak anılır. Batıda, güneyde güneş hala parlarken kuzey ve doğuda ısıtıcılar çalışmaya başlar. Hatta bazı yerlere kar yağışı bile olur ki bu beyaz örtü Nisan ayına kadar kolay kolay kalkmaz oralarda.

Yeni bir başlangıç yapmamın birinci ayında Ege’nin sessiz sakin kasabası Akçay ufaktan boşalmaya başladı. Büyük şehirlerde evi, yakını olanlar birer birer gidiyorlar göçmen kuşlar misali. Hani bazı kuşlar vardı… Soğuğa dayanıklıdır, kolay kolay terk etmez mekanını. Bu yıl ben de bu kalanlardan olmak niyetindeydim. Lakin kapılara kadar gelen doğalgaz evlere giremediği ve Ocak ayından önce giremeyeceğinden dolayı kış çok zorlarsa dönerim belki ben de bir sürelik sıcacık evimin konforuna.

Kasım ayı dert ayı dedim ya gerçekten öyle. Sobalı evlerde kömür alma telaşı başladı. Bu yıl tonu 7000 TL olan, en az bu oranlarda yakılan kömür bile artık ucuz değil. Elektrikli ısıtıcılardan hiç bahsetmiyorum bile. Lokal sıcaklıklarla bir ev ne kadar ısıtılabilir ki… Üstelik en pahalı kalem elektrik. Doğalgaz da pek masum değil. Hani faturalar neye göre hesaplanıyor bilinmez ama kamuoyuna açıklanan birim fiyatın çok üstünde geliyor hep kullanım bedeli.

Bireysel kombisi olanlar bunu bir nebze kontrol edebilir de ortak paylaşım olan binalarda el yakıyor maalesef faturalar. Bu işin ısınma ayağı. Daha gıdaya, temel ihtiyaç malzemelerindeki fayiç fiyatlara; öğrencilerin barınma, kırtasiye, beslenme sorunlarından söz etmeye sıra gelmedi. Şimdilik buna benim yüreğim dayanmaz. Hani nasıl desem ki kış çetin şartlarda geçecek maalesef.

Öğrenciler bir ortamda sosyalleşelim deseler bir bardak çay parası olmuyor ceplerinde. Karınlarını bile doyuramadıkları bir ortamda bunlar onlara lüks gibi geliyor. Çocuklarının cebine harçlık koyamayan, beslenme çantalarını dolduramayan pek çok aile var. Bunları sosyal medyadan, haberlerden, her ortamda görüyoruz. Bunca genel sorunun, derdin arasında kişisel problemlerimiz de eklenince bu hayat pek çoğumuza çekilmez geliyor.

İstatistiklere bakıldığında özellikle işini kaybetmiş veya geçinemeyen öğrenciler arasında intihar vakaları çok artmış durumda. Keşke bizim elimizden bir şey gelse. Ama sosyal devlet olamamış pek çok ülkede durum böyle hep.

Büyük şehirlerin gürültüsünden, kalabalığından kaçıp yerleşmek için sakin kasabalar arayan olacaksa benden bir uyarı: Artık öyle bir yer yok. Varsa da ben daha gitmedim demek ki. Bilen de kimseye söylemesin sakın. Sahiller parsel parsel bölüşülmüş. Koylar ulaşılmazlığını kaybetmiş. Tarlalar ve bahçelerde bitki, sebze, yerine 2-3-4 katlı taş binalar yükselmiş. İyi kötü elindeki tarlayı ekmeye çalışan köylünün beklentisi olan yağmurlar bile yağmaz olmuş.

Tekrar tekrar söylüyorum. Öylesine zor günler, öylesine çetin zamanlar bizi bekliyor ki belki de yarınlarda aç ve susuz kalacağız. Dünyayı yalnız kendilerinin sanan bu cahil, gözünü para bürümüş yöneticilerin ve onları lider olarak seçenlerin sayesinde hepimizi bu son bekliyor gibi. Kurunun yanında yaş da yanıyor işte böyle. Daha Kasım’ın ilk günlerinde böyle karamsar olursak, Aralık-Ocak-Şubat nasıl olur düşünmek bile istemiyorum.

İçinizi daha fazla karartmadan konuyu değiştireyim. Şimdilik bir tık şanslı birisi olarak hala denize giriyor; güneşin, kumun, sessiz sakin beldenin tadını çıkarıyorum. Kasım sonuna doğru hem coğrafyada hem de bende ne değişir bilinmez. Ama zor ve çetin günler gelmeden yaşayalım olabildiğince. Malum hayat bir gün o da bugün. Yarını es geçmeden, çook çook da uzaklara bakmadan günün tadını çıkararak bir nefeslik ömrümüzü yaşayalım sağlıkla.

Bir Cevap Yazın