GOYGOY YAPIYORDUK OYSA!

Her goygoyda bir şer, bir de hayır vardır… Sizin espri amacıyla ortaya attığınız bir söylem, anket, sav karşılık bulabilir. Kimi zamansa, aslında ‘bir ihtiyacı veya yanlış bilinenleri düzeltme, üzerinde durulması gereken bir soruna’ işaret edebilir.

Kadından çocuğa, evsizden sokak hayvanına, kimi azınlık gruplara, LGBTİQ+ gibi cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ifade eden dezavantajlı gruplar ana akımda, merkez medyada çok fazla yer bulamadıklarından da onlar üzerinde, “kalıp düşünceler”, bazen de  “doğru bilinen yanlışlar” oluşup, o şekilde de devam edebiliyor…

Gerek portal olarak, gerekse kişisel hesaplarımdan da dezavantajlıların daha çok sesi olmaya, kendilerini ifade edebilecekleri bir platform olmaya da özen göstermekteyiz.

 Buradan Sonrası ‘ÖZENDİRİCİ OLABİLİR!?’

28 Haziran Pazar günü, İstanbul Onur Haftası, Haziran Ayı ise” Onur Ayı”ydı. Ülkemizdeki 18. Onur Haftası’nı da geride bırakmış olduk. Pandemi dolayısıyla, tüm dünyada olduğu gibi, çoğu etkinlik bir süredir deneyimlediğimiz gibi sosyal mecralar üzerinden gerçekleşti.

Öncelikle İnsan Hakları aktivisti, sonra ise trans bir kadın olmamdan da kaynaklı, tüm hafta boyunca bu kapsamda, fazlaca ileti paylaştım, gönderilerde bulundum. Son gün olan, İstanbul Onur Haftası’nda da.

Arada muzipliklerim tutar, arkadaşlarım, takipçilerim de bilirler. Meraklı da biri sayılırım. Bu sebeplere ek, bir de yorumcu da olsam ‘gazetecilik’ yanımın ağır basmasının da etkisi, tüm bunların sonucunda; minik bir anket yapma, daha çokçası da goygoy amacıyla böyle bir karara varmıştım.

“Bu kişi, size ibneliği, dönmeliği (trans/seksüel), seviciliği(lezbiyen), biseksliği (biseksüel) özendiriyor mu” diye sormuştum. (Soruda “sokak dili” kullanmak, fobiklik değil, bir yapıbozumdur…Ki bir trans/dönme olarak, bu dili kullanma hakkım vardır. Bende fobiklik oluşturmaz…) Karşılığında da ”evet,hayır,fikrim yok” seçeneklerini sunmuştum.

Anket, 5 saat yayındaydı. 30 kişi oylamış. %13evet, %67 hayır, %20 fikrim yok şeklinde. Kısaca künyesiyle, goygoy anketim böyleydi.

İlk anda biraz şaşkınlık yaratsa da sonrasında bu yazının yazılmasını elzem kıldı.  Nedir bu zorunluluk diye düşünülebilir elbette veya ben gülüp geçemez miydim? Hayır, trans olarak hele de orta karar çok takipçili ve de her mecradan, farklı kesimlerden de takip edilen biri olarak, ayrıca da gene çok çeşitli kesimlerce okunan yorumcu olmam; bu konuda birkaç söz söyleme, belki biri/lerinin kafasındaki yanlış algıyı yıkmaya  yönelik görevim doğar. Görmezden gelmek, kendi kimliğime haksızlık olurdu…

Kaldı ki, kendimi ifade edebildiğim bir mecrada yazabiliyorken, buna sırt çevirme lüksüm de yok. Müsaadenizle, birkaç kelam etmek isterim. Size bir şey katmayabilir, bilgilerinizi tazelemiş olursunuz veyahut da, “hayır” şıkkını cevaplayanlara sözüm.

Özenmek Nedir?

Özenmek bir anlamıyla bir şeyi elden geldiğince iyi yapmaya çalışmak, ikinci anlamıyla herhangi bir duruma,  bir iş yapmaya heveslenmek. Buradan bakınca, ‘bilmek, deneyimlemiş olmak’ gibi anlamlara da ulaşabilmek mümkün görünüyor…

Sevgili dostlar, ‘cinsiyet kimliği, cinsel yönelim’ler, eş-dost tavsiyesiyle, şâyet ‘içsel bir arzu, güdülenme hali’ yoksa, etkiyle oluşan durumlar değildir…

Bizler, yönelim ve kimliklerimizle doğar, kendimizi keşfetme süreçleriyle de anlamlandırmaya başlarız. Kimimiz için heteroseksüel olduğumuzdan yola çıkarsak; karşı cins olan kadın/erkek cezbedici, arzulanandır.

Biyolojik beden olarak kadın/erkek doğup, yine aynı karşı cins olan kadını/erkeği arzulama ihtimalimiz de vardır. Doğduğumuz bedene ait hissediyor ve hemcinsimiz olan kadını/erkeği arzuluyorsak; ’cinsel yönelim’ dediğimiz durumdur ifade edilen.

Cinsel yönelim; gey/eş cinsellik (kadın/erkek), eş cinsellikten söz ederken, kadın eş cinselliğinden ‘lezbiyenlik’ adıyla karşımıza çıkabilir. İkisi de aynı tanımı karşılar. Ülkemizde, “gey” daha çok, erkek eş cinsel için kullanılmakta.

Bir de hem kendi bedenimizdekilere, hem de karşı cinse yönelik arzu duyma hali vardır; ’biseksüellik’ teriminden bahsediyoruz burada da.

Doğdumuz beden kadın/erkek olup, hissedilen beden aynı da olmayabilir. Trans/seksüellik haliyse; tam da bu durumdur. Translardan bahsederken kullanacağımız kavramsa; “cinsiyet kimliği”, kişinin kendini tanımlama halidir. Trans kadın/trans erkek, kimlik beyanıdır.

Ben heteroseksüel kadınım/erkeğim bir kimlik beyanı olup, hetero olduğunu söyleyen birinin, kadından/erkekten hoşlanıyorum demesiyse; cinsel yönelimine dair ifadedir. Mesela, ben heteroseksüel, trans kadınım. (Cinsiyet kimliğimi belirtirken, yönelimimi de vurgulamış oldum.)

Transeksüellik, hissedilen bedendir! Kişinin, tariflediği, kendini tanımladığı beden. Bireylerin bacak arasında olan/olmayan (trans kadın), memelerini olup olmaması, bir şey taktırıp taktırmaması(trans erkek), vücudunda herhangi değişime gidip gitmememisi kadın/erkek olmasına engel değildir… Zorunlu da değildir! Kendinizi ağaç da hissedebilirsiniz, bir elmada… Beyan esastır!!!

LGBTİQ+’lar kısaltmasındaki temel tanımların bazılarını derinlemesine açıklamak, kafalardaki karışıklığa da netlik getirmek istedim.

İnterseksüel doğumda hem kadın uzuvları hem de erkek uzuvlarıyla doğan kişilere verilen addır. Halk arasında ”çift cinsiyet” diye de adlandırılır.

Quee(kuir); tüm tanımların, cinsiyet kalıplarının dışında olmak veya cinsiyet kimliklerini, adlandırmaları reddetmek, atanmış veyahut da doğumla kazanılan cinsiyet/kimlik kalıplarını yok saymaktır. Cinsiyetsizliği de barındıran, ifade biçimidir. Kuir/lik, bir politik ve sosyolojik başkaldırı durumudur da. Kalıpların dışında hissetmedir.

“Evet”çilere Özel!

Öncelikle, sık sık da olsa, bu denli derli topluca, tanımları daha da açarak, yeniden yazma fırsatını vermenize, teşekkürlerimi sunarak başlayayım sözlerime…

Benim, bir takım bilgileri sunmam, paylaşmam sizleri herhangi konuya, hâle, duruma “özendirme” olmayacaktır,  değildir de üzgünüm. Bilinç altınızda bastırılmış duygularınız olabilir, kimlik keşfi veya kargaşası da yaşıyor olabilirsiniz.

Demeye çalıştığım; birilerinin tavsiyesiyle, fiziksel zorlamalarla hissetmediğiniz bir şeyi yaşamanız mümkün değildir. Merak uyandırmaz!

Baskıyla kişiliğimize, arzularımıza ters düşen şeylerin yaptırılmasıysa; ”o şey” ne olursa olsun, bizlerde isteksizlik, şiddetine bağlı olarak travmalara yol açacak, psikolojik sorunsallara bile götürebilme özelliğine de kapı aralar….

Şöyle bir örnekle, toparlamak ya da altını çizmiş olmak isterim: Çocukluğumuzda ebeveynlerimizin, kendi istek ve arzuları doğrultusunda yaptırdıkları her şeyin, biz de karşılığı yoksa, kişisel arzu duymuyorsak, gönülsüzce yapılması, yaparken nefret edilmesi.

Annemiz bizi baleye başlatmak istiyor, ’özendirmeye çalışıyor’ olsun. Yeteneğimiz, arzumuz yoksa, o kursa gitsek bile; balerin/balet olmayabiliriz. İçten içe, baleye karşı nefrette duyarız…

Nokta koyarken, benim sizlere özendireceğim şey; merak duygusu olabilir. Meraktan kastım, belki yazdığım, çizdiğimi yeterli bulmayıp, derinlemesine araştırma arzusu, bilmediğiniz bir konuya cevap, bildiğiniz bir konuda da farklı farklı pencereler açmak.

Belki kimliğimden, yazıp çizdiğimden, paylaştıklarımdan, fikirlerimden rahatsızlık duyup, ankete “evet” demiş olabilirsiniz. Oradan da fobik olma ihtimaliniz doğar! O değilse de, farklı seslere, kişilere tahammülsüzsünüzdür; takibimden çıkabilir, beni “çöpe atabilirsiniz…”

Temas etmenin, birbirine dokunmanın, bilginin gücüne inanlardanım. “Bilme”nin, kişisel değişimiz için, ön yargıları/mızı yıkma, fobikliğe çözüm olduğu inancıyla; kendimi ifade etmeye, bildiğim kadarını paylaşmaya ve hatta “özendirmeye” devam edeceğim…

Bir Cevap Yazın