GELİŞEN KENTLER, FAKİRLEŞEN İNSANLAR

Antalya’dan dönüşte birkaç ay evimde otururum diyordum ki 6 gün sonra yine yollara düştüm. Bu sefer kız kardeşim ile önce Eskişehir, sonra Kütahya, devamında da Beylikdüzü…

Beylikdüzü İstanbul’a bağlı bir ilçe. Buraya bağlı Yakuplu, Kavaklı gibi uç noktalarda da yoğun bir şehirleşme başlamış. Aynı zamanda nüfusun büyük bir kesimi hem sayfiye duygusu veren hem de henüz kirlenmemiş temiz havası ile uzun bir alana yayılan Yaşam Vadisi’ne büyük ilgi gösteriyor. Yaşam Vadisi çevresinde konuşlandırılan ve açık havada spor aktiviteleri yapılabilen bu alan vadinin denize yaklaşması sebebiyle sahilde yürüyüş keyfini yaşatıyor. Dolayısıyla burası ileride de çok rağbet görecek bir belde.

Lakin burada bile evler rayiç fiyatının çok çok üzerinde. En ucuz kira bile 3.000 TL. Gerisini siz düşünün artık. Kavaklı’nın denizle birleştiği yerde bir marina inşa edilmiş ki bana Alaçatı, Bodrum hissini verdi. Keyifli mekanların bulunduğu, çok pahalı yatların demirlediği marinada bir de plaj tesis edilmiş. Birkaç işletmenin faaliyete geçtiği mekanlarda sanırım akşam yemekleri yemek, kahve, çay içip sohbet etmek çok keyifli olur. Tabii ki gelir seviyesi çok yükseklere hitap edecek bu tesislerde ben oturup bir bardak çay bile içemedim. 30 dakikadan sonra 13 TL’den başlayan otopark ücretleri size bir ipucu verir bence. Oysa Alanya Limanı gibi bir yerde bile 3 TL idi otopark başlangıç fiyatı.

Marinanın dışında inşa edilen dubleks, tripleks villalar, dört katı aşmayan apartman daireleri kim bilir ne kadara satılacak ve bunları kimler alacak? Son dönemlerde bir kara para aklama ve uyuşturucu cenneti olan güzel vatanımda üç otuz paraya deli gibi çalıştırılan emekli, memur, emekçi kesimi buralara ancak bir müze gezer gibi 30 dakikada gezer çıkar. Keyfini, sefasını da yabancı sermaye ile -özellikle Arap- kol kola işler çeviren sonradan görmeler çıkarır.

60 senelik ömrümde hiç servet düşmanı olmadım. Ama son 20 yılda yaşananlar ve sonucunda ortaya çıkan üretmeden paradan para kazanan bu çeşitlerden nefret ediyorum. Evet ülkeler gelişmeli, şehirleşme olmalı, insanlar daha rahat mekanlarda refah içinde yaşamalı ama yoksulluk değil, derin yoksullukların yaşandığı bu coğrafyada; bir vakitlerin siyasi insanı Özal’ın uydurduğu orta direk bile yok edilip, yalnız çok zengini barındıran yaşam şeklinde hiç hak etmeyenler cennette gibi bir hayat sürüyor. Derin yoksulluğu yaşayanlar da mezbere gibi evlerinden çöpten buldukları veya belediyenin temin ettiği, komşuluk ilişkileriyle elde edilen gıdalarla hayatlarını sürdürmeye devam ediyor.

Büyüklerimiz hep derdi ya bize “Bu dünyada zorlukla yaşayan iyi insanlar ölünce cennete gidecek.” Ben öldükten sonra değil, bu dünyada cennet gibi bir yerde, hakça ve eşit bölünmüş gelirleriyle emekçiler, sosyal devlet güvencesinde büyüyen çocuklar, yıllarca emek verdikleri kurumdan emekli olunca sağlıklı beslenen, ucuz ekmek kuyruklarında değil, gezip tozup dünyayı tanıyan yaşlılar, eğitim ve fırsat eşitliğinde yarınlara hazırlanan gençlerin olduğu bir ortam istiyorum. Bunu bana vaad eden değil, bizzat tesis edebilecek bir siyasi ortam olsun ki özgürce yönetenlerimizi seçelim.

Konu nereden nereden nerelere geldi, hani bir dokun bin ah işit derler ya. Artık hepimiz ufak çaplı birer sosyolog, psikolog, hatta psikiyatra dönüştük. Her aşamada bir analiz, bir durum tespiti yapmayı görev edinmişiz. Bütün bunlar işsizlikten mi, parasızlıktan mı, şımarıklıktan mı bilinmez ama profesyonel destek alabileceğimiz hekimlerin bir saatlik terapi ücreti bile 500-1000 TL arasında olunca, bizler de birbirimize derdimizi anlatıp, kendi kendimizi terapi eder olduk.

Hepimizin hayallerini süsleyen, yarının ne olacağı kaygısıyla geçip giden günlerin, yılların sonunda huzur içinde göçüp gitmek olan bu yalan dünyada bize sunulan sanal dünyalarını yaşayarak daha çok bunalıma girmemek adına yine de çıkın, dolaşın. Gerçek dünyayı içinize çekin. Varsın cebinizde paranız olmasın. Sağlığınız var ya… İşte bu bize yeter. Bazen her şey para, güç, zenginlik değil diye teselli olsak da maalesef her şeyin başı paraya dayanmakta. Sağlık bile çok paraya sağlanabiliyorsa işimiz zor, hem de çok zor.

Ne diyelim ki? Ümmet olmayan, haklarını sonuna kadar arayacak bireylerin yaşadığı bir ortamı tesis etmek bizim kuşağın beceremediği bir olgu maalesef. Bütün umudum Z kuşağında. Haydi gençler, siz direnin, mücadele edin, geleceğinizi yeniden kurun. Kurtarın bu cahillerin ellerinden bizleri. Olanca gücümle yanınızdayım, her zaman desteğim, sizinle birlikte her şeye varım.    

Bir Cevap Yazın