FEMİNİZM NE DEĞİLDİR?

Son yıllarda tüm dünyada kadın, LGBTQ+ ve çocuklara yönelik şiddetin artması ile cinsiyet eşitliği kavramı yani nam-ı diğer feminizmin görünürlüğü arttı. Peki aşağı yukarı 1830’larda biraz da sanayi devriminin de başlamasıyla ortaya çıkan bu ideoloji nedir? Ne değildir? Beraber bakalım… Cinsiyet eşitliği mücadelesi hakkında doğru bilinen yanlışları ifşa edelim 🙂
Feminizm biyolojik eşitliği savunmaz
Feminist ideoloji hakkında en yaygın yanlış inanışlardan biridir. Erkek egemen bakış açısına sahip bireylerin feminizm sözünü duyunca verdikleri ilk tepki; “ eh kadınla erkek nasıl eşit olacak ki? Bir kere erkek kas olarak daha güçlü” argümanıdır. Bu söz, cinsiyet eşitliği mücadelesini en iyimser bakış açısıyla yanlış anlamaktır. Merak edenler için bu yanlış anlaşılmayı düzeltelim. Feminizm cinsiyetler arası hak ve fırsat eşitliğini savunan bir felsefik disiplindir.
Feminizm erkek düşmanlığı değildir
Kadın hakları savunusu ile ilgili en yaygın ithamlardan birisi de kadın hakları mücadelesini erkek düşmanlığı olarak yorumlanması. Bu eşleştirme fırsat eşitliği kavramını tamamen çarpıtırken; erkek düşmanlığı yaftasıyla toplumun erkek egemen düzenin getirdiği sorunlarla yüzleşmesini engelliyor. Bu ifadeyi kullananların niyeti nedir bilinmez ama hak mücadelesine daha fazla kişinin katılmasına ket vurdukları kesin.
Feminizm aile değerlerine ve anneliğe karşı değildir
“Aile yapısı bozuluyor” ya da “feminizm anneliği reddeder.” iddiası fırsat eşitliği mücadelesini kötü göstermek için kullanılan iddialar arasında yer almakta. Halbuki kadın hakları savunusunun bireylerin evlilik, boşanma annelik hatta babalık gibi kararlarına saygılıdır. Ancak evlilik kurumu içerisinde dağıtılmış örneğin ‘erkek çalışır, kadın ev işleri ile ilgilenir’ gibi toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili ezberlerin sorgulanmasını sağlar. Bir çocuğun dünyaya getirilmesi sonucu tüm sorumluluğun kadına yıkılmamasını, kadının cinsellik, anne olmama veya kürtaj hakkı gibi bedeni ile ilgili kararların kendisine ait olduğunu hatırlatır. Öte yandan feminizm aile olmak istemeyen bireylerin özgürleşmesi için mücadele eder.
Feminizm sadece kadınların sorunları ile ilgilenmez
Cinsiyet eşitliğini savunmak, sadece kadınlara yönelik toplumsal baskı, ayrımcılık ya da şiddeti kapsamaz. Erkek egemen düzenin getirdiği her türlü ayrımcılık, şiddet ve baskıyla mücadele etmek için örgütlenir feminizm. Söz gelimi ırkçılık, savaş, zorunlu askerlik, gelir adaletsizliği, iklim krizi gibi sorunlar da feminist mücadelenin doğrudan ilgi alanlarıdır.
Feminizm cinsiyetçilik değildir
Bu argüman ise feminizm karşıtlarının çarpıtmadan öteye geçerek ürettikleri kara propagandanın eseridir. Esasen erkek egemen düzenin getirdiği toplumsal hiyerarşinin bozulmaması ve statükonun korunmasından yana tavır alan bireyler, nedense cinsel kimlikler ya da yönelimler üzerinden üstünlük elde etmek, erkeklere yönelik rövanşist tutum ya da sorumluluktan kaçmak gibi peşi sıra itirazlarla bu safsatayı desteklerler. Elbette tüm çabaları nafiledir çünkü; cinsiyet eşitliği mücadelesinin ilkeleri arasında hiçbir yönelimi, kimliği ayırmak birbirinden üstün tutmak yoktur. Bilakis bu mücadele toplumdaki ön yargıları kırmak ve bu minvalde fırsat eşitliğini sağlamak adına veriliyor. Tabii toplumda cinsiyetler arası iş ve eğitim imkanlarının dağılımında henüz istenilen düzeye gelinmediğinden mütevellit uygulanan bir pozitif ayrımcılık söz konusu. Pozitif ayrımcılık üzerinden yürütülen kara propaganda ise varolan düzenin değişmesini engelleyen faktörler arasında.