EMPATİYE RAMAK KALA…

Empati; karşındakinin his ve düşüncelerini algılamaya çalışma güdümüdür. İnsan ilişkilerinin yakınlaşması, ‘insanileşme’ halidir de denebilir empati için. Birbirimizi anlama kültürünün de parçasıdır haliyle. İletişim başlatma, diyaloğa açık olmaktır da empati  kurmak.

3-4 gün kadar önce, Twitter’da bir kadın hesabının “Kocam isterse çalışabilir” diye attığı tweet ile başladı her şey. “Tersine Dünya”, diyebileceğimiz bir mesaj içeriyordu.

Bir akım başlatma hedefi güdülmediğine eminim. Belki, o tweet sahibi de böyle bir zincirleme reaksiyona dönüşebileceğini düşünmemiştir. Toplumların, toplulukların neyi sahipleneceği veya üzerlerinde nelerin tetikleyici olacağını kestirmek, ”dolma noktası”nın ne olacağını bilebilmek mümkün değildir. O damarın taşmasına öncülük etti, bu tweet.

İlk anlarda hastagsiz başlayan genelde erkeğe göndermeli veya da toplumsal rollerin değiştirilmesiyle kadınların kendilerini ifade etme hali, çığ gibi büyüyerek bir nevi “ 8 Mart” havasına büründü…

Erkeğe gönderme gibi görünse de kadının karşısına ‘görünmez çelik duvar’ gibi dikilen sistem, erk, erk’ek, toplumsal normlar, baskılanma, nefret, şiddet, ezilme hali, ötekileştirilme diye adlarılabilecek, kadınlarla artık yeter” nefes alamıyorum” dedirten tüm durumlara karşıydı.

Yazılı olan ya da olmayan, toplumun kılcal damarlarına kadar işlemiş gerek atasözleri, deyimler, pelesenge dönüşmüş tüm kalıplar, tersine  yansıtmayla oldukça yaratıcı, zekice ve de bolca kadınca tavırla başkaldırıya dönüştü…

Aydınından, sanatçısına, yazar çizerine, öğrencisine, ev kadınına, başı örtülüsünden mini eteklisine, fenomeninden az hesaplı kullanıcısına, politiğinden apolitiğine, beyaz yakalısından mavi yakalısına, heteroseksüelinden transseksüeline, alevisinden sünnisine “kadın/lık” paydasıyla birleşen, kadın sorunsalının muatapları olan geniş bir kesimce sahiplenildi.

O an, bütün aynılıkları ve ayrılıklarıyla sadece ve sadece “kadındık.” Hâl böyle olunca elbette destekleyen veya “Off yeter” diyen erkek yelpazesi de genişti… Ortalama 9-10 yaşından sonra tüm kız çocuğu ve kadınların “kadın olma” deneyimi üzerine yaşadıkları, yaşatılanlar, toplumsal baskılara tepkileri ‘bazı erkek abilerimizi’ de rahatsız etmişti. Kaçınılmazdı haliyle bu refleksleri…

“Erkekler çiçektir! “Erkek dediğin, kadının elinin kiridir.” “Erkek kendini, gelecekteki hanımı için saklamalıdır!””Erkek erkeğin kurdudur.” “Erkek dediğin, biraz işveli cilveli olacak; karısını eve bağlamayı bilecek…”

“Erkek cinayetleri” çok abartılıyor, bu toplumun başka sorunları da var. Sadece erkekler öldürülmüyor ki”  “4 erkek, her kadının hakkıdır.”

“Erkek Yazar.” “Erkek romancı.” “Erkek sürüsü.” “Yuvayı erkek kuş yapar.” “Baylar ve Kadınlar.”” Erkeği kadın değil, ar ve namusu korur.” “Oğlunu dövmeyen, dizini döver.” “Ev yapaksan tuğladan, erkek alacaksan Muğla’dan.”

“Erkek hakim, erkek polis, erkek subay, erkek doktor, erkek öğretmen, erkek hoca, erkek memur, erkek çalışan, erkek müşteri, erkek yolcu, erkek yanı.”

“Erkek dediğin vücut hatlarını belli eden şeyleri giymeyecek, sakalını, bıyığını uzatmayacak. Eğer bunları yapıyorsa, vay efendim ben taciz ediliyorum demeyecek. Bunları yapan erkek aranıyordur, yolludur.”

“Üniversiteye gitsinler tabii. Ama nasılsa evlenince diplomayı alıp duvara asacak, evlerinin beyi olacaklar.” “Boşanmaların  artmasının nedeni; erkeklerin iş hayatına girmesinden kaynaklı, asıl görevi  olan kocalığı unutuyor çalışan erkekler.”

“Erkek dediğin evinden damatlığıyla çıkar, kefeniyle döner.” “Erkek erkekliğini bilmeli, kapıyı güler yüzle açıp, masaya 1 tabak sıcak yemek koymalı çünkü kadının kalbine giden yol  midesinden geçer.”

“Namus farklı mesela. Kadının elinin kiri, doğasında var. Kadın yaparsa bir şey olmaz ama erkek? Erkek, erkekliğini bilecek. Kendini bilmeyen erkek, eksik bir erkektir. İleride baba olsa, çocuğunun yüzüne nasıl bakar?”

“Erkek dediğin bakir olmalı!” “Yolda sakız çiğneyen erkek “yolludur.” “Evlenmelik erkek ayrı, eğlenmelik erkek ayrı.””Erkek kısmı sokakta sigara içmez, sakız çiğnemez”

“Bir erkek gece gece şortla dışarıda geziyorsa aranmıştır, tecavüz eden kadının suçu yok. Hem ne işi varmış, gecenin o vakti kısacık şortla dışarı da?”

“Erkeğin hayır dediğine bakmayacaksın. Erkek naz yapar…” “Bakir olmayan erkekle evlenilmez, onlar eğlenecek erkeklerdir. Eğer bakir değilse ona yapılan tecavüz meşrudur. Oğlan mıdır, erkek midir belli değil zaten bunlar!

“Ya şu dergiye, bir de erkek yazar koyalım da; feministler saldırmasın.” “Panele bir erkek koymamız lazım, yoksa kötü görünecek.”

“Maskülizm kadın düşmanlığıdır. Maskülistlerin hepsi de çirkin ve evde kalmış erkeklerdir.”

“81 ilimizin sadece ikisinde Erkek Valimiz var. Büyüklerimiz önümüzdeki kararnamelerde, bir iki erkek vali atasalardı iyi olurdu…”

“Cinsiyet eşitliğine inanıyorum. 8 Mart Dünya Erkekler Günü’ne, ben de katılmak istedim;”Kadınları almıyoruz” dediler…”

“Kadının dibisin dibi! Heykelini yapmaya kalsak, memelerine çimento yetmez…” “Poposu yere yakın erkekten korkacaksın!”

“Vazektomi hak mıdır, günah mı?” Çalıştayımızda konuklarımızla, keyifli bir sohbet yaptık.

IMG_20200607_065708 (1)

Yukarıdaki seçkilerle beraber, isimleri değiştirilen yemeklerimiz ve tatlılarımız da vardı. “ Civan dudağı, babalı oğullu çorbası, erkek budu köfte, güzelherif otu, ezo damat çorbası, sütlü nuri, enişten tost…”

Tüm bunlar yazılmışken, etek boyları, kıyafetlere göndermeler cevapsız kalacak değildi elbette… “ Şort boyu belli ediyor, yollu bu! “Bu pantolon kıçını başını belli ediyor GİYEMEZSİN!!!”

Hepsi ve daha fazlasını “ErkekDediğin” ve “ErkekYeriniBilsin” etiketleri altında görebilir, kendi cümlelerinizi de ekleyebilirsiniz. Hepimizin sesi, coşkusu, kadının sesi duyulmuş olsun… İlk yazılmaları, Sevgili Funda Dörtkaş üşenmeden listelemişti kişisel bloğunda, emeğine sağlık. Zaman zaman ben de oradan yararlandım, buradaki bazı iletiler için.Teşekkürlerimle.

Oldukça yaratıcı, zeka ve de mizah örnekleriyle karşılacağınız uyarısında bulunmuş olayım. Keşke hepsine yer verebilseydim. Yazan, paylaşan tüm kadınları da ayrıca kucaklıyorum. Renk,çoşku, isyan, kadınlık kattılar.

Bir de, toplumsal cinsiyet eşitliğine destek sunan  TMMOB,TTB gibi meslek odaları, yerellerle beraber, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi  de vardı. Gözüme çarpanlardan bazıları kısa cümlelerle. “22.00’dan sonra erkekleri duraklar yerine evlerinin önünde bırakılacağız.(İBB)” “Erkekler için, pembe otobüs  uygulamasına geçiyoruz.(Şişli Belediyesi)” “Erkek sığınma evlerimizin yapımı devam etmekte olup, sene sonu faaliyete geçecektir.(Beylikdüzü Belediyesi)”

Kendi gönderimden de bir tane paylaşayım mâdem öyle. Yazarlığın avantajını, niye kullanmayacaktım ki? “ Davetkâr davetkâr ortalarda dolaşıyorsunuz. Sonra da kızlar bizi köşeye sıkıştırdı…” IMG_20200607_021800

Ülkenin herkesiminden kadının, birbirine dokunmasına, tanımasına, belki başka adlarla bilinenin keşfedilmesine  de yol açtı. Misal, “halam geldi”ye gönderme olarak; “amcam geldi” diye yazdığımda; bir kadın arkadaşım, ne demek istediğimi sordu. Anadolu’da ve özellikle Orta Karadeniz civarında:”âdet dönemi”, “aybaşı olma” hali için kullanılan, şifreleme yöntemidir…

“Halam geldi”ye denk düşen, İngilizler’in de bir kalıbı vardır. Şu an tam anımsayamıyorum, çok bilindik değil. Dönemsel olarak, kadınlar, kadınlık halleri her kültürde “utançla” özdeşmiş…

Şimdilerde, en azından büyük kentler de “halam geldi” demiyorsak da pedler, kadın hijyen ürünleri için; “Lütfen siyah poşet alınız” uyarısı yok mu, bazı bilindik marketlerde..?

Kadınlar, empati hareketi başlattılar. Örf, anene, toplumsal dayatmalar, yaşatılan utançlar, cinsiyet ayrımcılığı… üzerinden.

Yukarıda da değinmiştim. Empatiye  bile uzak olan, kadının sesinden rahatsız olan erkekler, erkek zihniyeti var. Pek tabii ki, sözlüklerin en “Ekşi”si de, ne kadar “kadın dostu” olduğunu göstermekten de geri kalmamıştı…

Kadınlarla başlayan hareket, ertesi gününde ülkenin her türlü ötelenen, azınlık konumundaki kesimleri için de kuruldu.”KürtlereEmpati”, “AlevilereEmpati” en çok ileti gönderilenlerindendi. Bakmaktan, neler yazılmış, empati kurulabilmiş mi görmekten zarar gelmez derim.

İçimizi ne kadar açarız, açık ya da bastırılmış nefreti ne kadar yenebiliriz, yaşadıkça göreceğiz. Sınırlarımız neresi, kimlere kadar uzanıyor empatimiz bakıp öğreneceğiz. Acaba bir kulağımızdan girip, ötekinden çıkacak mı?

İçimizdeki Ermeni’yi, Rum’u da anlamaya çalışacak mıyız? Kucağımız ne kadar büyük? Lgbtiq+’lara da sıra gelecek mi? Misal,  bizler tüm ötekileştirilen ötekilerin de “zencisi” mi olacağız???

İyimserim, hiç dokunmamaktansa, kısıtlı veya yüzeysel temasın bile, birilerinde değişime, dönüşüme olmadı meraka yol açıp, bilgiye doğru yolculuğuna inanalardanım.

O sebeple, 5 Haziran’da başlayan bu kıvılcımın, bizleri kısmi de olsa yakınlaştıracağını umuyorum. ‘Umutlu olmaktan zarar gelmez’ciyimdir…

Sahi, siz heteroseksüel olduğunuzu ailenizde ilk kime söylediniz? Ailenize açıldığınızda, heteroseksüel olduğunuz için tepki aldınız mı? Heteroseksüelliğinizden dolayı toplumda ayrımcalığa uğradınız mı?