ELLERİMİZİ BIRAKMAYALIM

İyice kış kışlığını hissettiriyor, ruhun rotası hüzne kayıyor haldeyken; bazı bazı hepimiz de melankolinin dibine doğru sürükleniyoruz. Sanki yuva da kurduk diplerde, herkes iç güveyisinden hallice… En iyilerimizin de hali “Ne sen sor ne ben söyleyeyim” kekremsiliğinde…

Kış kışlığını yapmaktan, çarşı pazar el yaktan, siyaset ve ülke gündemi zati; düşman başına… Hal böyle olunca da suratlarımızdan da turşu kursak yeridir…

Mecali yok kimsenin kimseye iki çift lakırdı etmeye, mecali varsa da gönül razı değil; kötü haberler üst üste, bilmemenin mutluluğunda avuntu umuyoruz…

MUCİZEYE GEREK YOKTUR BELKİ DE…

Sazın, sözün, şarkının karambole gittiği günlerdeyiz. Biraz neşe veren, umut aşılayan en küçük şeyler; bazılarını rahatsız etmekte. İstenmekte ki git çalış, çalış gel uyu bir hayat sürelim. Hazsız, keyifsiz, tek düze ve robotik bir yaşam… Ama hayır!

Her şey bunca üstümüze gelmekteyken, yine de direnmek, hayattan keyif alabilmek imkansız mı? Elde kürek, düştüğümüz yeri kazıp; altına mı girmeli? Buna da hayırr!

Çözüm ne, nasıl etmeli, ne yapmalı dediğiniz kısım da tam burası. Ben kendi baş etme yöntemlerimi, gizli reçetemi verme niyetindeyim.

Gerekli olanlar; çay kaşığı, çorba kaşığı, hassas terazi, sıvıları doldurmak için huni. Büyüler yapıcaz, sihir dünyasına dalıcaz mı acaba? Dınınım dınınım! Az sabret sevgili okur, düş peşime!

ÇIKARIN KALEMİ KAĞIDI…

Öncelikli olarak; bakış açımızı, durduğumuz  noktayı değiştirmekle başlıyoruz. Buraya kadar okudunsa; sen de hepimiz gibisin dostum, okurum. Çareler arıyor, çıkışı nerede diye bakıyorsun bu günlerin. Elbette sende!

Sorunlar yığıldı, nefes almakta zorlanıyor musun? Dahası, sorunların kaynağı yahut çözümü sana tabii değil mi? O zaman az soluklan! Dur biraz ve kendine alan aç, hayata alan aç. Bırak biraz beynine oksijen gitsin.

Evet; oksijen için olduğun yer çok müsait olamasa da kapa gözlerini, derin nefes al. Nefesi çek içine, 10’a kadar say ve bırak. En az üç kere. Nefes seni doldursun, eline geçirsin, benliğini, kuşatsın. Birden aydınlanmayacaksın; sadece nefes almış ve yavaşlamış olacaksın. Bu yöntem hele de öfkenin tepe yaptığı anlarda, kendini yitirdiğin noktada çok işine yarayacaktır. Birilerine bağırıp çağırmadan, herkesi ve her şeyi kırıp dökmeden önce bir dene. Yine mi olmadı? O zaman yapabiliyorsan; mekan değiştir, yan odaya bile olsa.

Elinin altında ilk yardım seti gibi; seni rahatlatacak müziklerin, filmlerin, belki kafanı boşaltacak oyunların olsun. Benim başucumda defalarca izlemekten keyif aldığım birkaç komedi filmim vardır. Beynimin içinde de sürekli çalan bir şarkım. Mümkünse arabesk/ aşk acısı vs. İçermeyen neşeli bir şey seçin.

Hadi, benim şarkımı paylaşayım, gülmek yok ama ya da gülün kime ne? İt’s Rain The Men. Yağmur yerine gökten aşk ve erkekler yağıyor, niye olmasın ki? Azıcık züğürt tesellisinden kime zarar gelmiş 😊

Bad Serial Weddings adlı 3 film. Fransız işi, keyifli bir komedi üçlemesi. Cumhuriyetçi, tutucu bir baba ve 4 kızı. Gel gör ki aileye Yahudi, Müslüman, Afrikalı Siyahi ve birde Uzak Doğulu damat gelir. Irk, dil, din, dünya görüşleri birbirinden farklı kocaman bir aile ve ortada uçuşan dinmeyen bir gerilim. Düşman başına halleri, siz düşünün artık…

Mom And Dad birçok farklı uyarlaması var. Birisi Avrupa sinemasından olmak üzere, iki tanesini izledim ve çok da keyif almıştım. Hollywood versiyonunda Nicolas Cage ve Selma Blair oynuyorlardı. Ebeveyn olmak hepimizi yorar arada, kabul edelim. Biraz mola almak da isteriz. Filmde imdadımıza bir virüs yetişiyor; bütün anne babalar çocuklarını öldürmenin peşine düşüyorlar. Tamam öldürmeyelim ama; birkaç saatte olsa bur dolaba kilitlemek fena olmazdı hani… Tüh, sesli mi söyledim😊

Listenin ortalarındayız. Fırsat buldukça yürüyüşe çıkın, fırsatı yaratın hatta. Sağlık sorunlarınız yoksa; spor yapmak, koşmak hem oksijen seviyenizi yükseltecek hem de beyninizi boşaltacaktır da. Eve, işe giderken gittiğiniz yoldan başka bir rota kullanmak da işe yarayacaktır. Yeni yerler ve şeyler görmek, beynimize iyi gelir.

Meditasyon, dilek, dua, pozitif düşünmek. Size hangisi uyuyorsa. İster inancınız gereği isterseniz de sırf negatif duygu halinizden kurtulmak için. Amaç; biraz odağınızı kaydırmak, dikkatinizi dağıtırken, ruhunuzu da beslemek…

Yeni şeyler öğrenmek, hobi edinmek, uyanmak için gerekçeler bulmak lazım kendimize. İster örgü öğrenin, olmadı programlama diline merak sarın, belki de 10 sene önce benim yaptığım gibi; okula başlayın. Yeni bölüm okuyun yahut. Örgün olmasa da önemi yok. Hele de iş güç öndeyken hayatlarımızda, uzaktan veya açıktan da okuyabiliriz. Önemli olan; hayatımıza yenilik katmak, ufkumuzu geliştirmek, kendimize hayata tutunma yolları bulmak…

Ama mutlaka geri dönüşümünü anında alacağınız bir şeyler yapın. Benim için bu; dezavantajlılar merkezli, evsizlerle çalışmak demek. İnsanlara temas etmek, hayatın içinde olabilmek. Sizler dilerseniz sokak hayvanlarını besleyin, belki elinizi kirleterek sebze meyve, çiçek dikin…  Eviniz, hayatınız izin veriyorsa da dört ayaklı dostlarla birlikte yaşayın. Hepsinde de dönüşüm gözle görülür ve kısa sürede reaksiyon alırız.

YUKARI ÇEKELİM BİRBİRİMİZİ

Kılavuza gerek yok; desteksiz, kimsesiz, hatta bir başımıza camii avlularına bırakılmışçasına, yaşamaya mahkum edildik iktidarı ve muhalefetimsi beyler, kadınlarca.

Bu noktada çözüm öncelikle kendi dengemizi bulmakta. Bunca olumsuzluğa rağmen, hayatla bağlarımızı koparmadan, biraz da hakkını vererek yaşamanın, ruh ve beden sağlımızı koruyabilmek.

Ben benim yollarımı yazdım. Her birimizin mutlak yöntemleri, reçeteleri vardır. Birbirimize güç katmak için, kendi yöntemlerimizi de paylaşmak oldukça önemli; çünkü bu çukurda sadece bizler varız, halk var. Gerisi sırça köşklerde, dertleri, yedikleri içtikleri, dilleri bizden milyon fersah uzakta. Çözümleri çözüm olmaktan uzak, belki güçleri de yok…

Sona yaklaşırken; dost elbet 1, bilemedin 2 olur fakat arkadaş, ahbap biriktirin. Yokluğunuzu fark eden, “İyi misin” diye merak eden sevdikleriniz olsun. Sizler de yerli yersiz çevrenizdekileri arayıp sorun, olabildiğince bağlarınızı sıkı da tutun. Cesaretlendirici, dert ortağı, sığınacak liman olmaktan zarar gelmez… Dert dinleyin fakat, sorunların, negatif  duyguların sizi ele geçirmesine de izin vermeyin. Çözüm için değil; sırf konuşabilmek için size gelmiştir belki de arkadaşınız. Çözüm öneriniz varsa da paylaşın elbet. Yolları diken sardığı şu günlerde; çaremiz insan, insan kalabilenler…

Kapatma düğmeniz olsun. Yazacak, söyleyecek, paylaşacak iyi veya güzel bir şeyiniz yoksa; bir adım geriye çekilin. Ben o tarz durumlarda sadece gözlemci olur ve izlerim. Bildiğim bir şey daha var ki acı ve hüzün; mutluluktan daha fazla bulaşıcı. Zati gerekçeler ve iyi şeyler azken; birilerinin üç kuruşluk keyiflerini çalmamaya, onları da aşağıya çekmemeye özen gösteririm. Dostlarım, tanıyanlarım zati bilirler.

Hem 2-3 gün kabuğa çekilmekten kimseye zarar gelmez, beraberinde de kişinin kendiyle kalması, içine dönmesi yapıcıdır da. Yeter ki dozunda olsun. Çözümsüzlük duygusu ağır basıyorsa; yardım istemekten de çekinmemek lüzumlu. Bu uzman da olur, bir eş dostta. Bazı şeylerde farklı bakış açıları, erbabından görüş de önemlidir.

Ara ara gündem ve sosyal medya ara vermek, kişisel kaygılarımızın, sorunlarımızın üstüne yük yüklemenin bize faydasız olacağını unutmamak lazım. Biz takip etmesek de dünya ve gündem durmayacak nasılsa… Gerçi bizdeki gündem saniyelik değişir lakin, ona da güç yetmez. Bırakın dünya sizsiz dönsün bir süre…

Sıkıntılı günlerden geçmiyoruz, ortasındayız ve de yalnız da değiliz, bunu da unutmayalım. O sebepledir; ellerimizi bırakmadan, gözlerimizi sadece kendimizle sınırlamadan, umutvari, insanlığımızı yitirmeden ve verebileceğimiz ne varsa birilerine sunmaktan vazgeçmeyelim.

Şu günlerde belki çok şeyimiz yok vermeye; bu gene de engel değil gülümseyerek bir “Merhaba” demeye, içten bir teşekküre. Küçük nüanslar dahi kimileri için fark yaratır, kimsesizliğini unutturur. Çokça gerekçeyle, içimizdeki veya ev dediğimiz dört duvarlarla çevrili hapishanelerde yapayalnızken; belki de bir güzel söz, tanıdık yüzdür, kurtuluşumuzun anahtarı…

Merhaba! Bu satırları okuyan, yüzünü bilmediğim, sana da teşekkür ederim. İyi ki varsınız, biliyorum ki birbirimize merhem biziz…

Bir Cevap Yazın