EKONOMİDE KIŞ KAPIDA

Ekinoks döngüsünü de geride bıraktık. Sonbahar kendini hissettirmeye başlarken; artık günler iyiden iyiye kışa dönecek. Senenin ilk karı, ülkenin hangi bölgesinde iner bilinmese de görünen öncelikli olarak ceplerimize, daralan ekonomiye yağacağı…

Son birkaç senedir büyüme endeksinin %5’in altında kalması; istihdama yönelik hamle yapılmayışı, 2020’nin ilk aylarında pandemik dönem, her şeyde olduğu gibi bu sürecin de doğru yönetilemeyişi, kimi sektörlerde 400’lü günleri bulan kapanma… Ekonomi iyiden iyiye açmaza girdi.

Temmuz ayıyla beraber kısmî normalleşmenin başlaması ile ardından gelen, yarı zamanlı çalışma ödeneklerinin kesilmesi, işten çıkarmaların ve iflasların da önü açılmış oldu…

Zati işsizlerden bir ülke kurulsa; Avrupa ülkelerinin çoğunun nüfusuna eş değerken, temmuz sonrası işsizler ordusuna yeni katılanlarla, sorun aldı başını gitti… Bunun içerisinde mevsimlik işçiler, tarım işçileri henüz yerlerini de almadılar üstelik…

YAMALIK BAYAĞI KÜÇÜK…

Okulların yüz yüze eğitime yeniden açılması ile beraber; ilk ve orta öğretim öğrencilerinin masrafları da gider hanelerinde yerini aldı. Öyle yenilir yutulur cinsten de değil! En ucuz bildiğimiz marketlerde, Eminönü’nde dahi 500₺ gibi rakamları buluyor, her bir çocuk için…

Okullar demişken; üniversite öğrencilerinin barınma sorunun gündemde olduğu şu günlerde, fener tutulan bir konu da “serbest pazar ekonomisi” gerekçesi ile denetimsiz bırakılan, halkın büyük çoğunluğunun da belini büken; kiralardaki fahiş artışlar… Sorunun çözümü için; yeni konutlar yapmağı gören anlayış… Sanırım hepimizin dilinde, belki de tek slogana dönüşecek “barınamıyoruz!”

Malumumuz kış ayları, yakacak ve ısınma giderlerini doğuracaktır ama; elektriğe, doğal gaza her ay “otomatik” gelen zamlar… Kış aylarında tüketimin artacağı gerçeği… Kaldı ki; yeni doğal gaz zammı için, %30’u bulacağının telaffuz edilişi…

Bir diğer gerçek; kış aylarının sebze-meyve fiyatlarını direkt etkiliyor oluşu. Küresel ısınmanın getirisi, iklim değişikliğiyle tarım alanlarının yok olmaya başlaması, yanında çoktandır da tarım alanlarının yapılaşmaya açılması… Tarım politikalarının, çiftçiden yana olmayışı… Özcesi; gıdada da hem kıtlığa hem de aklımızın sınırları dışında, bir artışa dönüşeceği gerçekliği…

EKONOMİ YAZARI OLMAYA DA GEREK YOK…

Tüm bunlar ile beraber; bir de kimi zaman ayı bile bulmadan, ekonominin yönetim kadrosunda, Merkez Bankası’nın başkanlığı da dahil, üst düzey yöneticilerinin görevden alınması vb.

Her şey bunca göz önünde dururken, biraz da olana bitene bakıyorsanız; kapıdaki “ekonomik kışı” görmekte güçlük çekmiyorsunuz…

Evet, ekonomi profesörü değilim! Ekonomi ve iktisat üzerine dersler almış olmam, yine de bu konuda uzmanlığımı göstermez. Fakat, her şey ortada ki “Ayşe Teyzeler” bile, sorunu ve çözümleri de biliyorlar…  Kaldı ki; ekonominin başına geçenlerin şecereleri de aşikar…

Son söz olarak; “bir kış var kapıda, gitmesek de görmesek de o kış bizim kışımızdır” uyarlaması ile bitireyim… Günlük ve kısa vadeli çözüm adındaki “çözümsüzlükler”, en çok da bizlerin gerçeği… Kazmayı küreği yaktırır mı bilinmez ama; cüzdanlarımızı oldukça sarsacak, ruh sağlığımızı da yitirtecek gibi durmakta…

Bir Cevap Yazın