DEVLET DAİRELERİYLE SINAV

Size önceki yazılarımda kendimle ilgili devlet daireleri anılarımı anlatmıştım. Bugün 23 Eylül’den sonra Antalya’da tanıklık ettiğim bazı yaşanmışlıkları anlatayım. Daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Delta virüsü nedeniyle kaybettiğimiz Melih Bey’i 24 Eylül sabahı defnettik. 10 gün kadar aile acısını yaşadı. Sonra prosedür gereği veraset ve intikal işlemlerine başlandı. Zira devlet bu işlemler için dört ay süre tanıyor.
İlk durak noter oldu. Orada bedeli mukavili alınan evrak ile SGK’ya gidildi, bir takım beyannameler imzalandı ve maaş hakkı için bekleme süreci başladı. İkinci durak vergi dairesinde işler pek kolay ilerlemiyordu. Önce başvuru formu dolduruldu ve personelin geri dönüşü beklenmeye başlandı ki bu süre bir hafta ile 15 gün arasında değişiyor. Sonrasında davet üzerine beyana göre belirlenen rakam vezneye yatırılıyor ve böylece oradaki görev tamamlanmış oluyor.
Eğer vefat eden şahsın üzerinde kayıtlı taşınmazı var ise bu sefer üçüncü durak olan Tapu Müdürlüğü’ne gidiliyor. İlk gidişte ayrıntılı bilgiye sahip olmadığımız için randevu almamız söyleniyor bomboş oturup çay keyfi yapan memur tarafından. Eve dönüp ismini hatırlayamadığımız bir adresten randevu oluşturuluyor. Zira verilen telefon numarasından bu iş asla yapılamıyor.
Ertesi güne alınan randevu ile şehrin bir ucundaki daireye gidiliyor. Boş oturan personel mirasçıya bir belge imzalatıp “Sizi davet edince tekrar gelin” diyerek bizlere yol veriyor. Oradan çıkmadan “Bu davet süreci ne kadar zaman alıyor?” deyince yanıt aynı. Bir hafta-10 gün… Hiç ses çıkaramadan eve dönüp tekrar beklenmeye başlanıyor bu süreç. Neyse ki beklemek o kadar uzun sürmedi. Haftanın son günü saat 16.00’da imzaya çağırılıyor ve yine bir takım harçlar yatırılarak bu resmi kurum işleri de tamamlanıyor.
Hani bir haftada SGK’daki tüm işlemler tamamlanıyordu ya da bize öyle yansıtılıyordu… Tabii o da fasa fiso. Gidenin ardından acilen sonuçlanması gereken maaş, ölüm yardımı gibi işler için de uzun süre beklemek gerekiyor. Bu arada bu işlemler için talep edilen vergi, harç gibi masraflar karşısında çaresiz kalanların sayısı da hiç az değil sanırım. Diyelim ki ailenin başka güvencesi yok… Bunlar ne yiyecek, ne içecek, faturalarını nasıl ödeyecekleri evleri kiraysa kiralarını nasıl verecekler? Bu giderler düşünülmeden dayatılan masraflar çoğu kişinin altından kalkamayacağı yükler doğuruyor. Kimileri bu rakamlar için gidip kredi bile çekiyor bankalardan.
Tabii bunları düşünen yok. Devlet kendince belirlediği masrafları paşa paşa talep ediyor ve bizler de gidip kuzu kuzu ödüyoruz. Şimdilik ailenin böyle bir sorunu olmadı. Gidenin yokluğundan gayrı hayat rutin akışında devam ediyor. İyi ki eşinin emekli maaşı vardı da…
Sevdiklerimizin, yakınlarımızın ailelerinde yaprak dökümü hızını kaybetmeden devam ediyor. Kardeşim gibi sevdiğim Sevgi de yine hastane, yoğun bakım, delta gibi benzer sorunlarla mücadele edip maalesef geçtiğimiz Perşembe günü babacığını kaybetti. Bu illet virüs nedeniyle sanırım her ailede yaşanacak benzer acılar bu gidişle. Evlerden ırak olsun… Onlar da yukarıda anlattığım süreci tamamlayıp rutin hayata geçecekler. Bence bu işlemler Antalya’da olduğu gibi çok da kolay olmayacak. İstanbul büyük şehir, varislerin sayısı çok. Bu süreç onlar için daha yorucu, daha uzun ve daha yıpratıcı olacak sanırım.
Hantal devlet yapısının getirdiği zorluklar acıların daha da katlanmasına sebep oluyor. Madem online sisteme geçtik bunlar evden tamamlanamaz mı? istenen harçlar daha sonra tahsil edilemez mi? vatandaşlar acılarını daha sakin, koşuşturmadan yaşayamazlar mı? benim diyeceklerim şimdilik bu kadar. Yarınlar ne getirir, bizden ne götürür bilinmez ama ne olur sağlığınıza çok dikkat edin. Zira gitmek zor, kalmak daha da bir zor bu coğrafyada.
