ÇOK BONKÖRSÜNÜZ BEYİM

Öylesine yaralayıcı, üstenci dile sahipler ki akıl alır gibi değil… Yer, yurt, toprak, ülke; pek tabii ki canımızın, malımızın da sahibi onlar; bizler de kapılarına kul geldik… Üzerimizde her türlü hakları olmasını geçtim; dillerininkemiği yok; laf nereye gider umurlarında değil… Kabinenin yenilerinden de olan, Bakan Kirişci gibi…
Gömlek değişir gibi amir, memur, müdür ve de bakan değiştiği için; ismine aşina olmayanlarınız olabilir; kendileri Tarım ve Orman Bakanımız olurlar.
4 Mart 2022’den beri, bakanlık koltuğunda Vahit Kirişci oturmaktaymış. Bakanlığın tarım kısmında da pek icraatı(öncekilerle beraber yok etmelerini saymazsak) olamadığı için, adını duymayanlarınız çoğunluktadır, benimle beraberde… Şimdilerde adı dillerde dolanmakta.
Orada da üstün başarılarından sebeple değil; orman yangınları; dolayısıyla yetersizliği yanında, bir de nobran diliyle…
Bize Lütfediyorlar
Marmaris’teki orman yangını neredeyse haftasını doldurmakta. Bakanlık ise polemiklerle, geçen seneden beri almadıkları dersleriyle gündemde…
Vahit Kirişci, “Sizler için yolları, köprüleri, barajları, hastaneleri yapan bir iktidarın, bu uçakları (gece görüşlü) da almaması gibi bir şey asla düşünülemez” açıklamasıyla; bir rahata kavuştuk, ferahladık ki öyle böyle değil…
Önce müjdesinden(!) başlayalım. Geçen seneden beri, neden alınmadı? İlle de yangın sezonunu mu beklemeliydiniz? Hektarlarca ormanların yok olması mı gerekliydi?
Hem acele etmeyin! Nasılsa sezon yeni, birkaç yer, binlerce dekar daha yanar; alırsınız bir ara…
Sık boğaz eden mi var? Aramızda üç beş yangının, telef olan canlıların; yitip giden tabiatın lafımı olur ki?
Ama lütfen, siz böyle yüce gönüllü davranınca; biz üzülüyor, mahcup da oluyoruz… Bunca iyiliğinizi, inceliğinizi, hakkınızı nasıl öderiz ki?
Biz Kimciyiz, Neciyiz Ki?
Vatandaş, yurttaş mı, o ne ola ki? Bizlerin devlete kaç kuruşluk kârı var hem? Yan gelir yatar, üstüne ekmeklerini yer; bir de hiçbir şeyleri beğenmeyiz…
Sayın Kirişci, bay bakan bey; belki bilmiyorsunuzdur yahut hafızanın sizleri yanıltıyordur; bize bahşetmiyorsunuz, yaptık ettik dediklerinizi, ceplerinizden yaptırmıyorsunuz, kapınızda ırgat beslemiyorsunuz; vergilerimizle yapılıyor…
Hem kuzum, siz hükümet sözcüsü müsünüz? Yoksa 20 yıllık iktidarın eksiğini fazlasını anlatacak “İcraatın İçinden”, “Halka Sesleniş” programını mı üstlendiniz?
Demek Ki Görev Alanınızı Konuşamayacağız
Şimdi, siz söze buradan girince; biz de lafı tarıma, ormana, yangına getirmeye; Marmaris komple yanmadan, ormanı söndürecek misiniz gibi sorular sormaya sıkılır, utanır olduk…
Bu konularda dert anlatmaya, soru sormaya; başkaca bir bakan beyi bekleyeceğiz sanırım…
Herkes alanı, sorumluluğu dışında her şeyi söylüyor, konuşuyor da “Kabahatliyim”, “Başaramadım arkadaş”;diyenine de henüz rastlayanımızı duyan yok…
Acelemiz mi var , 20 yıl daha bekleriz… Daha olmadı; sizden sonra gelene, koltuğa oturacak bakan beye sorarız; Vahit Kirişci’ye soramadıklarımızı, anlatamadığımız derdimizi ona yanarız…
Yandı, Bitti, Kül Oldu…
Keyfe keder çıkardığınız yönetmeliklerle, canınız istedi diye ıskartaya çıkardığınız uçaklarla, beceremediğiniz her saatte; ülkenin yarısı, oksijen kaynaklarımız yandı…
İçlerindeki börtü böceği, ağır tahribata uğrayan habitatı; üstlerinde yükselen adrese teslim otelleri geri dönüştürebilecek misiniz?
Sahi kuzum, hani dediniz ya “yol, köprü bla bla yaptık” evet yaptınız da bize değil; eş dosta çorba parası çıksın; müteahhitler, ihaleciler mutlu olsun diye yaptınız…
Bize düşen borç ödemek, geçmediğimiz bilmem ne otobanının, gitmediğimiz havaalanını borcunu ödemek; sonradan görme, nobran insanların küpünü doldurmak…
Siz siz olun, sayın Kirişci, pek sevgili Tarım ve Orman Bakanı’m; sadece görev alanınız hakkında konuşun ve mümkünse işinizi iyi yapın…
Hele de afet alanlarında, böyle sözler etmeyin! Maazallah, halk bir gün korumalarınızı aşıverir, önünüzdeki etten duvarları devirirler; sonra tüm fatura size kalır…
Hele de insanların bunca canı burnundayken, karnını dahi doyuramıyorken; hiç olmazsa oksijen kaynaklarını kurutmayın. Şimdilik para ödemediğimiz bir tek o kaldı; onu bari bize bırakın…
