Cam Tavan Mı? Ohh Ne Ferah!

Kadınların esarette gibi hissetmemesi mi?
Kadınlar hayattır. Ancak onları hayat yerine koyarken, hayatlarını ellerinden almak veya kafese tıkarcasına kısıtlamak ne kadar doğrudur bilemiyorum. Eğitim hakkı elinden alınmamış, çalışmak istediğinde çevre hışmı yüzünden zorla vazgeçirilmemiş sınırlı sayıdaki kadınların iş hayatlarında çektikleri zorluklardan ve eşitsizliklerden ekip olarak birçok yazımızda bahsettik. Peki bu sınırlı sayıda ki kadınların hepsi hak ettikleri noktaya gelebiliyor mu? İşte orası tam bir muamma. Elbette ki başarıyı sonuna kadar elde edenler de var ancak çoğu iş kadını toplumun ona doğduğundan beri yüklediği kalıplar yüzünden veya kendi iç özgüven problemlerinden doğan egoistik davranışlar yüzünden hak ettikleri noktalara gelemiyorlar.
Yazımın başlığından da anlayacağınız üzere, yükselememenin en temel nedenlerinden biri “Cam Tavan Sendromu” olarak bilinir. Kaldı ki bu görüş doğrudur. Cam tavan sendromu ne midir? Hepimizin bildiği, hayatımızın bir zamanında, bir şekilde duyduğumuz “fanusa konulan pireler” ile alakalı psikolojik bir tespittir. Peki bu kadınlarımıza nasıl yansımıştır? Şöyle ki, özellikle güzel Türkiyemizde, kadınlarımız çocukluklarından itibaren kendini yenileyen ve asla tükenmeyen sınırlandırmalar ile yaşamaya zorlanmışlardır. Bu sınırlandırmalar kendi öz benliklerini bulma konusunda ki yeteneklerini köreltmekle kalmaz, beraberinde özgüven eksiliği ve özgüven eksiliği ile beraber gelen yeterli olamama durumunu getirir. Normalinde analitik ve ayrıntısal düşünme yetenekleri ile beraber el becerisi ve olaylar arası bağlantı kurma vasıfları sayesinde çok çok iyi yerlere gelebilecek iş kadınları, bu tarz yetiştirilme tarzı ve bakış açıları sebebi ile her zaman kendilerini geri planda tutmak zorunda hissederler. Çünkü o işi layığı ile başarabilecekleri veya devamını getirebilecekleri konusunda kendilerine olan güvenleri sıfıra yakındır. Hele ki iş arkadaşlarının onlara karşı olan güvensizliklerini söylemek bile istemiyorum. Çoğu zaman bunun sebebi iş ortamında ki karşı cins miktarı ve erkeklerin ona bakış açısıdır. Erkekler bir kadından emir almak istemezler, çünkü küçüklüklerinden beri onlara “Aslanım benim! Koçum benim!” gibi şekillerde hitap edilmiş, kızlara ise daha vasıfsız lakaplar takılmıştır. Beyinlere işlenen bu kodların, gelecekte ki bakış açılarını ve davranışlarının en önemli tetikleyicisi olacağını bilmeden… Bu talihsiz durum çok uzun yıllardır böyle, ancak düzeltilebilir! Öncelikle kadınlarımızın, genç kızlarımızın, kız çocuklarımızın kısacası dişi bireylerimizin özgüvenlerini kazanmalarına destek olmalı, kendilerini ve potansiyellerini bulmalarına yardımcı olmalıyız. Bu bizlerin en başlıca görevlerinden biridir. Ancak bu şekilde kadın çalışma oranının yüzde 20’lerde gezdiği Türkiye’de başarıya ulaşabiliriz. Eğer sorun kendimizde ise de bir şekilde kendi sınırlarımızı aşmalı, özgüvenimizi kazanmalı ve ona sıkı sıkı yapışmalıyız. İçinde bulunduğumuz stabil ve ilerlemeyen durumun, kendimize olan inançsızlığımızdan ve kendimize koyduğumuz sınırlardan kaynaklandığını fark etmeliyiz. Bu farkındalık sonrasında zaten bırakın cam tavan sendromunu, o tavanı kırıp oksijene kavuşmanın mutluluğunu yaşayacağız. Çünkü eminim biliyorsunuzdur; kariyer kadınları için başarı oksijen kadar gereklidir. LÜTFEN KENDİNİZİ SINIRLANDIRMAYIN! Bu konuda en ama en büyük düşmanınızın bizzat kendiniz olduğunun farkına varın!
Yıkın o cam tavanları,
Bozun etrafınıza çizilmiş kara sınır çizgilerini,
Tıkayın kulaklarınızı size sizi kötüleyenlere,
Aynaya baktığınızda kendi yarattığınız sizi görün, insanlar tarafından hazırlanmış maskeyi takan kadını değil,
Sevin kendinizi ve güvenin.
Çünkü ancak kendinizi sevip güvenirseniz, koşabilirsiniz özgürlüğünüze ve mutluluğunuza. Çünkü ancak kendi mutluluğunuzu elde ederseniz, kadınların merhametli, güçlü ve sevgi dolu ellerine bırakılan dünyamızı hak ettiği yere getirebilirsiniz.