Site icon Work'n Women

BİTMEDİ O KAVGA

Reklamlar

27 Mayıs, saat 22.30… Kimse için, hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktı… Her kazanan mağlup, her yenilenin de sonuç hanesine, şayet var ise bir kazanç, zafer diye yazılabilirdi… Zafer, kazanç, yenmek adına ne dersek yine de dört başı mamur kayıp, yenilgi… Hepimiz kaybettik oysa…

Kanla, canla, gözyaşıyla ödenen toprak parçası, kime, nasıl bir mutluluk getirir ki? Belki vatan kurmak olsaydı, vatanı savunmak ya da sevince dönüşürdü…

Kazananı yok dedim de tam öyle de değil hani; nefret, düşmanlık kazandı. Kendi yurdundan insana, sıkılan kurşundan kime, ne fayda? İnsan canından kıymetli, hangi kazanç var? Ekilen nefret tohumu, en başta ekeni boğmaz mı? Boğmamış ise de henüz, içten içe insanı çürütmez mi; onca gözyaşı, kin, ah?

BİTTİ Mİ SANDINIZ?

Ne siz hayal ederdiniz ne de biz, bir gece vakti ağaçlar için sokağa dökülüp aylarca sokakta kalacağımızı… Dahası; sokağın bizi birleştireceğini, ayrılarımızla, aynılarımızla bütünleştireceğini…

Bilmezdik; sokağın sesinin bunca ürkütüp, geceleri karabasanınız olacağını, kininizi, öfkenizi köpürteceğini… Biz haklıydık, siz ise suçlu… Sevgi için çıktık, ölümü saldınız üzerimize… Korkarım, siz sevgiden de korkanlardınız…

Getirisi yok ise, “sevgi”, “saf sevgi” beyhudeydi; takas edemez, kâğıttan karşılığı olmadığı içindir de ölüm kusulabilirdi, sizler için…

Siz sevgiyi dolar, altın, maden bildiniz; biz ise hayat, yaşam, yaşamı kutsamak, yaşatmak için belki de ölmek… Bunca kötülüğü hayal edemeyecek kadar saftık. İyilik için çıktığımız yolda; yine de kan akıtmaz, kimsenin yavrusuna kıymazsınız sanmıştık…

Biz saftık, siz de koltuklarınız uğruna; düşmanca saldıracak kadar kötü… Devranınız dönsün diye, etten duvarlar üstüne, kurşunlar yağdıracak kadar zalimdiniz…

Belki bu günlerde, Gezi Parkı’nda değiliz ama; bize her yer Gezi… Kazdağları’nda Cerrattepe’de, söktüğünüz zeytinliklerde, zehirlediğiniz tüm sularda, havzalarda her yerde dikildik karşınıza; bir avuç da olsak…Yurdun her köşesinde, süren tüm direnişler de bizim…  Gücümüzü yaşamdan, sevgiden aldık; sökmedi bize, sizin gazınız, merminiz, tomanız…

Ali İsmail’i; Berkin’i, Abdocan’ı, Ethem’i, Medeni’yi, Mehmet’i, Ahmet’i, Hasan Ferit’i gömdük bağrımıza; gözümüzü aldınız, binlercemizi yaraladınız, yine de “Eyvallah” ettiremediniz bizlere…

NE Mİ ÖĞRENDİK?

Ölümün sadece Kürt’e; Ermeni’ye, Rum’a has olmadığını, çıkar uğruna bir gece vakti; İstanbul’un göbeğinde, mermi olarak bizi de bulacağını bellettiniz…

Dinimizin, dilimizin, rengimizin, kimliğimizin fark etmediğini öğrendik nefret değirmeninde ezilirken… Çıkarlar, kibir uğruna; herkesin kolayca, gözden çıkarabilir olduğunu hatmettik…

“Biz” olunca; karşımızda dağ dayanmayacağını, aslında bir omuzun, kardeşinin omuzundan güç alınca, tiranları titreteceğini, sevgi harcıyla karılan hiçbir mücadelenin, yara alsa bile yıkılmayacağını iyiden iyiye pekiştirdik…

Gezi’de, 7 Haziran 2015’de, İstanbul’da 23 Haziran’da gördük gücümüzü. Kenetlenen ellerin, sevinç şarkılarını dinledik…

Sevgide çoğalmayı anımsadık; ana baba olur iken. Hayatın her alanına nüfus ettik yeniden, kâh bir kedinin başını okşarken, bazen de evsize sıcak bir çorba sunarken…

Egolarımızın yok edici olduğunu öğrendik; karşımızdaki hükümdarlardan… Hayatın kutsallığının, eşitliğin, adaletin, dahası kimsenin kimseden ne yüce ne de değersiz oluşunun sağlamasıydı, yine ve yeniden pekiştirdiğimiz…

Dostlar bulduk; sırtımızı gözü kapalı yaslayacak. Canlar bulduk; kanla bağlanmasak da ailemiz olan… Dayanışmanın, birleşen ellerin gücünü anımsadık yeniden… Ekmeğin hepimizin masasında olmaz ise, kimseyi doyurmayacağını, kan akar ise, hepimizin canın yanacağını…

SAĞLAMASINI YAPTIK…

İyinin iyi; kötünün kardeşimiz de olsa kötü olduğunu, bizi ancak sevginin kurtaracağını, saflığın kayıp olmadığını öğrettiler bize…

Geri çekilmedik; dönüşüyor, gelişiyor, daha da güçleniyoruz… Kalbimiz çocuk, umudumuz genç, azmimiz güçlü, çoğalıyoruz…

Ne geride bıraktıklarımızı ne hayallerimizi ne de sırta saplanan bıçağın tadını unutmadık… Kolumuzdakileri, yolumuzdakileri satmadan, ekmeğimize kan doğrayanları unutmadan yürüyoruz, ağır belki ama; emin adımlarla…

Sevgiye yürüyoruz, sevgiyle örüyoruz geleceği. Biliyoruz ki, yolu sevgi olanların önüne set çekilemez, önümüz açık. Varacağımız yer; aşkın, sevginin bahçesi…

Hedefimiz; güçlünün değil, iyiliğin, sevginin zaferi…

Yine kanadı gönül

Kan yürüdü dallarıma

Tomurcuğa duracak besbelli

Mayıslarda öpeceğim seni

Ölmenin zor olduğu akşamlarda

En çok da Haziranlarda.

Dalıma yürüyen kanı öpeceğim

Yaralarını öpeceğim çocuk,

Kanın sürgün verecek

Bir Mayıs vakti

Yahut yaz akşamlarında

Adın tılsım gibi

Söylenecek bebeklerin kulağına…

Her yer cennet

Her yer sen olacak

Her yer sevgiden bahçe

Dallarında geveze kuşlar şakıyacak

Acılarını öpeceğim çocuk

Büyük bir aşkla Ya da ibadet gibi… 

Exit mobile version