BİR İLK VE ERKEN VEDA

2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları, hayli renkli görüntüleri, sürprizleriyle beraber, transfobinin yoğun yaşandığı, ırkçılığın da su yüzüne çıktığı haliyle hafızalarda yer edecek.
Pandemi sebebiyle geçen yıl yapılamayan Tokyo Olimpiyatları, 23 Temmuz-8 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşiyor. Rötarlı olimpiyatlar, öte yandan da bir ilke imza atmış bulunmakta. Tarihinde ilk kez trans bir kadın sporcu da yarışma şansı yakaladı.
Yeni Zelanda Kadın Halter Takımı’nda yer alan Laurel Hobbard, 87 kiloda performans sergiledi. 2018 İngiliz Milletler Topluluğu Oyunları’nda yaşadığı sakatlığı, beraberinde Tokyo’ya gelişine kadar, yaşatılan yoğun transfobinin de getirisi; istediği başarıya ulaşma şansı bulamadı.
2013 yılında, cinsiyet uyum operasyonunu tamamlayan halterci,2017 yılında Dünya Şampiyonası’nda da gümüş madalya kazanmıştı.
Dünya sıralamasında 17.liğe sahip, 43 yaşındaki atlet, alt metni çok aşikâr olan buruk bir veda ile; spor kariyerini noktalandırma kararı aldı.
‘Sporcu olarak kabul edilmek isterdim!’
Laurel Hubbard “Rolmodel olmak istediğimden emin değilim, bunun yerine umarım sadece var olarak diğerlerine biraz cesaret verebilmişimdir. Bir sporcu olarak tek istediğim, bir sporcu olarak kabul edilmek. Yeni ve daha anlayışlı bir dünyaya geçtikçe, insanlar benim gibi insanların sadece insan olduğunu anlamaya başlıyor” diye konuştu.

Devamında ayrıca, “Sporu bırakma yaşım geldi. Aslında dürüst olursak, muhtemelen bir süre de zaten gelmişti. Sporla ilgilenmem için artık ilaçlardan destek almam lazım. Sanırım eleğimi asıp başka şeylere konsantre olmayı düşünmeye başlamamın zamanı geldi… “
Tekrar Bir Trans Görür Müyüz?
2015 yılında yapılan düzenleme sonrasında, trans sporcular, kendini kadın olarak beyan eden (uyumoperasyonu şartı aranmadığının ifadesi) sporcular, yarışma hakkı kazanmıştı.
Maddeye göre; 12 ay boyunca, testosteron baskılayıcı ilaç kullanımı sonrasında, “kadın” kategorilerinde yarışma şansları doğmuştu.
Olimpiyat Komitesi’nin bu kararı, pek çok çevrenin tepkisine, baskın trans fobinin gün yüzüne çıkmasına da kapı araladı…
Eski tenişçi Navratilova’nın başı çektiği; çoğunluğu da eski sporculardan oluşan bir grup, trans oyuncuların yarışmalarda olmasının, natrans kadınlara karşı haksızlık olduğunu hatta bu durumun “şike yapmak” fikri ile eşitlenmesi gerektiği, safsatasını savunmaktalar…
Bu transfobik tutumun ise nereye evrileceği belirsiz? Sonraki adım ne olabilir, biraz niyet okuması mı yapsak? Mesela; siyahi ve Güney Afrikalı sporcular, başta atletizm olmak üzere, çoğu branşta “beyaz kadınlardan” daha da başarılılar.
Ligleri ırklara ve renklere mi bölmek gerekli? “Beyaz kadının”galibiyeti için; her şeyi mübâh mı saymak gerekecek, herkes harcanabilir mi olmaya itilecek? Belki de “3. Tür” diye, ayrıca bir lig mi düzenlenir, sadece trans kadın ve trans erkek sporcular için?
Olimpiyatlar Komitesi, zira yoğun baskılanmaya, transfobik çevrelerin ‘gizli ültimatomlarına’ da daha fazla dayanamamış olmalılar ki, yönetmeliği yeniden gözden geçirme kararı aldığını duyurmuşlar…
“Eşitlikçi Oyunlar” savunusuyla 2015’ te çıktıkları yol, “biyolojik kadınların”, belki de “beyaz kadınların” eksenine doğru kaymış görünmekte şimdilik…
Tokyo Olimpiyat Oyunları; natranskadınlar1, trans kadınlar 0 şeklinde devam ediyor, bitiş tarihine doğru. Belki de skor tabelasını; “Eşitlikçi Oyunlar 0, transfobik tutumlar 100” diye yazmalı…
