BİR DEVLETİN SÖZLEŞME İLE İMTİHANI

İstanbul Sözleşmesi diyoruz, nedir, neyi kapsar, taraf olanların neden taraf, karşı çıkanların da neden karşı olduklarını anlamak üzere; İstanbul Sözleşmesi neyi ifade ediyor, yakından bakmak hele de şu günlerde üzerindeki spekülasyonlar artmışken, öncelikli hale geldi.

Bu vesileyle her iki taraftan da net bilgi sahibi olmayanlar varsa, onlara okuma fırsatı vermiş olalım düşüncesindeyim. Destekleyenlerden de kabaca fikri olup, derine inmemiş olanlar mutlaka vardır. O sebeple, kişisel yorumlarımı kısa tutarak, maddeleri de mümkün olduğunda öze indirgemeye çalışarak konuya dönüyorum.

İstanbul Sözleşmesi Nedir?

Madde 1- Sözleşmenin Maksadı;

  1. a) Kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile şiddeti önlemek ve ortadan kaldırmak.
  2. b) Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak.
  3. c) Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak.
  4. d) Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak.
  5. e) Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbirleriyle etkili biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.

Madde 2- Sözleşmenin Kapsamı;

  1. Bu sözleşme aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız biçimde etkileyen, kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır.
  2. Taraflar bu sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar bu sözleşmenin uygulanmasında, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.
837d18ef-12bc-450f-955a-53bc17fbf3e6

Fatoş Erdoğan / Kadıköy

Madde 3- Tanımlar;

Bu sözleşme maksadıyla;

  1. “Kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim; ister kamu, ister özel  yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya  özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya  da ekonomik  zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır.
  2. “Aile içi şiddet”, eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önceki eşler ve/veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veyahut ekonomik şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır.
  3. “Toplumsal cinsiyet”, herhangi bir toplumun kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır.
  4. “Kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, bir kadına karşı, kadın olduğu için yönetilen veya kadınları orantısız biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır.
  5. “Mağdur”, a ve b fıkralarında belirlenen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs olarak anlaşılacaktır;
  6. “Kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.

Madde 4 Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrımcılık  Yapılmaması;

  1. Taraflar herkesin, özellikle de kadınların, gerek kamu gerekse de özel alanda şiddete maruz kalmaksızın yaşama hakkını yaygınlaştırmak ve korumak için gerekli olan yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
  2. Taraflar, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı kınayacak ve ayrımcılığı önlemek özellikle aşağıdakiler dahil olmak üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
  • Ulusal anayasalarında veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil edecek ve bu ilkenin uygulamada gerçekleştirilmesini  temin edeceklerdir.
  • Yerine göre, yaptırımların uygulanması yolu da dahil olmak üzere, kadınlara karşı ayrımcılığı yasaklayacaklardır.
  • Kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ve uygulamalar yürürlükten kaldırılacaktır.
  1. c) Taraflar bu sözleşme hükümlerinin, özellikle de haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din siyasi veya başka türlü görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal  azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık  durumu ,engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi  bir temele dayalı olursa olsun, ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.
  2. d) kadınların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı korunması için gerekli olan özel tedbirler, bu Sözleşme hükümlerince ayrımcılık olarak sayılmayacaktır.

Madde 5- Devletin Yükümlülükleri ve Titizlikle Yapması Gereken İnceleme ve Araştırmalar;

  1. Taraflar kadınlara karşı herhangi bir şiddet eylemine girişmekten imtina edecek ve devlet yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve Devlet adına hareket eden diğer aktörlerin, bu yükümlülüğe bir biçimde hareket etmelerini temin etmelerini, temin edeceklerdir.
  2. Taraflar, devlet dışı aktörlerce gerçekleştirilen ve bu Sözleşmenin kapsamı dahilindeki şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması ve bu eylemler nedeniyle tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve de özenin sarf edilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Sözleşme Kadınlar ve Toplumsal Hayat İçin Zaruridir

Yukarıda, ilk 5 maddesini verdiğim İstanbul Sözleşmesi’nin tanımının genel hükümlerini, devlet/ler/ in ödev ve yükümlülüklerinin ne derece bağlayıcı olduğu görülmektedir.

Yine görmekteyiz ki; salt kadın, kadına karşı şiddet, aile içi şiddete yönelik de değildir. 4. Maddenin, c bendinde de tarif edildiği gibi; her tür azınlığın, engellinin, göçmen ve mültecilerin de baskın gruplarca ezilmesinin önüne geçerek, bahsi geçen grupların koruma yükümlülüğü hatırlatılmaktadır. Bu yönüyle de İstanbul Sözleşmesi’nin yitirilme riski, sadece kadınlar için büyük kayıplar doğurmayacaktır…

8b2092b1-c6ac-41fb-abdf-18d170030afa

Fatoş Erdoğan / Kadıköy

Sözleşmeden çekilmek, toplumsal dinamikleri de tetikleyecek, zaten iyice bozulan dengelerin, “çoğunluk” kefesinin daha da hoyratlaşmasına yol açacaktır…

İlk 5 maddesiyle birlikte, ara ara bütünüyle kuşkusuz ki kazanım olan Sözleşme’nin farklı bazı maddelerinin de altını çizeceği gerçeğiyle; “aile bütünlüğünü  bozmak” yahut da şiddet uygulamış, uygulamaya elverişli erkek/ler haricinde kimseyi “mağdur etmek” gibi bir temeli yoktur…

Kadın/lar/a güvence sağlamak, hangi türlü olursa olsun şiddetin önüne geçme yükümlülüğü, mağdur olan taraf kadınsa; haklarının korunması, vücut ve ruh bütünlüğünün öncelenmesi, fail/ler/in cezalandırılması ödevi, 21. yy’da pek tabii devletin görevidir…

Kaldı ki, şiddetle anılma gösteren hangi aile kutsaldır? Erk’ek baskın olma gücünü, kadını hiçleştirerek, aile fertlerini örseleyerek mi sağlayacaktır? “Aile bütünlüğü bozulmasın” diye, kaç kadın ölüm başta olmak üzere; fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddete maruz bırakılacak?

Sözleşmenin, bir önemli diğer yanı ise; kadının korunması için, ille de evlilik zaruriyetin ortadan kaldırıyor olup,” aynı evi paylaşma” kıstasının da altının çizilmiş olmasıdır. Buna itiraz etmeleri, kendi pencerelerine göre “mantıklı.”

Toplumsal cinsiyete vurgu yapıyor oluşu, vurguyla beraber; “kadın erkek eşitliği”nin sıkça altını çizmesi; kadını birey kabul etmeyen karşı cenah için, başka bir kanıya çıkma nedeni olsa gerek.

adc4f057-c8b5-41d4-b0e6-d7e3d44ff15e

Fatoş Erdoğan / Kadıköy

Cinsiyet Kimliği ki ilk kez Türkiye Devleti’nin de imzacısı olduğu bir sözleşmede, karşılarına çıkması rahatsız etmemiştir umarım? Bırakın adının geçmesini; ’yasal güvence altına alma’ mecburiyeti de uykularını kaçırıyor mudur acaba? Bir kez adının geçmesi bile; ”toplumu eşcinsel yapacaklar” teranesine yol açtığına göre, gerisine izahat yok…

Sanki, tüm antlaşmalara, sözleşmelere harfiyen uyulmuş da, bir sözleşmeye imza koymayla; tüm hetero kadın ve erkeklere, ‘imzacısınız, gey olmalısınız’ diye dayatılmaktadır…  Kazın ayağının başka türlü olduğu zati su götürmez…

Önemlilerden Seçkiler

Madde 32- Zorla Evlendirilmelerin Doğuracağı Hukuku Sonuçlar; taraflar mağdura gereksiz bir parasal veya idari yük getirmeksizin, zorla gerçekleştirilen evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veyahut  sona erdirilmesini temin edecek yasal ve de diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 36- Irza Geçme De Dahil Olmak Üzere Cinsel Şiddet Eylemleri:

1)Taraflar aşağıdaki kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını sağlamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

  1. a) Başkaca bir insanla, rızası olmaksızın ,herhangi bir vücut parçasını ve/veya cismi kullanarak, cinsel nitelikli vajinal, anal veya pehetrasyon gerçekleştirmek;
  2. b) Bir insanla, rızası olmaksızın cinsel nitelikli diğer eylemlere girişmek;
  3. c) Başka bir insanın, rızası olmaksızın üçüncü bir insanla, cinsel nitelikle eylemlere girmesine neden olmak.

2) Rıza, mevcut koşullar bağlamında değerlendirilmek üzere, şahsın özgür iradesi sonucunda gönüllü olarak verilmelidir.

3) Taraflar 1. Fıkrada yer alan hükümlerin aynı zamanda iç hukukta kabul edilmiş olan, eski ve mevcut eşlere veya birlikte yaşayan bireylere karşı gerçekleştirilmiş eylemler için de geçerli olmasının temin edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. (Geçmişe dönüklük ve birlikte yaşayanlar içinde vurgusu yapılması şahane.)

Madde 61- Zorla Geri Göndermeme;

  • Taraflar, uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülükleri uyarınca geri göndermeme ilkesinin tanınması için yasal veya diğer tedbirleri alacaklar.
  • Taraflar, satüsü ve ikametgah durumuna bakılmaksızın, korumaya muhtaç, kadına şiddet mağdurlarının hayatlarının risk altında olabileceği veya işkence veya insanlık dışı muameleye veya cezalandırılmaya maruz kalabilecekleri hiçbir Mülkiye hiçbir  durum altında iade edilmeyeceklerini  güvence altına almak üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır.

Genel olarak birlikte göz attığımız, bütün maddelerde göstermiştir ki; büyük mücadelelerle elde ettiğimiz, kağıt üzerinde bile olsa kazanılmış haklarımız geru alınmak istenmekte, başta iktidar çevresi ve cenahları “kadının” adını duymaktan dahi irite olmaktadırlar… Kaldı ki, kadın sorunsalı, kadına dair işlenen suçların bahsi açılmasın…

Demeye Devam Ediyoruz…

Biz, başta kadınlar olmak üzere, tüm hak savunucuları, binlerce kadının kanıyla kazanılan, İstanbul Sözleşmesi’nden geri adım atmanıza izin vermeyeceğiz…

Yürürlüğe girdiği 6 yıldan beri, yasalarca tam eşitlik sağlanamamış olsa bile, söz konusu olan; canımız, ırzımız, ruhsal, ekonomik bütünlüğümüz ise iç hukuk yolları tükenirse, uluslararası arenada savaşımızı vermeye devam edecek, sizler haklarımızı tanıyana kadar da, her türlü cezayı almanızı sağlayacağız…

Bilmekteyiz ki; birey olmamız, kadınların “birey” olması, tüm azınlıkların eşit ve adil bir yaşam  talebi, sizlerde büyük rahatsızlık yaratmakta.

Temcit pilavı gibi, hele de yönetişimsizlik kaynaklı her sıkıştığınızda; İstanbul Sözleşmesi’nin feshi için girişimlerde bulunmaktasınız, nabız yoklamaları yapmaktasınız lakin çabalarınız beyhude…

ed09cebe-73fd-44a2-b5e7-f471a65d22b4

Fatoş Erdoğan / Kadıköy

Son çabanıza tepki olarak, yurdun dört yanında kadınlar, insan hakları savunucuları, uzun süredir sosyal medya, 5 Ağustos’ta da sokaklara, meydanlara inerek; yine “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” demekten geri durmadılar…

Bilmelisiniz ki ve öğrendiğiniz üzere de kadınlar haklarından vazgeçmeyecekler… Tüm toplumsal muhalefeti sustursanız dâhi kadınların sesini kısamayacaksınız.

İzmir’de de sokağa inen kadınlara, hunharca saldırmanız yine de kadınları yıldırmayacaktır. Kadınların söylediği; ’lütuf değil, doğuştan gelen, en temel haklarımızı istiyoruz’, burada abesle iştigal olan nedir?

Haklı ve en temel istekler için, kadınları “terörize” etmeye kalkma çabanız niyedir? İlk imzacısı da olduğunuz Sözleşme’den doğan hakları için, sokağa çıkmayı sizler zorunlu kılıp, kadınları sokak ortasında sürüklemek hangi yasaya, kanuna sığmaktadır?

İmzaladığınız için, iyi de bilmektesiniz ki; bu Sözleşme sadece kadınları kapsamamaktadır. Bu sebeple kadınlar da dahil, toplumun büyük çoğunluğunca sahiplenilmiş olmakta, öyle kolayca “sıkıldım oynamıyorum” diyemeyeceksiniz… Biline!

İstanbul Sözleşmesi, “demokrasi treni” değildir! Kolayca çiğnenmesine göz yumulamaz! İmzaladığınız süreçte, pazarlama ile “bolca ekmeğini yediğiniz”, ihtiyaç bitince, kendi kemik kadrolarınızı, ortaklarınızı ve de yeniden arayış içine girdiğiniz dini cemaat ayaklarını mutlu etmek adına, heba etmenize göz yumulamaz…

Çocuğu, kadını, engelliyi, göçmeni, mülteciyi, cinsiyet kimliklerini, her türlü azınlığı yasal güvence altına alan yükümlülüklerinizden, ”tereyağından kıl çeker gibi” kurtuluş yok…

Lütfen ama lütfen, bir kez insanlık kazansın, yaşam ve hayat kazansın. Bir kez kendileriniz, küçük zümreniz için değil de, tüm yurttaşlarınıza karşı sorumluluk hissedin… İnsanlık için, yaşamdan yana tavır almanız umuduyla… İstemekle dil eskimez, ricacılık bizden bir şey götürmez.

Şâyet, yine de sesimizi duymamayı seçerseniz, elbet taktir sizin… Sokaklar, kadınların bilmediği yerler değil. Sadece, belki de sizler, kadınların kararlılığını anlamamış olabilir misiniz? Bir kararlılık daha gösterildi. Bakalım önümüzdeki günler nelere gebe? Ayın 13’ü nasıl kararlar alacaksınız? İyilikten yana olmasını umalım. Bizler hålen, güzelliğin ve iyiliğin, yaşamın yanındayız, sizleri de bekleriz…