BEYNİMİZDEKİ GREV KIRICILIĞI

İnsanın hakları ve özgürlüğü; ötelenebilecek, erk’e, zümreye göre belirlenmeyecek, talep edilemeyecek kadar öncelikli, temel taleplerdir. Birinin yerine başkasıyla takas edilemeyecek, muadille geçiştirilemeyecek düzeyde de elzemdir.

Barınma, karnını doyurma, insanca yaşama, emeğinin karşılığını alma, eşit işe eşit ücret, kendinin ve/ya bakmakla yükümlü olduklarının asgari düzeyde yaşamını sürdürmek, hepimiz için önemli olduğu kadar; mavi yakalısından, beyaz yakalısına herkesin temel hakkı, hakkını alamıyor ise de talep etme yükümlülüğüdür…

TAKASIN ADI ÖZGÜRLÜK DEĞİLDİR…

Sonuncusu Maltepe olmak üzere, İstanbul’da belediye işçileri toplu sözleşmelerden sonuç alamayınca; grev kararı aldılar. Bundan doğal daha ne olabilirdi ki?

Aldıkları ücret, devletin belirlediği asgarî ücretten bir tık üstünde olsa bile, alım gücünün günden güne düştüğü, açıklanan enflasyonla cebimize yansıyanın farklı olduğu oldukça aşikâr iken; grevlerini haksız bulmak, nasıl bir mantık ürünüdür, anlamak mümkün değil?

Vay efendim, CHP Belediyelerindeler diye şımarıklık yapılıyor, piyasanın üzerinde, hem de bu pandemide verilene razı olmuyorlarmış… Muhalefet belediyesi olmasa, o ücreti alamazlar, bırak ücret talebini; greve çıkmayı bile akıllarına getiremezlermiş…

Hem, gün sonunda bu grev inatları, başkalarının işine yarar, yıllar sonra kazanılan belediyeler, “ellerini ovuşturarak bekleyenlerin”, işine yararmış…

Bilmem hangi üniversitede kaç yıl okunmuş, doktorası yapılmış, zibilyon tane dil biliniyormuş da o hanımlar ve beyler bile, 5 bin ₺ maaş almıyorlarmışmışmış…

İyi de tüm bunlar, soğukta, cehennem sıcaklarında, en iğrenç katı atıklarını toplayan, kimi zaman zararlı kimyasallara maruz kalan belediye işçisinin, temizlik görevlilerinin suçu mu?

Senin hak ettiğin maaşı alamaman, reva görülene rızalık göstermen, niye bu insanların greve çıkma haklarına köstek olmana neden ki? Kaldı ki; bilmem kaç sene sonra, belediyelerin muhalefete geçmesi, neden bu hak arayan insana kesiliyor ki?

Sen, elini taşın altına koydun mu öncelikle? Siyaseten bunun gerekliliklerini, en yalın halde belki de gündelik yaşam kavgasından, siyasete zaman ayıramayan konu komşuya, sokaktaki insana açıkladın mı? Üstenciliğini kenara bırakıp, aynı dili konuşma gereği hissettin mi, çabaladın mı?

Kendini halka anlatamayan, yönetim başarısızlıkları sonucu yıllar sonra zorlukla ele geçirdikleri belediye/ler muhalefette kalsın, sen de biraz nefeslen diye; işçinin, emeğin üstüne mi basman lazım?

Hem sosyal belediyecilik yapıp, aynı anda da emektarın emeğinin yaşanabilir standartlara getirilmesi, hele ki işçi mahallelerinde onların oyuyla seçilmiş belediyelerin görevi değil mi? Nasıl yapılırı, herkesi mutlu etmenin yolları, seçilenin görevi değil mi, değil ise de niye göreve talip oldular ki?

GÜNÜN SONUNDA…

Arkadaşlarım, yanlış yoldayız! Grev kırıcılığı; ille de toplanmayan çöpleri, anakent ve/ya komşu belediye eliyle toplamaktan ibaret değildir… Bizim o greve koyduğumuz her köstek de kırıcılık, emeğin sömürüsüne rızalık göstermek, ötesi çöpümüz toplansın diye, emeğin ezip geçilmesine davetiye çıkarmaktır…

Biz olduğumuz yerde oturuyorken, varını yoğuna katan, gerektiğinde bedenini ortaya koyan işçinin, insanların direnciyle, minicik gibi görünse de maaşlarında, özlük haklarında elde ettikleri iyileştirmeler, yarın/larda, bizlerin ücretlerinde de taban ücret olarak hayatlarımıza yansımakta. Bu gerçeği de göz ardı etme lüksümüz yok!

Hak ve özgürlüklerin yeri, zamanı, zemini olmaz… Her halükârda, her yönetimde yaşam kalitesini yükseltmek, kaldı ki vergilerimizden yapılan kesintilerin; hayat kalitemizi artırmasını talep etmek hakkımızdır.

Senin önceliklerin başka diye, herkesten bunu beklemek de özgürlük değil, senin için kendini kurban etmesini istemektir… Konfor alanın bozulmasın diye; birilerinin “sıtmaya razı olması”, adalet, hele de eşitlik hiç değildir…

Bir Cevap Yazın