CAYIR CAYIR YANACAĞIZ

Öylesine tek düze bakar, algılar olduk ki yaşadığımız günleri; hayat pahalılığını, cebimizdeki yangını salt yeme içme, enerji üzerinden okuyor; her şey bunlarla bitecekmiş gibi davranıyoruz…

Durun arkadaşlar! Bir yanlışlık var bu işte! Bizler sadece yiyen içen canlılar değiliz; tüm ihtiyaçlarımız bunlarla sınırlı değil, sıkıştırdıkları köşeye hapsolduk.

Hepimiz öncelikle sosyal varlıklarız da. Elbette ki en temel ihtiyaçlarımız gıda endeksli ve fakat onlarla kalmıyor. Üretebilmek için ruhsal ve bedensel beslenmek, deşarj olabilmek vb. elzem ihtiyaçlarımız da mevcut.

Hiç Mi Gün Yüzü, Güneş, Tatil Görmeyelim?

En nihayetinde, hiçbirimizi makina değiliz. Dinlenmek, dinlenebilmek, belki deniz kum, bir tatil beldesi… bunların çoğu lüks ve ulaşılamaz oldu; bundan da hem fikiriz.

İyide yazın ayağımızı hiç mi suya sokmayalım? Günübirlik hiç mi deniz görmeyelim? Deniz; büyük çoğunluk için, kartpostallardan ve film setlerinden mi ibaret olacak?

Korkarım ki öyle… Araç, benzin zati çoğumuza rüya. Toplu taşıma desen, son ve aşırı zam ile herkes tabanvay seyahat halinde…

Çekirdek ailenin bir yerden bir yere gezmesine, seyahatine deyim yerindeyse bir kamyon para gidiyor.

Hadi diyelim, birilerinin yanına yanladık kendimizi, ailemizi; mümkünatı yok, yine de gidemeyiz. Neden mi?  Sizin hiç güneş kremlerinden, koruyucu kremlerini fiyatından haberiniz var mı?

Herkesin bildiği, tastamam aklımızda yer etmiş; halkın çoğunluğunun en kolay ulaştığı markanın fiyatları 340 liracıkkkkk….

Yok yok, yanlış okumadınız! Hollywood’un, Yeşilçam’ın artistlerinin kullandığı; adının telaffuz edemediğimiz markalar, Bağdat Caddesi’nde, Nişantaşı’ndaki lüks kozmetikçilerdeki alengirli isimli ürünlerden de bahsetmiyoruz…

En bilindik, bir dönemler hepimizin evine  el kreminden bilmem nesine kadar girmiş, dahası  ürünleri market reyonlarının, mahalle bakkalının baş köşesindeki, markalardan söz ediyoruz…

Hani neredeyse, ekonomik oluşuyla; almayanı dövüyorlardı da, fi tarihinde…  

Peki, güneş kremi olmazsa olmaz mı? Çeşitli yağlarla, kolayla yanamaz mıyız? Elbette, mümkün.

Bir sorun var ama güneş kremi; salt bronzlaştırıcı değil ki öte yandan da güneş ışınlarının zararlı etkilerinden koruma özelliği de mevcut.

Günlük el yüz nemlendirmek ne derece gerekliyse (onları da unutabiliriz; en ucuzları 150 liradan başlıyor), güneşli günlerde cildi koruma özelliği sebebiyle; bu krem ve koruyucular da o derece elzem oysaki…

Hiç Ayrılamam Derken…

Sanıyorum, 5 kişi, 7 kişi nasıl kurbana ortak oluyorsak; yakında bunları da öyle alacağız…

Gözümün önüne bir sahne geldi. Servet ödeyip, kremi almışsın, maaile plaja da kavuşmuşsun; “Aman! O da ne? Çocuklar kremi döküyorlar…”

Ah, o anne babaların cız eden yüreği, çocuğun alacağı ceza… Çoğumuz cezayla bırakmayıp, belki birkaç fiskecik; olmadı kulağını uzatmak…

Bizim çocukluğumuzda öyle olurdu. Senaryo çocukluğumuzdaki gibi gelişirse, bir kamyon dayağımızda; yüzde yüz garanti🙂

Kaytan Esra, Top Sakal Ece

Bütün adaşlarımın hoş görüsüne sığınıyorum öncelikle. Yazı için, biraz reyon dolaştım, fiyat bakındım; bakmaz da olaydım…

Kadın olmak, kadın olarak kalmak namümkün… Biz kadınların çam sakızına, tüy dökücüsüne, kılına tüyüne; kozmetiğine, saç boyasına aylık maaş bırakılır kasada…

Pandemiyle de zati her işimizi  kendimiz görmeye alışmıştık, kuaför desen hak getire hallerdeydik; gene devam kızlar…

Elbet, çıkarsa çıksın, beyazlarımla da mutluyum deme noktasına gelmezsek; saç boyalarında da bilindik bir şey alacaksak; kutusu 50-60 liralardan başlıyor…

Kuaförden de sanırım, eski parayla yarım milyoncuk bırakmadan çıkamayız galiba?  O paraya kaşı, bıyığı da dahil olur mu hiç bilemem?

Hey Gidi Komşuluk

Eskiden mahallenin kadınları, yol yordam bilen ablalarıyla; hayat daha kolaymış. Akraba, konu komşu 3-5 kadın bir araya geldiğimizde; mahalle berberine, ağdacısına ihtiyaç hissedilmiyormuş.

Gel gör ki artık hayatlar ev denilen kutucuklarda ya tek kişilik, yanında da komşuluk bitti. Herkes kendi yalnızlığında boğuşurken, öte yandan; her işinde, başının çaresine bakmaya da mahkum…  

Tersine Evrim

Neye uzansak el yakıyor, her şey bizlerden biraz daha da uzaklaşmaktayken; bırakın kişisel bakımı, karınlar zor doyuyor hale de gelince “saldım çayıra Mevla’m kayıra” modunda gezeceğiz ortalıklarda…

Yaza giriyorken toplu taşım araçlarını ter kokusu saracak, en olmadık yerlerimizden de kıl fışkırmakta…

İş hayatı, sosyal hayat bunu kaldırır mı? Senin yoksulluğuna, yoksunluğuna aldırır mı, hiç sanmam…

Kadın ve hijyenik kalamazken; ikili ilişkiler, evlilikler buna nasıl dayanır, o da ayrı muamma?

Eşimizin, sevgilimizin yanında kaytan bıyıklarımızı, bacak kıllarımızı, koltuk altlarımızı örmeye de ramak kaldı canım kadınlar.

Zati evler ateş köz pahası, bizlerde yavaştan kıllanmaya başlayacakken; zaman mağaralara taşınma vaktidir de.

Işık da olmayacak nasılsa mağaralarda, burunlara birer mandal takınca; bir süre daha üreyebiliriz…

Bir Cevap Yazın