ARAMIZA HOŞ GELDİN CHP

“Selvi Hanım ve ben, askerliğini er olarak yapmış oğlumuzun gururlu anne ve babasıyız. Kendi çocuğuna bedelli askerlik yaptırıp, milletin evlatlarını ateşe atan şahsın hazırladığı gayriciddi tezkereler kabul edilemez. Tezkereye ‘Hayır’ diyeceğiz.”
Salı gününün şaşırtan ve ümit verici sürprizi CHP’den geldi. 30 Ekim 2021 tarihinden itibaren, TSK ve unsurlarının Suriye ve Irak’ta bulunmasının 2 yıl daha uzatılmasına yönelik tezkereye; CHP’nin ‘Hayır’ oyu vermesi beklenmedik ve sevindiren de bir hamle oldu.
Meclisin iki büyük muhalefet partisi CHP ve HDP ileberaber, TİP’in (TürkiyeİşçiPartisi) “Hayır” oylarına rağmen; AKP, MHP, İYİP, Zafer Partisi (Ümit Özdağ, İsmail Koncuk), BBP ve de şerh (1yıl olması görüşü) koyarak “Evet” diyen Memleket Partisi ’nin oyları ile de kabul edilmiş oldu. Deva Partisi ise “Çekimser” oyu kullandığını açıkladı.
CHP, TEZKERE İLGİLİ 14 SORU SORDU
CHP, hükümete ayrıca tezkere ile ilgili 14 de soru sordu. “Suriye’ye asker göndermek için ilk izin tezkeresini çıkardığımız 2014 (Evet demişlerdi) yılında Suriye politikanız neydi, bugünkü tezkere için yürütülen Suriye politikası nedir?”
“Süreç içindeki tüm tezkereler bir yıl için çıkarılırken, bu son tezkere neden 2023 sonuna kadar uzanan 2 yılı kapsıyor?”
Yine sorularından bir diğeri:” Suriye’de 33 askerimizi şehit eden Rusya’ya nasıl bir karşılık verildi?”
IŞİD ile ilgili olarak:” Suriye’deki askerlerimizin yakılarak öldürülmesi talimatını veren IŞİD militanı, Türkiye’de neden serbest bırakıldı?” Bu sorunun yanında: “IŞİD sadece Suriye’de mi hedefte?” şeklinde sormuşlar.
Uzatılan tezkereye atıfla: “Tüm bu yaşananlar sonrasında; Suriye’den Türkiye’ye yönelik olası yeni göç dalgasına karşı, sınırlarımızı nasıl koruyacağız? Hangi tedbirleri uygulayacağız? Bir planınız var mı?”
Görülmekte ki, bu sefer derslerine oldukça da iyi çalışmışlar. Karşı duruş sergilemek ile beraber; aslında baştan beri Suriye’ye girmenin, asker bulundurmanın acı sonuçlarını, savaş yanlısı tutumun içimizde yarattığı yıkıcılığı da sorgulanmış.
Biraz geç de olsa bu noktaya ulaşmış olmalarını takdir ediyor, aynı sorgular duruşu ülkenin her meselesinde sergilemelerini de umuyoruz.
Devletçilik, devlet savunusu; iktidarın rüzgarında akıntıya kapılmak değil, sorgulamak ile beraber, gerektiğinde karşı duruş gösterebilme dirayetini gerektirir.
Yaşamdan yana olmak, ekonomik gücü olmayan garibanların çocuklarını ölüme yollamamak, ölümün fukaraya yazgı olmadığı tutumunu benimsemek; doğru ve olunması gerekli yerdir.
Kaldı ki; hele ekonominin kırbacı, halk üzerinde derin izler bırakıyorken, kıt kaynakların savaşa, savaş sanayiye ayrılmasını, akıtılmasını desteklemek de akıl alır gibi değildir…
Ayrıca; baştan beri yanlış politikaların getirdiği Suriye tutumu, ayan beyan da ortada durmaktayken, dahası orada bulunuşun bir ülke meselesi değil; oy devşirme, iktidar ömrünü uzatma arzusu olduğunu görmemek, tam akıl tutulmasıdır…
SON DURUMUN GELECEĞE ETKİLERİ NE OLUR?
Öncelikle, CHP muhalefet partisi olduğunu, “devletçi gelenek” adına; iktidarın ömrünü uzatmayacağını deklare etmiş oldu. Devlet ile hükümetin farklı şeyler olduğunun -belki yeni farkına vardı-, ayrımını da ortaya koymuş oldular.
Gelecek günlerde, kendisine yapıştırılacağı aşikâr yaftaları da peşinen göğüsleyerek hem de… Milliyetçilik adına; yıkımdan, ölümden, kandan beslenenlerin oklarını üzerine çekeceğini bile bile.
En önemlisi; bundan sonraki suçlarda, akacak kana söyleceği sözler ile yaptıkları arasında çelişki doğurmayacak. İktidar için, oy kaygısı için; ille de milliyetçi oylara lüzum olmadığı, oyun her şey olmadığı tutumunu sergilemiş olması, başkaca önemli noktalardan da.
Savaşın, tezkerenin karşında durmak; ülke kaynağının halka harcanması, yoksulluğun giderilmesinden yana olmak, halkın geleceği için; iktidarın ömrünün uzamasının önüne geçmek, milletini, halkını sevmek değil midir ayrıca?
Dileriz ki; ülkenin geleceği, hak, hukuk, adalet, eşit yaşam, bireyinin mutluluğu, refahı gibi kaygıların sağın, merkez sağın hiçbir zaman meselelerinden de olmadığını görebilsinler. O cephelerle dirsek teması, kendilerine bir şey de katmayacaktır. Bunların da ayırdına varmış olsunlar…
Her parti gibi, elbet CHP’nin de oya ihtiyacı var. Görünen erken seçim olmak ile beraber; tarihi ne olur ise olsun, seçimlerde “Yerel Seçimler”de de olduğu gibi, desteği başta Kürtler’den ve sol/sosyalist bloktan alacaktır…
Ne CHP’nin ne de HDP’nin ve içerisindeki sosyalist bloğun, yalnız başına iktidar olması mümkün görünmemekte. Bu sebeple de gizli veya açık ittifaklarla dayanışma yükümlülüğü, kaçınılmaz gerçeklik de.
Geçen aylarda Kemal Kılıçtaroğlu’nun dile de getirdiği; Kürt Sorununun Çözümü içinde, tezkereye karşı tutumları kapı aralayacak, yanı sıra Kürtler nezdinde, samimiyet tavrı olarak da görülecektir.
Suriye’de, Irak’ta ölen sivillerin çoğunun, ülkemiz yurttaşı Kürtlerin’ de akrabası, ailesi, yakını olduğu, soy ve dil bağı taşıdığı da ayrı gerçeklik.
Yadsınamayacak başkaca bir durum; tezkere sonrası askeri yığınağın, olası savaşın, salt Suriye sınırlarını etkilemeyeceği, göçünden, can kaybına sınır boyunda yaşayan ülke yurttaşı Kürtlerin de hayatına yansıyacağı unutulmasın.
“Hayır” oyu; hayatın birçok noktası için önem arz etmekte. Komşuda pişen savaş; bizlere de acı, sefalet, gözyaşı, kaostan da başkaca bir şey getirmedi, getirmeyecektir…
CHP’yi, önce kendi adıma kutluyorum, doğru tutumundan dolayı. Seçmeninin ve toplumun büyük çoğunluğunun da içine umut ışığı yeşertti. Beraberinde de halen muhalefet partisi olduğunu da perçinledi.
Düşbazlığın kimseye zararı olmaz! Belki, günün birinde sola daha da yanaşır; sol/sosyalist blokla, yeni bir ittifaklar içinde olur. Olmadı; “gece üstümüz açıkta kalmış” deriz.
Kapanışımı kendilerine ait, eski bir seçim sloganı olan; “Alkışlar Senin İçin CHP” ile yapayım. Savaşa Hayır! Tezkereye Hayır!