ALT METNİ Mİ VAR? NASIL OKUMALIYIZ?

Bazen tuhaf denk düşüşlere rastlarsınız, kafanız iyice karışır… Hafta sonu, özellikle sosyal medya kullanıcılarının yaşadığı durum. Hele de kafa karışıklığına yol açan olaylar, mesajı çözülemeyen üç ayrı paylaşım üst üste gelince, “devrelerimiz yandı” neredeyse…
Pandemi sürecinde iyiden iyiye tuz biber ektiği; son 2-3 yılda yıllık büyüme oranlarındaki düşüş, azalan iş hacmi, makinalaşma, yatırımların beton gibi belli alanlara yığılması sonucu artan işsizlik, derin ekonomik dar boğaz, zati halkın “canını burnuna” yeterince getirmiş, ruhsal çöküntüyü de iyice tetiklediği günlerdeyiz…
Ard arda ücretsiz izne yollanan çalışanlar, tedbir amaçlı kapatılan -şatafat ve lüksün kalbine, sezonluk yerli turizmin belirli mekanlarına dokunulmadı; kayak merkerkezleri örneği gibi -küçük esnaf eksenli mekanlar, kapatılmalara karşılık ertelenmeyen ödemeler dengesi, buraların günlük kazançlı çalışanları… sözün özü; kırılma yaratacak derin yoksulluk sınırına da ulaşmış durumdayız, genel tablomuz bu…
ZENGİNSİN BE KARDEŞİM, DÜPEDÜZ ZENGİNSİN…
İphone 6 marka telefonun, içinde internet paketin, bunlar için de ayda 450 ₺ gibi ödeme gücün varsa; ‘utan be adam zenginsin işte…” Bu telefonu alan bir çiftçiyse hele “öldüm”, “bittim”,” yandım” diye feryat etme. Devletin sözcüsü, seni sobeler ve “madara eder”, sen de “utandı(rıldı)ğınla” kalakalırsın…
24 ay taksit için ödeyeceğin faiz, ülkeye girişiyle, senin cebine ulaşana kadarki vergi, kaldı ki telefonun artık ihtiyaç olma zorunluluğu, seni eleştirenlerin ceplerindeki telefonlar, bindikleri araçlar, yaşadıkları hayatlar, “israf” kelimesine yeni güncellemeyi zorunlu kılacak harcamaları hiç konuşulmaz, sorgulanması bile” bozguncu”, “terörist” yaftası yemene sebeptir oysa ki…
Hepimize “Lütfen dener misiniz” diye, son çıkan ürünler yollanmıyor, eskinin haber sunucusu, yenilerdeki Youtuber’ı kardeşimiz, sana müsaade… Zati, programında marka adı vererek, reklamla yeni “deneme ürünü” kotanı da cebine indirdin, “haklılar” söylemin birilerinin kulağına da gitmiştir, ona da şüphe yok.
Söylesene, aydınlatsana bizi: O çiftçi ne kullansın, tarlasına ankesörlü telefon kurdursa mutlu olur musun/uz? Uzaktan uzağa hayatlarınıza, kullandığınız ürünlere gıpta ederek mi geçsin yurttaşın, gençlerin ömrü… Orada “ama’lı” da olsa, alım gücünün düşmesine, ayda 450₺ taksit ödenmesine dair de sözün olaydı keşke…
ARADIĞINIZ İZLEYİCİYE ULAŞILAMIYOR…
Misal; yumurtanın son kullanım tarihi üzerinden 2 gün geçse de bozulmamış olabilirmiş… Akşam pazar artıklarından topladıklarınızla da gül gibi beslenilebilirmiş… Yeter ki niyet olsun niyet!
Kamu yayıncılığı yapan, ülke televizyonunun yeni belgesel kuşağıymış atık gıdaların değerlendirilmesi, çevreye duyarlı yaşam mottosu temelli belgesel hedefi gütmektelermiş… Hedef kitlesi içinde değilseniz, ekran başına kurulmanız da yersiz.
Pazar artıklarıyla beslenmeye mecbur kalanlarında evlerinde televizyon, izlemeye güçleri kalmış mı, kuruma dair getirilen eleştirilere karşın, yayınlanan cevabı okuyacakları net paketleri var mı? Çocuklarını, karınlarını doyurma zorunluluğuyla boğuşurken; “üstenci” tavsiyelerinize ihtiyaçları da var mı, o da ayrı muamma…
AÇSAN GİTME MARKETE…
Yine güzide bilgiler yumağı… Açsanız, kan şekeriniz de düşük olacaktır; markete, çarşıya çıkmayınız. Çocukları yanınızda götürmeyin, gördüklerini istiyorlarmış… İlk kez duyuyoruz, bizim düşünmeye aklımız yetmezdi, var olsunlar…
Efendim, alışverişte göz hizası ürünler yerine rafların en altı ve/ya üstündeki ürünler tercih edilmeliymiş “ucuz” oluyormuş… Markette ikram edilen her ürün kabul edilmemeli, tüketime yol açma riski taşırmış…
Ee, o marketlerde çalınmaya karşın kilit altında tutulan ürünlerden, bebek mamalarından, limiti dolan kredi kartlarından, delik ceplere çareler de sunmadınız ise, sebeplerini konuşmuyorsanız bizim “gazete” miz değilsiniz… Az öteye lütfen!
BİR TANEDE BENDEN…
İşsizliğin tavan yaptığı, işsiz gruplaşmaların belirli alanlarda yığılma gösterdiği alanlarda iseniz, hele de uzun süredir de işsiz bulamadınız mı? Boş durmak yok; Halk Eğitim Merkezleri’ne…
Şimdilerde kamu spotu bandından dönmeye başlayan, bir tanıtım bandına denk geldim. Yine fonda Halk Eğitim Merkezi. Açılışta, orta yaşın üstünde bir kadın: “En sıkıntılı anımda, bambaşka bir yerde buldum kendimi” demekte, iş sınıfı atölyesi arka planda.
Bant ilerlemeye devam ediyor, orta yaşlı bir kadın: “Eğitimin parasız olacağını düşünmezdim” demekte… Parasız? Orada bir yanlışımız olmasın? Eğitim zati, parasız olmak zorunda! Bu tartışma götürmez de… Sevgili kadın, vergilerimizi ne için ödemekteyiz?
Bu bandı görünce, bende işkillenmedim değil hani. Acaba, “işsizlik varsa, sen de alan değiştir kardeşim”, “boş durma üretmenin, üretime katılmanın, sistemi beslemenin başka yollarını bul” mu denmeye getiriliyor, diye de düşünmedim değil… Siz, bana benzemeyin sakın!
Neyse ki, beynimizi yakmadan hafta sonunu tamamladık. Yeni haftaya da uzaya çıkma müjdemizle, başlama huzuruyla ferahlayarak girdik… Yazımı yazdığım günün akşamında, Çarşamba müjdesi içinde de “doğal gaz”, “petrol” belki başkaca değerli maden/ler de varsa: değmeyin keyfimize…