ADALET TERAZİSİNİN SİYAHI AĞIR BASIYOR

“Savcı,’ asla yalnız yürümeyeceksin’ sloganımızı suç saymış…” Kitabın ortasından başlıyorum girişe. Öyle açıklayıcı ki aslında alıntı; beraberlikten, omuzdaşlıktan, yan yana durulmasından, çokluktan, hele de çok seslilikten ölesiye rahatsızlar…
İstenen; kadın, çocuk, hayvan, doğa, lgbti+’lar, ezilenler, bütün ötekiler her ne yaşarsa yaşasın fakat bunu duyurmasın, sessizliğe gömülsün, hak aramasın, çıt çıkmasın…
2021 Nisan ayı ortalarında kendilerini deklare eden, “LGBTİQ+’ Meclisleri” ninbasın bültenindendi giriş cümlesi. Oluşumlarını duyurdukları günden beri, her türlü hak savunusunda sözlerini söyleyegeldiler. Onur Haftası’nda da alanlarda olmaları, eşitlik talep etmeleri kadar olağan bir durum yoktu.
Erken saatlerde kapatılan Taksim çevresi ve ara sokaklarına rağmen, hatırı sayılır bir kalabalık da oluşturup; varlıklarını sergilerler iken, taleplerini de haykırdılar o gün.
En temel ve demokratik haklarını kullanan meclis üyelerinin bir kısmı, orantısız şekilde gözaltına alınıp, haklarında işlem de düzenlenmişti.
“Bu yıl anayasaya aykırı biçimde engellenen Onur yürüyüşüne polis saldırısı gerçekleşmiş, onlarca kişi gözaltına alınmıştı. LGBTİQ+ Meclislerinden gözaltına alınan, 8 arkadaşımıza 2911 sayılı kanun gerekçe gösterilerek, dava açıldı.
Savcı, “asla yalnız yürümeyeceksin” sloganımızı ve Beyoğlu Kaymakamlığı’nın hukuksuz yasağını bahane etmiş. Göz korkutmak için açtığınız davalar, hiçbirimizi yıldıramaz. Anayasal hakkımızı kullandık, yine kullanacağız. Heteronormatif düzenin keyfi yasaklarına uymuyoruz. LGBTİQ+ları meydanlardan, işten, evden ve hayattan uzaklaştıramazsınız.
Anayasaya uymayı öğreneceksiniz, LGBTİQ+ların eşit ve özgür yaşamasını kabul edeceksiniz. Arkadaşlarımıza açılan davanın 2 Kasım’daki ilk duruşmasına, tüm LGBTİQ+ları ve dostlarımızı çağırıyoruz.”
Ajandalarımıza 2 Kasım’ı not düşmeyi unutmayalım! Tüm renklerimizle; dayanışmamızla, dostluğumuzla ille de coşkulu kalabalıklarla, mahkemeye gidiyoruz aşkım.
YASA DA YASA DİYE, BOŞUNA DEMİYORUZ…
Geçtiğimiz Ekim ayında, Antalya’da yaşayan Selin Aynacı adlı trans kadın, yaşadığı evde şüpheli şekilde ölü bulunmuştu. Dairenin kapısının, tüm gece ve gün boyunca açık olması, komşuların dikkatini çekip; eve girmeleri sonucunda da cansız bedenine ulaşmışlardı kadının.
Tırnaklarındaki deri buluntuları ve otopsi raporlarının da sonucunda, halen devam eden dava, “tanıkların dinlenmesi” kararı ile Kasım ayına ertelendi.
İki gün önce görülen davanın, başkaca önemli bir yanı mevcut. Devam eden davaya, müdahil olmak isteyen “Kadın Davaları” avukatlarının talepleri; “ölen kadın değil” gerekçesi ile geri çevrildi…
Öncelikle dava; “cinsiyet atanması/tanınması” üzerine açılan bir dava değildir. Bir cinayet davasıdır ve orada davaya dahil olan da bir kadındır… Hâl böyle olunca; kadınların, kadın derneklerinin müdahilliği kadar, doğal bir durum yoktur!
Cinsiyet beyana dayalıdır, yaşam biçimi bireyin cinsiyet kimliğinin de göstergesidir. Aksini hiçbir kimse veya yasa söyleyemez…
Belki farkında değilsiniz ama; sizlerin “kadın değil” hükmünüz, ileride önünüze gelecek trans cinayetlerinde, katillerin “savunması” olacaktır…
Zati haktan, hukuktan yana öksüz ve kimsesiz olan trans kadınlara, adaletin kapılarını hepten örtmüş olmak ile beraber; faillerin de ekmeğine yağ sürmektesiniz… Dilerim, yaptığınız yanlıştan bir an önce dönersiniz.
Dilimizde tüy biten; “cinsiyet kimliği” ve “cinsel yönelim” güvence altına alınsın taleplerinin ne derece elzem olduğu, haklı bir talep olduğu, gün geçtikçe acı deneyimlerle kendini göstermekte…
Bırakın yasanın çıkmasını, “cinsiyet kimliği” tek bir paragrafta geçtiği için; “bütün Lgbti+lara yasal statü tanınıyor”, “sapkınlık yasallaştırılıyor” gibi asılsız ve hukuki dayanağı olmayan yaygaralarla, bir gece yarısı imza çekilen İstanbul Sözleşmesi sonrasındaki süreç, iyiden iyiye kendini göstermeye başlamıştır.
Herkes her saniye ya hedef göstermekte yahut zorla bizlere (Lgbti+) kimlik atamakta veya da yaşamlarımız ve haklarımız yok sayılmakta.
Birlik olur, birlikte yol alır, bütün kadın+’lar, LGBTİ+’lar yek vücut olur isek; bu kadar kolay sesimizi kısamayacaklarını, öldürerek bizlerden kurtulamayacaklarını çok iyi bilmekteler…
Olduğumuz her yerden haykırmaya devam edeceğiz; eşit, adil bir yaşam istiyoruz, haklarımızı istiyoruz, yasal güvence istiyoruz. Ve yineliyoruz; “asla yalnız yürümeyeceksin!” Trans kadınlar da kadındır!
