32.HAFTA GERİDE KALDI

Söylenmesi de yazılması da ne kolay oysa ki… Bir kış, bahar, yazı da devirmek üzereler. Ayazlar, yağmurlar, kar, güneş yıldıramadı; yıldıramayacağının sinyalleri de ortada… Emek, ter, gözyaşı, darp, işkence, artan zulüm, hukuksuzluktan dem vurmak bile utanma sebebi çoğumuz için…

BoğaziçiDirenişininsatırlarasığarhali, kısa özeti … 6. Ayın ortalarında uğurlanan, kibir abidesi Melih Bulu hazretleri, şimdiler yerini dolduran rektör vekili Naci İnci iledevamedengünler.

32.’İNCİ HAFTASINDAKİ BOĞAZİÇİ DİRENİŞİ’NDEN:

Ellerinde “Fevzi Erçel Yalnız Değildir”, “Cemre Baytok İşine Geri Dönsün” dövizleri ve “Can Candan Yalnız Değildir ”yazan Can Candan fotoğrafları taşırken, sırtları da her zaman olduğu gibi rektörlüğe dönüktü…  Okudukları bildirileride:

“Bugün 13 Ağustos Cuma. Nöbetimizin 148., direnişimizin 222. günündeyiz. Sizlere hâlen basının alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz.
Türkiye’nin birçok kırsal bölgesi ve yerleşim yerinde yaşanmaya devam eden yangın ve sel felaketleri için derin bir üzüntü içinde olduğumuzu belirtmek isteriz. Ayrıca Ankara’da göçmenlere yönelik yaşanan şiddet olaylarını da kınıyor, nefret söyleminin bir an önce son bulmasını umuyoruz. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri olarak yaşanan acıları paylaştığımızı bir kez daha kamuoyuna iletiyoruz.


Bilindiği gibi öğrencilerimiz, Rektör Vekili Naci İnci’nin aldığı hukuksuz ve keyfi kararlar nedeniyle Feyzi Erçin’in ve Can Candan’ın üniversitemize verdiği değerli katkılardan mahrum bırakılmıştır; öğrencilerimizin mağduriyetleri sürmektedir. Bu hafta boyunca da ders vermesi engellenen ve üniversitemizdeki görevlerine son verilen iki hocamız için her öğleden sonra nöbet tutarak hocalarımızın işlerine iadelerini talep etmeyi sürdürdük. Ayrıca bu hukuksuzluğun hedefinde olan hocalarımız davalar açtılar. Feyzi Hocamız Yaz ve Güz dönemlerinde ders vermesinin engellenmesine karşı ayrı ayrı iki dava açtı. Can Hocamız da göreve son verme işleminin durdurulması ve iptaline dair bugün ilk davasını açtı.


Orta Doğu Çalışmaları alanının dünya çapında en saygın akademik kuruluşlarından biri olan Middle East Studies Association of North America / Kuzey Amerika Orta Doğu Çalışmaları Derneği (MESA) de iki hocamızın görevden alınmasını eleştiren bir mektubu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletti. Mektupta, bu uygulamanın akademik özgürlükleri ve öğrencilerin eğitim hakkını ağır bir şekilde ihlal ettiği vurgulandı.

Bu yanlıştan dönülmesini, ulusal ve uluslararası akademik camiada tepki çeken bu kararların ivedilikle geri alınmasını talep ediyoruz.

Mevcut yönetim altında üniversitemizin yaşadığı tüm hasarlar, Rektör Vekili Naci İnci ve yardımcılarının üniversitemizi yönetmeye yetkin olmadıklarını, bu yönetime katkı sunanların yıllar boyunca çalıştıkları üniversitenin işleyiş mekanizmalarını bilmediklerini, üniversitemizin demokratik, çoğulcu ve özgürlükçü kurumsal kültürünü içselleştirmediklerini defalarca göstermiştir. Üniversitemizde mevcut yönetim hakkında oluşmuş bu ortak kanaatin önemli bir göstergesi de 30 Temmuz’da yaptığımız rektör adayı belirleme oylaması oldu. Oylamanın sonucu açıktır: Naci İnci ve Gürkan Kamburoğlu’nun adaylıkları, yüzde doksanı aşan bir oranla öğretim üyeleri tarafından onaylanmamıştır. Boğaziçi Üniversitesi olarak aday belirleme oylamasında güvenoyu almış 17 Rektör Adayını destekliyoruz.
Üniversitemizdeki tüm birim, fakülte ve enstitülerin müdür ve koordinatörleri seçimle göreve gelmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü müdürlerimiz bir an önce görevlerine atanmalıdır.

Bir kez daha atanmış ve görevden alınmış Melih Bulu’nun yönetiminde üniversitemize onarılması güç hasarlar veren Naci İnci, Gürkan Kumbaroğlu ve Fazıl Önder Sönmez’in vekâleten yürüttükleri görevlerinden ve bir gecede kurulan Hukuk Fakültesi’ne atanmış Selami Kuran’ın görevlendirilmiş Muzaffer Eroğlu ile usulsüzce ÜYK’ya seçilmiş Haluk Özener’in istifalarını talep ediyoruz.”

Türkiye’de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar: Kabul Etmiyoruz Vazgeçmiyoruz!”

Dersleri hukuksuzca iptal edilen iki hocalarına desteklerini yinelerken, taleplerini bir kez daha açıkça dile getirdiler, Boğaziçililer olarak.

32.’inci haftanın bültenin okunması sonrasında da görevlerine hukuksuzca son verilen hocalar Candan ve Erçel için; oturma eylemine geçtiler.

CAN CANDAN’IN YARGIYA TAŞIDIĞI SÜRECE DAİR:

Vekil rektörün ilk görevlerinden biri de mesnetsiz ve de halen tarafına tebliğ edilmemiş suçlamalarla, 14 yıldır “Belgesel Sinema” (Documentary Cinema) ve “Film Projesi” (Project in Film Analysis) derslerini veren, Can Candan’ın derslerini kaldırmak oldu.

15 Temmuz 2021 tarihinde, EBYS üzerinden yazı ile bilgi sahibi olan Candan, hukuka taşıma kararı almıştı. Baştan beri tıpkı Boğaziçi gibi yanında olan, bağlı bulunduğu sendikası Eğitim-Sen, üyesini hukuksal süreçte de yalnız bırakmadı.

Dava sürecini başlatmasının ardından Can Candan: “Görevden alınan atanmış rektörün yardımcısı, halen Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne vekalet eden Naci İnci’nin bana gönderdiği mesnetsiz suçlamalarla dolu yazısını okur okumaz dava açmaya karar vermiştim ve bugün sendikam EğitimSen’in de müdahil olmasıyla davayı açtım.

Görevden alınmama sebep olarak gösterilen gerekçelerin hiçbiri gerçeği yansıtmıyor, daha önce defalarca söylediğim gibi. Görevimi layığıyla yerine getirmediğimin ispatlanmasını istiyorum zira bu aynı zamanda bir karalama. Ama ispatlanamaz çünkü bu yazı yazılmadan bir hafta önce ders verdiğim bölüm ve fakültenin onayıyla derslerim “Güz Dönemi” ders programına eklendi. Bir bölüm ve fakülte 14 yıl boyunca görevini yerine getirmeyene ders verdirtmez herhalde değil mi? Boğaziçi Üniversitesi ciddi bir üniversitedir, akademik liyakata önem verir. Akademik yetkinliğin değerlendirmesini de ilgili birim, bölüm ve fakülteler yapar. Bunları sürekli yinelemek gerekiyor ne yazık ki.

İnci’nin yolladığı yazıda hakkımda bir disiplin soruşturması açıldığı söyleniyor ama halen bana tebliğ edilmiş bir şey yok. Disiplin soruşturmaları gizlilik esasına dayanır, evet ama burada kastedilen gizlilik böyle bir şey değil. Bana soruşturma açılmışsa neden hala resmi olarak tebliğ edilmedi, savunmam alınmadı? Soruşturma sonlanmadan ve iddia edildiği gibi bir disiplin suçu işlemişsem bu ispatlanmadan nasıl oluyor da bu soruşturma bahane edilerek ben görevden alınıyorum? Otuz yıla yakındır akademinin içindeyim; sadece ders vermedim, yöneticilik de yaptım. Böyle bir sürece hiç tanık olmadım.

Devam eden pek çok öğrenci projesi var danışman olduğum ve Güz döneminde derslerimi almak isteyen pek çok öğrenci var. Ben bu dava ile öğrencilerimin eğitim hakkını da savunuyorum ve daha fazla mağdur olmamaları için yürütmenin durdurulmasını ve nihayetinde göreve iademi talep ediyorum.”

 Devamında: “Farklı üniversitelerde atanmış yönetimlerin mesnetsiz kararları ile görevden alınan pek çok akademisyen oldu yıllar içinde biliyorsunuz. Bu akademisyenlerin çoğu da verdikleri hukuk mücadelesini kazandı. Ben de haklı olduğumu biliyorum ve görevime iade edileceğimden eminim.  Üniversitemi, ilkelerini ve herkes için nitelikli eğitim hakkını savunmaya devam edeceğim. ” şeklinde sözlerini noktaladı Candan.

 Can Candan’ın avukatı Fırat Kuyurtar, davayı şöyle özetledi : “Sayın İnci’nin göreve son verme kararına bakıldığında, Can Candan’ın görevine son verme gerekçeleri, Can Candan’ın verilecek derslerle ilgili yeterli olmadığı, Kanun’da sayılı şartları sağlayamadığı, görev süresinin zaten sona erdiği ve en enteresanı müvekkil Can Candan’ın sanki ceza almış bir akademisyen olduğuydu. Bu asılsız gerekçelerin hepsine açtığımız dava dosyasına sunulan dilekçemiz ve ekleriyle detaylı bir şekilde yanıt verdik.

Can Candan’a sadece ders verdiği Bölümden değil, Üniversitenin çeşitli Fakültelerinden, farklı bölümlerden ve akademisyenler ile öğrencilerden büyük ölçüde destekler geldi. Bazı Bölümler Rektörlüğe resmi kanaldan yazılar yazarak Üniversiteye değer katarak yüksek kamu yararı sağlayan müvekkilimin görevine son verme işleminden geri dönülmesini talep ettiler. Uluslararası meslek kuruluşu MESA, Cumhurbaşkanı’na ve ilgili kişilere gönderdiği mektupla bu işleme yönelik eleştirilerini dile getirip göreve son verme işleminden geri dönülmesini talep ettiler.”

 Kuyutar, “aslında gerçek durum şu: Müvekkil Can Candan, rektör vekili Prof. Dr. Mehmet Naci İnci tarafından Üniversite’de istenmemekte. Sebebi de açık: Can Candan, hukuka aykırı rektör atama işlemini protesto edip, hukukun uygulanmasını ilgili makamlara verdiği dilekçelerle talep eden akademisyenlerden. Aynı zamanda belgesel sinema yönetmeni olduğundan, Üniversite’ye yapılan atamalara itiraz eden akademisyenlerin protestolarının kamuoyuna objektif bir şekilde ve çağdaş sinema/fotoğraf teknikleri ile yayınlanmasında rol almış, mağdur kişilere destek vermekten geri durmamış vicdanlı biri.

Önü arkası hesap edilmeden, kişisel hesaplar üzerinden yapılmış bu işlemde hukuka uyarlık yok. Hatta bu işlem nedeniyle Bölüm ve Fakülte eğitim öğretim işleyişinde plan program sorunu, öğrencilerde mağduriyetler, devam eden akademik çalışmalarda aksamalar oluşacak. İstanbul İdare Mahkemesinin bu hukuksuzluklara dur demesini bekliyoruz.”


EğitimSenin avukatı İlkay Bahçetepe de ilaveten: “Boğaziçi Üniversitesinde 2007 yılından bu yana kesintisiz bir şekilde kamu görevini ifa eden başarılı bir akademisyen, aynı zamanda Eğitim Sen üyesi olan Can Candan’ın görevine son verilmesi işlemi Anayasal ilkelere aykırı, hizmetin gerekleri ile kamu yararını gözetmekten uzak, keyfi bir işlem olduğu gibi idarenin işlem gerekçesi olarak öne sürdüğü sebeplerin hiçbiri işlemi yapmak için hukuka uygun ve yeterli değildir. Bu bağlamda Eğitim Sen tüzüğündeki bütün üyelerinin ekonomik, demokratik, akademik, sosyal, kültürel, hukuksal, siyasal, mesleki özlük hak ve çıkarlarını koruyup geliştirmeyi ve yine üyelerinin sendikal ve demokratik amaçlar doğrultusundaki mücadelesinde hak ve çıkarlarının ihlal edildiği her durumda her türlü demokratik fiili ve meşru mücadele hakkını kullanarak onlar adına gerekli hukuksal girişimde ve yardımda bulunacağına ilişkin düzenlemelerin gereği olarak açılan iptal davasında Eğitim Sen olarak; üyemiz Can Candan’ı temsil ediyoruz. Bu dava da dahil olmak üzere kayyumluk düzeninin tüm hukuka aykırı uygulamalarına karşı bilimsel özgürlük ve demokratik yönetim anlayışının hayata geçmesi için hukuki mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna bir kez daha saygıyla bildiriyoruz”, şeklinde davaya bakışları ile beraber, sendikal görev alanlarının tanımına da vurgu yapıldı.

Ben de sözlerimi, tüm Türkiye halklarının da hafızasına kazınan direniş sloganıyla noktalayayım: #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz! #WeDoNotAcceptWeDoNotGiveUp!



Bir Cevap Yazın